KADIN CİNSELLİĞİNİN GELİŞİMİ - PSİKANALİTİK KURAMLAR IŞIĞINDA
Kadının cinselliği üzerinde düşünürken kız çocuğunun büyümesi ve gelişimi anlaşılırsa, cinsellik de anlaşılır. Başlangıç ve gelişim anlaşılırsa, bugün ve gelecek de anlaşılır. Arka plan aydınlatılırsa nedenler, niçinler anlaşılır. Gerçek ve içten bir anlama ve fark etme beraberinde değişimi, serbestliği getirir. Bu yüzden birkaç açıdan büyümeyi, gelişmeyi, bu dönemlerin kadının yaşamına ve cinselliğine etkilerini ele alacağım. Cinselliği bu biçimde ele almamın nedenlerinden birisi de cinsel yaşamın insanı gerileten, çocuksulaştıran, en ilkel yönlerimizi yansıtan öğelerin bir bütünü olmasıdır. Bundan sonra anlatacaklarımda kendinizi değil de küçük kızları, kızınızı, kız arkadaşlarınızı düşünün, bu sizin anlamanızı kolaylaştıracaktır.
Psikoseksüel gelişim evreleri;
Yaşam cinsellikle, cinsel eylemle başlar. En baştan beri çocuk sahibi olma isteği ile cinsel dürtüler bir arada gider. Kız çocuğunun hep bir bebeği vardır. Erkek-kadın çifti bir çocuk sahibi olma ister ve beraber olur. Çocuk erkek olursa büyük bir başarı kazanılmış, kız olursa teselli edilecek bir durumla karşılaşılmış olunur. Gebelikte cinsiyeti öğrenmenin büyük bir yararı vardır. Ebeveynler kendilerini cinsiyete göre hazırlamaya başlayabilirler.
Yaşamın ilk 1 yılında kız bebek acıkma ardından doyma, kaka yapıp rahatsız olma ardından temizlenip rahatlama, uyuma ve ardından uyanma döngülerini tekrarlar en temel yaşamsal ritimleri içselleştirir. Annenin ana görevi, bebeğini sakinleştirmek, onun ihtiyaçlarını anlamak ve güven içinde yaşamasını sağlamaktır. Baba ise bu dönemde yaşamsal koşulları sağlayan ve daha çok anneyi destekleyen rolündedir. Bu dönemde alma, verme, haz verme, haz alma, bunları güven içinde yapma yetileri edinilir. Sevgi, güven, rahatlık tüm hücrelerin içine sindirilir. Bebeğin emzirilmesinin cinsel bir organla, meme ile yapılması, meme ucunun dikleşmesi ilginçtir. Daha en baştan yaşam, doyum ve cinsellik bir araya gelmektedir.
Bu dönemle ilgili sorunları olan anneler ve kadınlar hemen sahip olmak, hemen hazlarını gidermek, ertelememek isterler. Sindirmeye ve istemeye olanak tanımazlar. Almakta, içlerine sokmakta sıkıntı yaşarlar, hep vermek isterler. Bu tavırlarıyla karşılarındaki çocuğu, kocayı yok sayarlar ve tüm doyumlarını annelik yapma üzerinden alırlar. Hep anne kalma, hep anneyle kalma, cinselliğin yaşanmasını engeller. Ama bu alanlarda bir denge varsa cinselliğe kolaylıkla yansır, kadını yenebilir bir fıstık olur. Tensel temas, kucaklama yalnızca korunma, güven amacıyla değil cinsel yaşamda yerini alır. Ya da, mesela erkek isterken kız çocuğu olan bir anne, kızının bakımını ihmal eder, açlığını doyurmaz, hep aç kalmasına, ruh dünyasının gelişmemesine neden olur. Böyle annelerin çok zayıf ya da çok şişman çocukları olur.
2.-3. yılda kız çocuk; öfke kontrolünü, çevrenin kontrolünü, dünyaya açılmayı ve bununla birlikte mesafelerini ayarlamayı, gerçekleri ve sosyal kuralları öğrenmeye başlar. Vicdan, ahlak, kontrol etme yetilerinin çekirdekleri gelişir. Buradaki sertlikler, çok ahlaklılık, çok kontrol etmek isteme hem sonraki yıllarda yaşanacakları hem de erişkin cinselliğini ketler. Belirsizliğe katlanabilme, bekleyebilme öğrenilir. Cinsellikte de kendini belirsizliğe, başkasının kollarına bırakabilme, bekleyebilme önemlidir. Bu dönemde zorlanmış kadınlar cinselliklerinde her şeyi, her duyguyu, her detayı kontrol etmeye, temiz, düzenli olmaya çalışırken işin haz kısmını yok ederler.
4.-5. yılda sevgi, çocuksu aşk, karşı cinse ilgi duyma ve hemcinsi gibi olmaya çabalama, cinsel kimliği kazanma ön plandadır. Cinsellikle ilgili genel imaj bu dönemde edinilir. Bu dönemde aile içi evlenmelerin/cinsel ilişkinin yasak olduğu öğrenilir. Kız çocuk pipisi olmadığı için üzülür, nedenini anlamaya çalışır, annesine kızar. Rekabet etme gelişir, erkekler güreş, futbol, koşma gibi oyunlarla birbirleriyle, babalarıyla rekabet etmeye çalışırken, kızlar ilişkilerde öne geçme, ilgiyi kazanmada rekabet ederler. Kız çocuklarının ruhsallığında karşıdakinde duygular uyandırma, ilgiyi çekme önemlidir. Uyarma, arzu uyandırma, ilgi çekme cinsel yaşamı başlatan, cinsel yaşama tat ve haz veren öğelerdir. Bazen uzun süren ilişkilerde ve evlilikte bu kısım ihmal edilmeye başlanır. Bazen de diğer uca gidilir ve açıklığın uyarıcı olacağı yanılsaması ile örtünmek ve gizlilik silahı bırakılır.
Kadının cinselliğini olumsuz etkileyen bir pasiflik, yüzeysel, kontrol edici, kaçınıcı ve savunma amaçlıdır. Kulede bekleyen prenses, uyutulan Pamuk Prenses, kurdun yediği kırmızı başlıklı kız, köle hizmetçi haline getirilmiş Sindirella gibi. Bu çocuksu, çekirdek kadın kimlikleri, özdeşimi kolaylaşması için abartılmıştır. Ve karşısında güçlü, aktif, kurtaran, öpücükle uyandıran, prenses erkek vardır. Ama ne yazık ki gerçek yaşam masallardakinden farklıdır, bu biçimiyle kalırsa kadına çocuksuluk verecektir. Derin, kabullenilmiş, yerinde sergilenen, esnekliği olan, içselleştirilmiş ve aktif nitelikli bir pasiflik ise kadına asalet verir.
Cinsellik, erişkinlere özgü bir durum olduğu ve ergenlik öncesindeki çocukların anlayamayacakları ve tahammül edemeyecekleri bir konu olduğu için bir yönüyle gizlidir, gizli tutulmalıdır, bastırılmalıdır. Hep sansürlenmiştir, engellenmiştir. Kız çocuk erişkin cinselliğinden uzak tutulmalı ama onun dişiliğini geliştiren oyunlar hep olmalıdır. Cinsellik, tamamıyla gizli ve yasak olur, bastırılırsa sonuçları yaşamla bağdaşmaz, huzursuzluk, sıkıntı ve sorunlar ortaya çıkar. Yalnızca üreme ortadan kalkmaz, üretme, ilgi, merak, sevgi ve yaşam da ortadan kalkar. Çünkü cinsellik yaşamın, vazgeçilemez, bastırılamaz, yadsınamaz bir parçasıdır. Sağlıklı bir yaşam içinde cinsellikten vazgeçilemez ve varlığı yadsınamaz ama ertelenebilirliği, bastırılabilirliği diğer dürtülerimizden daha kolaydır.
Cinsellik yaşamın ana konusu olmaktan çıkmış, yaşamdaki doğal yerini almışsa gereken olmuştur. Kızlık zarına ve namusa odaklanma, bunu törenin, geleneğin, sosyal yaşamın merkezine oturtma kızın ruhsal ve sosyal gelişimini bozar. Utanma şiddetlenir, istememe, sınır koyma, yerinde ve olgunlukla sürdürülemez. Ama kadın olmak utanmamak, pasif olmamak, kadınsı pasifliği reddetmek değildir. Bağlılık, sadakat, ahlaklılık, derinliği ve esnekliği olduğunda olgunluğu gösterir. Kadın, gelenek demektir.
6.-7. yılda okul başlar,kızın aile dışındaki arkadaşlarla, ebeveynler yerine öğretmenlerle ilişkileri başlar. Böylelikle aşık olunabilecek yeni ve aile dışındaki erkeklerle tanışılır. Aşk ve cinsellik yerine, öğrenme ve bilme çabası geçer. Cinsel konular bastırılır. Ama günümüzde bu süreçte hem okul eskisinden daha önemli olmuş hem de cinsellik eski sınırlarını yitirmiştir.
Nesne ilişkileri ve kendilik kuramı
İlk yıllarda ya tüm dünya iyi ya da tüm dünya kötüdür. İyilik ve kötülük, tatmin olma, doyurulma ve engellenme üzerinden yaşanır. Anne iyiyken kız çocuk da iyi olur, anne kötüyken kız çocuk da kötü olur. Diğer zamanlarda kız çocuk iyiyken anne de iyi, çocuk kötüyken anne de kötüdür. Sonra annenin iyiliği ve kötülüğü, kız çocuğun kendisinin iyilik ve kötülüğünden ayrılır. Ardından iyiler ve kötüler bütünleşir, tamamıyla iyi ya da tamamıyla kötü olmaz. Sevgi ve iyilik öne geçer, bütünleştirici güç olur. İyilik ve kötülük zamanla sınırlanır, anne kötü olduğu zamanlarda da aslında iyi olduğu akılda tutulabilir. Böylelikle iyi ve kötünün yanında, sevgi ve nefret, aşk ve cinsellik, olumluluk ve olumsuzluk bir araya gelir. Kötülüklerin, olumsuzlukların yanında iyilikler ve olumluluk her zaman gücünü korur, her zaman var olur. Buradan kazanılan bütünleştirme gücü daha sonra farklı ikili tasarımların, geçmişin, bugünün ve yarının, bedenin ve zihnin, iç dünya ve dış dünyanın, erkekliğin ve kadınlığın, bireysel ile toplumsal olanın bütünleştirilmesinde de kullanılır. Bu bütünleşmeler ile derinlik, süreklilik, sahicilik kazanılır, yeni yollar, yeni algılamalar ortaya çıkar.
Bu süreçte tasarımlar oluşur. Baba, erkek kardeş ve erkek arkadaşlarla kurulan ilişkilerde yaşananlar bir erkek tasarımını oluşturur. Bu tasarımın oluşmasında, annenin zihnindeki erkek tasarımı da etkilidir. Bu tasarımda hoşa giden, istenen, ideal algılanan yönlere göre bir eş seçilir. Kız çocuklar erkekleri ya çocuk olarak ya da penisleriyle, kılıçlarıyla parçalayan canavarlar olarak algılar. Bu algılama ergenlik sonrasında, aktif cinsel yaşamla birlikte bütünleşir ve kadın erkeklerin ne tamamıyla çocuk ne de tamamıyla canavar olmadıklarını anlar. Anne, kız kardeş, kız arkadaşlarla ve erkekler karşısında alınan pozisyona bağlı olarak bir kadın tasarımı ve kızın kendisi ile ilgili bir tasarımı oluşur. Kadınlar şöyledir, böyledir, ben böyle birisiyim gibi. Kızlar, kendileri ve kadınlıkla ilgili iki tasarım taşırlar bir tarafta cinselliğin olmadığı kutsal kadın, diğer tarafta tüm yaşamı cinsellik olan fahişe kadın vardır.
Bu izlenimlerin oluşmasında anne-baba arasındaki ilişkiler çok etkilidir. Annenin babaya, babanın anneye karşı tutumları bir kadın-erkek ilişkisinin nasıl olduğu ya da nasıl olmaması gerektiği konusunda derin izler bırakır. Baba, anneyi aşağılarsa kadınlık aşağılanacak, baba, anneye değer verirse kadınlık değerlenecektir. Aynı şey annenin babaya karşı tutumları için geçerlidir.
Bireyselleşme-ayrılma kuramı
Bebek, doğduğunda annenin karnından çıkmasıyla birlikte anneden ayrılmaya başlar. Yürümeye ve konuşmaya başladığında da ruhsal açıdan ayrılmaya da başlamış olur. Anne güven verici, bebek çok kaygılı değil ise ayrılma süreci, çevreyi merak etme, yeni yerler keşfetme güdüsünün gücüyle ilerler. Ama 3 yaş civarında dünyanın büyüklüğü ve annenin çok ayrı hissedilmesiyle kaygılanan kız çocuk annesine geri dönmek ister. Bu sırada annenin çocuğunun ayrılığını tanıması, desteklemesi, güven vermesi onu ilerletecektir. Bu dönem sağlıklı geçerse kadının uzaklıklarını, partneriyle mesafesini ayarlaması daha kolay ve rahat olur. İkilemlerinden ve kararsızlıklarından kurtulur. Ayrımlar ve ayrıştırmalar yalnızca mesafelerde olmaz, duyguların tanınması, ayrılması ve denetimi de bu dönemde başlar. Duygularını, neyin, nasıl hissettirdiğini, heyecanlandırdığını ve zevk verdiğini anlayabilme, ayrımlaştırabilme gelecekteki sağlıklı cinsel yaşamın ön gereklilikleridir. Bunların gelişmesinde ebeveynler önemli derecede açıklayıcı ve geliştirici rol oynarlar. Ama kendi duygularını ayrıştıramayan, anlayamayan, duygularla yaşantılarının bağını kuramayan bir ebeveyn, kızına yardımcı olamaz, ebeveynlik yapamaz.
Bu ayrılma ve bireyselleşme süreci, ki ergenlikte de tekrarlanır, kızın kendisinin farkında olmasında, kendini hissedebilmesinde, kendini merak etmesinde, tüm bunların sürdürülmesinde ve geliştirilmesinde rol oynar. Bu süreçler desteklenirse, merak, istek, iştah ve arzu desteklenirse, dengelenirse genç kız bu alanlarda ilerlemek için cesaretli olabilecektir. Ama merak cezalandırılır, iştah engellenir, çabuk, çok doyurulur, ya da arzular ve istekler ihmal edilirse, cinsellikteki merak, kadındaki cinsel istek ve doyumun dengesi bozulur.
Kadının bireyselleşmesi iyi gelişirse yakınlıktan korkmama, cinsel yaşamda erkeğinin kendisine yaklaşmasına izin verebilme, korkmadan erkeğiyle iç içe geçebilme ve birleşme mümkün olabilir. Bireyselleşememe; şüpheleri, yakınlaşmaya izin vermemeyi, korkmayı, özgüvenin azalmasını getirir. Bireyselleşmede, kız çocuğun annesinden ayrılmasında, üçüncü kişi olarak babanın büyük rolü vardır.
Babanın onaylaması, yakın ilişkilerdeki güveni, cinsel yaşamdaki rahatlığı arttırıyorken, kadınlığın nasıl algılandığını, anne ile kurulan ilişki belirlemektedir.
Kız çocuğunun, babasının kendisine gösterdiği nezaketi algılaması ile dengeli ve sürekli bir cinsel doyum yaşaması arasında sıkı bir bağlantı vardır. Kız çocuğunun özgüveni, kendini tanıması, kadınlığı ve cinselliği açısından kendini rahat hissetmesi babanın kızının kadınlığını kabullenmesi ile gelişir.
Bu konuşma, 26 Ocak 2010'daki Yerel Gündem 21 Kadın Meclisi üyelerinin toplantısı için hazırlanmıştır.