• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

GÖÇTE KÜLTÜREL FARKLILIKLAR

GÖÇTE KÜLTÜREL FARKLILIKLAR

Göçün psikolojik sonucu, uyum sağlanan ülke ile anayurdun kültürleri arasındaki farkın büyüklüğüne de bağlıdır. Bu fark; giyim, yemek, dil, müzik, espri ve mizah, siyasi ideolojiler, cinselliğin hoş görülme düzeyi, ailevi bağımlılık karşısında kişisel iradenin gelişememesi, geri planda kalmak yerine kendini belli etmenin getirisi, öznel zaman deneyimi, cinsiyetler ve kuşaklar arası iletişimin düzeyi ve doğası ve bunlar gibi birçok bileşenden oluşur. Hatta yeni kültürün göçmenin müzik ve edebiyatla ilgili eğilimlerine karşı geliştirdiği anlayışlılık düzeyi bile büyük fark yaratır. Bazı kültürlerde kendi kendine mırıldanmak ve hatta topluluk içinde şarkı söylemek yaygınken, diğerlerinde böyle değildir. Böyle bir kültürden diğerine göç, göçmenin duygusal ifadesini baskılar.

Yukarıdaki her etmen önemli olsa da, göçmen için önemi bakımından yemek ve dil ayrıca göze çarpar:

Anneyle ya da anne memesiyle en baştaki yapısal bağlantıyı simgelediği için, yemeğin konuyla çok özel bir ilgisi vardır. Bu yüzden göçmen yeni ülkenin yerel yemeklerine şiddetle karşı çıkabilir ve özlem dolu bir biçimde kendi ülkesinin yemeklerini arayabilir. Kaygılarından kurtulmak için yemeklere sığınan göçmen, cömert, tükenmeyen, ülküleştirilmiş bir anne memesini yeniden yaratmış olur. Böylelikle göç sırasında kaybettiklerini de yerine koymaya çalışır. Göçmen genellikle bu yemekleri aynı ülkeden gelen diğer göçmenlerle yer ve eski anıların yad edildiği bir tören oluşturmuş olur. (Grinberg ve Grinberg 1989)

Belki de göçmen için kendi anadili daha da önemlidir. Anadil, kişiyi yetiştiren kültürle kurulan en derin ve güvenilir bağdır. İçselleştirilmiş iyi nesnelerin en derindeki dilsel çekirdeği, annenin söylediği ninnilerle oluşmuştur. Kişinin yeni bir dile uyum sağlaması, anadiliyle bağlantılı olan kimliğini tehdit eder. Bu bakımdan, göçmenin anayurdu ile uyum sağlamaya çalıştığı ülke arasındaki fark büyüdükçe, göçmenin zarar görmüş kendiliğini tamir etmesi zorlaşacaktır

Temel olarak, kültürel farklılıkların çokluğu (birçok boyutuyla beraber) göç sonrasında tutulan yas üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bu farklar çok fazlaysa yasın tutulması ve sonrasındaki uyumun sağlanması çok zor olabilir. Kanada veya İngiltere’den Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmek, örneğin Kore’den veya Yemen’den Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmekle aynı değildir. Settlage'in (1992) gözlemine göre, göç süreciyle beraber anne-babanın kişiliklerinde oluşan belirgin değişimler ile büyüyen çocuğun kendilik ve nesne sürekliliği de sınanacaktır. Bu gözlem, Freud'un (1923, s. 30), eğer benliğin kurduğu özdeşimler "çok sayıda, aşırı güçlü ve birbiriyle uyumsuz hale gelirse, patolojik bir sonuç pek uzakta değildir" uyarısını anımsatır. Bununla beraber, kültürler arası yüzeysel benzerliklerin de (diyelim ki Amerika’daki İngiliz ve Kanadalı göçmenlerin durumunda) bireyin kendini göçmen gibi hissetmesini önlemeyeceği bilinmelidir. Stephen Shanfield'in ifadesiyle (kişisel iletişim, Nisan 1994), Amerika’ya göç eden Kanadalılar "görünmez göçmenler"dir; ev sahibi toplum tarafından yabancı bir ulus olarak algılanmazlar. Bu bireylerin kayıpları göze çarpmayabilir, ama bunlar yine de birer kayıptır. Güney Afrika’dan İngiltere’ye göç etmiş bir danışman psikiyatrist olan Julian Stern, bu durumu dokunaklı bir biçimde anlatır:

Anglosentrik yetiştirilme biçimim sonucunda, anayurdumdan ayrılmamla ilgili örselenmemin bir biçimde gizlendiğini düşünüyorum. Kullandığım ders kitapları, beraber büyüdüğüm yazınsal ve kültürel simgeler İngilizce’ydi ve doğaldır ki İngilizce anadilimdi. Böylece İngiltere’ye yerleşimimdeki farklılıklar ve yoğunluk maskelenmiş oldu. Belki de bu, yas sürecimi daha az akut hale getirdi, benim için bile daha az görülebilir kıldı ama böylelikle ilgilenmesi daha zor ve gizli bir hale de geldi. Ayrıca, uygun bir mesleki role oldukça hızlı bir biçimde geçmem, hem değişimin etkisini azalttı hem de gerçekte yaşamımdaki büyük bir karışıklığı daha az hissetmemi sağladı. (kişisel iletişim, Haziran 1999)

 

Bu bölüm, Halime Odağ Vakfı Yayınlarından çıkan, Prof.Dr. Salman Akhtar'ın "Kimlik Ve Göç" adlı kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.​