GEÇİŞ NESNESİ (TRANSITIONAL OBJECT)
Çocukların kullandığı geçiş nesnelerini ve geçiş olgusunu Winnicott tanımlamıştır. Çocuklar geçiş nesnelerini 4-12 aylıkken yaratırlar. Sıklıkla; taşınabilir, sevilen, anne ile ilişkilendirilen bir eşya (battaniye, örtü, tülbent gibi) ya da oyuncaktır (oyuncak ayı, bebek, vb). Geçiş nesnesi çocuk için çok önemlidir. Onun üzerinde her türlü hakkı iddia eder ve ona herşeyi yapabilir. Onu sever, kızar, çekiştirir, saklar, atar... Yanından ayırmaz, yıkanmasını istemez.
Oral dönemde ağıza götürülen parmağın, yumruğun yerini bazı nesneler alır. Bu dönemde anne, parmak, yumruk gibi bebeğin bir parçasıdır. Anne bebek, bebek annedir. Bebek, annenin oluş haliyle özdeşleşir. Anne, bebeğine bunu hissettirerek onun birincil narsisizmini doyurur. Böylelikle bebekte bir tümgüçlülük yanılsaması gelişir, herşeyi kendisinin yarattığını zanneder. Bebek büyüdükçe annenin kendisi olmadığını, ayrı olduklarını daha çok hisseder. Bu sırada annesinin üstünde tam bir egemenlik kuramadığını fark eder. Yavaş yavaş ruhsal ayrışma başlarken nesne/oyuncak/eşya kullanımı başlar. Bu aşamada oyuncak ayı, battaniye gibi nesneler bebeğin egemenlik hissini tatmin etmesini sağlarken annesinden ayrışmasında ortaya çıkan kaygıyı da teselli ederler. Bebeğe ait olan ve bebeğin kendisi olmayan ilk nesneler olmaları açısından özel bir öneme sahiptirler. Bunlar sadece nesneler olmaz; annenin sesi ninni olarak, kokusu tülbentteki koku olarak, teni battaniyedeki yumuşaklık olarak, anne sütünün tadı inek sütü olarak geçiş olgularında gözlemlenir.
Geçiş nesnesiyle ilişkisinde bebek, gerçekliği değerlendirmeye ve neyin iç dünyasına neyin dış dünyaya ait olduğunu ayırt etmeye başlar. Geçiş nesnesi iç-dış arasındaki ilişkiyi temsil ederken ağız-meme, bebeğin eli-annenin teni gibi bir aradalıkları da simgeler. Nesne parçaları (ağız, meme...) arasındaki ilişkilerden türer. Geçiş nesneleri bebeğin kendisi (me) ile kendisi olmayan (not-me) arasındaki alıştırmalarını yaptığı oyun alanıdır.
Geçiş nesneleri iç ve dış dünya arasında bulunan üçüncü bir deneyimleme alanındadır. Bebek ve annenin yanında somut bir nesne ortaya çıkar. Anne yerine geçen somut nesne aynı zamanda bir simge oluşumudur. Geçiş nesnesi, doğası gereği çocuk ve nesnesi olarak ikili bir ilişki gibi gözükürken nesnenin anne yerine geçişi nedeniyle üçlü ilişkilere geçişi gösterir. Aynı zamanda anne-babanın, bu nesneyi tanımak zorunda kalması ile bebek-nesne-ebeveyn üçlüsü oluşur.
Geçiş nesnesi oral dönemin somut olduğu kadar yoğun duygu dolu ilişkileri içinden çıkar. Geçiş nesnesinden önce bebeğin nesnesi anne memesidir. Önce anne memesi üzerinden kendisini ve kendisi olmayanı algılamaya başlar. Anne, memesi ve bakım vermesi ile çocuğun emme refleksini dürtüsel yatırımın yapıldığı bir ilişkiye dönüştürür. Winnicott[1], geçiş nesnesinin öneminin simgeselliğinden değil gerçekliğinden geldiğini vurgular. Yani meme yerine geçmesinden çok meme olmaması önemlidir. Simgeleştirmeye geçiş bu aşamadan sonra gerçekleşecektir. Simgeleştirme kullanıldığı dönemde bebek artık; fantezi ve gerçek, içsel nesneler ve dışsal nesneler, birincil yaratıcılık ve algılama arasındaki ayrımı açık bir şekilde görebiliyordur.
Anne memesi, bebeğe sunulduğu için yalnızca düşlemde yaratılır. Yani bebek acıktığında ve annesinin memesinden süt emdiğini düşlemlediğinde meme gelir. Bunu ağlaması ile yaptığından meme ile bebek arasında duygulanımsal bir bağ vardır. Geçiş nesnesi meme gibi düşlemseldir ve bebek tarafından yaratılmıştır. Yaratırımın yanında bebek geçiş nesnesini “bulmuştur”, ona meme gibi sunulmamıştır. Bu açıdan bebek geçiş nesnesini memeden daha etkin bir biçimde yaratır ve düşünsel yönü daha baskındır.
Bebek geçiş nesnesine sahip olur. Libidinal ve saldırganlık dürtüleri aynı nesneye yatırılır. Bu nedenle dayanıklı bir malzemeden yapılmış olmalıdır. Nesneyi bırakma ve değiştirme hakkı yalnızca bebektedir. Buna müdahale etmek travma yaratacaktır. Bebek geçiş nesnesini yavaş yavaş bırakır ama ondan tamamen ayrılmaz.
Oral dönemden anal döneme geçerken bebek hareketlenmeye ve özerkliğini yaşamaya başlar. Geçiş nesnesi, anneden ayrışmayı kolaylaştırarak özerkliği ve hareketliliği güçlendirir. Geçiş nesnesi bir çanta gibi taşınabilir.
Simgeleştirmeye giden süreçte geçiş nesnesi, meme gibi doyuramaz. Bu açıdan, varlığı ile tüm simgeler gibi kısmi doyum sağlayabilir. Kaygıyı, varlığı ile azaltırken bebeğin bekleme ve kaygıya katlanma kapasitesini arttırır. Simgeleştirme için benliğin, bellek, tasarım ve sınır oluşturma, gerçekliği değerlendirme, kavrayış ve sentez işlevlerinin gelişmiş olması gerekir. Winnicott, özellikle bebeğin benzerlikleri ve farklılıkları ayrıştırmasının önemini vurgular.
Geçiş nesnesi tümgüçlü kontrolden manipülasyonla kontrole ve buradan da nesne kullanımına geçişi sağlar. Geçiş nesnesi, ilk simgesel nesnedir ve daha sonra gelen simgesel nesneler (fetiş nesnesi, bağlantı nesnesi...) bundan türerler. Geçiş nesnesi, ayrılık kaygısına karşı bir savunma, duygusal gelişimde bir aşama ve oyun ve ilüzyon ortamı olarak nötral bir alan yaratımıdır.
Birinci ve ikinci geçiş nesneleri tanımlanmıştır. Tolpin[2], birinci geçiş nesnesinin sıklıkla battaniye olduğunu, anne ile simbiyotik bağın kopmaya başlaması ile ortaya çıktığını ve sıklıkla birinci geçiş nesnesi ile kaynaşmaya çalışıldığını belirtmiştir. Annenin, bebeğin yanında yatmayı sürdürdüğü kültürlerde bebeğin birinci geçiş nesnesini geliştirmediği görülmüştür. Bunun sıklıkla battaniye olması uyumaya geçişteki süreçle ile ilişkilidir. Bu açıdan ninninin, sallamanın ve biberonla uyutmanın geçiş alanını nasıl dönüştüreceği araştırılması gereken konulardandır. Busch[3], birinci geçiş nesnelerinin ortak özelliğinin yumuşak kumaşlar olduğunu belirtmiştir. Diğer yandan sık kullanılan emzik, kumaş değildir, anne memesinin yerine geçer ve sakinleştiricidir. Tolpin’e göre emziğin otoerotik yönü baskındır.
Geçiş nesnesi, bebeğin kaygısını yatıştırarak kendiliğini bütünleşik biçimde[4] tutmasına yardımcı olur. aynı zamanda kendisi ve kendisi olmayanı çalışmasına yardımcı olarak kendiliğin sınırlarını belirlemesini sağlar. Böylelikle kendiliğin gelişmesini destekler.
Geçiş nesnesi, anne ile özdeşimi pekiştirir. Gebelikte bebek, somut bir nesne olarak annenin içindedir. Anne gebelikte psikolojik açıdan geriler ve bebeği doğduğunda onu bilinçdışıyla kucaklar. Bu sırada bebek annenin hem içindedir/düşlemseldir hem de dışındadır/gerçektir. Anne, bakım vermesi ve kucaklaması ile bebeğinin yaşayacağı ara alanı yaratır. Bu ara alan dış gerçeklikten olabildiğince yalıtılmış olsa da dış gerçekliğin bir parçasıdır. Annenin bebeğine kendisini adaması ile aynı zamanda da düşlemseldir. Bebeğine büyülü ve gerçekdışı bir ortam sunar. Bebek, kendisine bir geçiş nesnesi yarattığında annesinin kendisine yaptığını yapmaya başlar, kendisine büyülü bir ortam yaratır. Önceden annesi memesini sunarak onun kaygılarını azaltırken artık kendisi geçiş nesnesini taşıyarak kendi kaygılarını azaltmaya başlar. Bebek, annelik işlevlerini içselleştirir, benliği gelişir.
Geçiş nesneleri, unutulmaları, anımsanmaları, aranmaları ve bulunmaları ile bebeğin ayrılık kaygısını çalışmasını sağlar. Freud’un, torununda gözlemlediği fort-da oyunu ile betimlediği anneyi kaybetme ve bulma oyunu geçiş nesneleri ile defalarca yinelenir.
Geçiş alanına, oyuna ve yanılsamalara izin verilen bu alan gelecekte din, gelenek, kültür ve sanat alanları olarak zengin bir ortama dönüşecektir. Bu alan önce aileye özel gerçekliklerin oluşturulduğu alan olacaktır. Aileye ait inanışlar, adetler, yorumlar geçiş alanında birikir. Zamanla bu alanda arkadaşlıklar da kurulur. İki arkadaşın, sadece ilişkilerindeki paylaşımlarla yaratacakları, ilişkiye özel bir alan olacaktır. Bu nedenlerle geçiş alanı sosyal ilişkilere evrilir. Gittikçe genişleyerek aileden okula, ulusa, dini topluluğa ve farklı kimliklere yer açan öznel ve soyut alanlar oluşacaktır.
KAYNAKLAR:
Abram, J., Hinshelwood, R. D. The Clinical Paradigms of Melanie Klein and Donald Winnicott: Comparisons and Dialogues, Routledge (2018)
Abram, J. Language of Winnicott-A Dictionary of Winnicott's Use of Words, Karnac Books (2007)
Caldwell, L. Joyce, A. “Transitional Object and Transitional Phenomena” Reading Winnicott, Routledge (2011)
Dias, E. O. Winnicott’s Theory of the Maturational Processes, Karnac Books (2016)
Gronlnick, S. A. Work and Play of Winnicott, Jason Aronson, Inc. (1990)
Ogden, T. H. “On potential space” Spelman, M. B. Thomson-Salo, F., The Winnicott Tradition: Lines of Development - Evolution of Theory and Practice over the Decades, s. 121, Karnac Books (2014)
[1] Winnicott, D. W. [1971]. “Geçiş Nesneleri ve Geçiş Olguları”, Oyun ve Gerçeklik, Metis Yayınları, Ötekini Dinlemek 2, İstanbul, 1993
[2] Tolpin, M. (1971). On the Beginnings of a Cohesive Self—An Application of the Concept of Transmuting Internalization to the Study of the Transitional Object and Signal Anxiety. Psychoanal. St. Child, 26:316-352
[3] Busch, F. (1974). Dimensions of the First Transitional Object. Psychoanal. St. Child, 29:215-229
[4] Cohesive Self, Tolpin, M. (1971). On the Beginnings of a Cohesive Self—An Application of the Concept of Transmuting Internalization to the Study of the Transitional Object and Signal Anxiety. Psychoanal. St. Child, 26:316-352