• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

GÖÇ EDEN İNSAN

GÖÇ EDEN İNSAN

Yeryüzünde her yıl milyonlarca insan ekonomik, sosyal, güvenlik, sağlık, doğal afetler veya daha iyi yaşam koşullarına  ulaşmak gibi birçok nedenden dolayı  göç etmek zorunda kalmışlardır. Kelime olarak göç; ekonomik, toplumsal, ve veya siyasal  nedenlerle  bireylerin ya da toplulukların  bir ülkeden başka bir ülkeye, bir bölgeden başka bir bölgeye  veya bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine  gitmeleri olarak tanımlanabilir; buna göre  iç ya da dış göç söz konusudur. Bu nedenle göç olayı  insanların ve toplumların   en önemli yaşantılarından biri olagelmiştir. Göç toplumu  sosyal, kültürel, ekonomik, politik, sağlık  gibi  tüm bileşkeleriyle etkileyen bir olaydır.      

Ülkemizde  iç ve dış göçün  sık yaşandığı söylenebilir. Ülkemizin  birçok yerinden kalkan insanımız  değişik zaman dilimlerinde  daha çok ekonomik nedenlerle, komşu ülkeler ve Avrupa  ülkeleri başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesine göç etmiştir. Kırsal kesimden şehirlerimize göç ise, daha önceki  yıllarda da olmakla birlikte,  son elli yılda hızlanmıştır. Ülkemizde  1980-1985 yılları arasında  her 1000 kişinin 65’i çeşitli nedenlerden ötürü ikametlerini değiştirmişlerdir; bu sayı 1985-1990 döneminde % 25’lik artışla  1000 kişide 81’e ulaşmıştır.

Türkiye ‘de 1975-1980 dönemi içinde  kırsal alanlardaki yıllık nüfus artışı % 1,3, kentsel alanlardaki nüfus artışı ise % 4,4’tür. 1985’ ten itibaren de kırsal kesimdeki büyüme hızının negatif olduğu yani bu nüfusun azaldığı bilinmektedir. 1997’deki rakamlara göre de Türkiye nüfusunun üçte ikisi  kentlerde yaşamaktadır. Bu rakamlar bize Türkiye’de kentleşme olayının altında yatan temel öğenin  kırsal alanlardan, kentlere yapılan  göç olduğunu göstermektedir. 

Ülkemizde kente göç edenlerin  içinde 15-24 yaş grubu egemendir. Ayrıca erkekler kadınlardan daha çok göç etme eğilimine sahiptir. Kırsal kesimden kente göç nedenlerine bakarsak; 

a) Tarım kesiminin  ulusal gelir içindeki payının küçülmesi ve işgücünün azalması.

b) Sanayi kesimindeki birey başına gelirin, tarım kesimindeki birey başına gelire göre 4,5 kat daha fazla olması

c) Kentlerin eğitim ve sağlık konularındaki imkanının  fazla olması

d) Güvenlik nedeniyle yaşanan iç göçlerde  kentlerin daha güvenli olmasıdır.     

Göç için çeşitli   sınıflandırmalar yapılmıştır. Göçler yerlerine göre : iç göç, dış göç, sebeplerine ve duygusal atmosferine bağlı olarak da  istemli, zorunlu, ideolojik, politik, yasal ve yasal olmayan  diye ayrılmıştır. Göç olayını daha iyi anlayabilmemiz için  yaşanan yer kavramını daha ayrıntılı incelememiz gerekmektedir. Birincisi yeri  coğrafi merkez, site, bulunduğumuz yer, bulunduğumuz durum olarak ifade edebiliriz.Bu ilişkide bir yere bağlı olmak oldukça önemlidir.Bu aynı zamanda yeterli yiyecek, su ve sağlam barınak gibi  biyolojik ihtiyaçlar için zorunluluktur. İkincisi ise bulunulan  yerdeki insanlar  içinde etkili  olmak ve beğenilmek gibi çocuk ve ergende   psikososyal açıdan çok  önemli olan süreçlerdir. Göç süreci  tüm  bu bağlar arasındaki ilişkileri yokeder ve bireyde  gelecekteki yönünü belirleyememek, geçmişe özlem ve yabancılaşma, bir yere ait olma duygusunu baltalar.   

Göç yaşayan ailelerde  ve bireylerde  birçok psikiyatrik sorun ortaya çıktığı, özellikle; depresif  bozukluklar, anksiyete bozuklukları, somatoform bozukluklar ve uyum bozukluklarının  sık görüldüğü belirtilmiştir.Göç nedeninin  kişilerin kendi istekleri dışındaki sebeplerle ilişkili olmasının psikolojik sorunları arttırdığı bilinmektedir. Göç öncesi oturma yeri ile  yeni yerin  sosyal ve kültürel  farklılığındaki fazlalığın psikolojik sorunları arttırdığı da saptanmıştır.

Çocuklar ve ergenler açısından da göç yaşantısı sonrasında ruhsal  sorunların  görülme sıklığı ve sürekliliği  önemlidir. Çünkü bu yaş grubunun  kişilik gelişiminin önemli evrelerinde  sosyal,  kültürel, fiziksel çevrelerinde ve ekonomik durumlarında  önemli değişiklikler olmaktadır. Ergen yaş grubunun  başlıca  özellikleri arasında; beden gelişiminin hızla devam etmesi, sekonder cinsel karakterlerin belirginleşmesi, cinsel ilgi ve dürtü artışı, meslek seçimi ve toplumsal statünün tam olarak netleşmemesi, aileye bağımlılığın sürmesi ve  kimlik yapılanmasının  tam olarak oluşmamış  olmasını sayabiliriz. Bu dönemde çeşitli stres etkenleri cinsiyete göre farklı sorunlara  yol açabilmektedir. Bunda biyolojik farklılıklarının yanısıra ergenin  içinde yaşadığı  toplumun kadın ve erkek  rollerine ilişkin kültürel kabullenişlerin ve beklentilerinin de önemli bir etkisi olduğu bilinmektedir.

Göç hareketlerinin  ardından  yaşanan  sosyokültürel  değişmelerin  yarattığı psikolojik stresler üzerine pek çok çalışma yapılmıştır. Göçün, göçmenlerin  sağlığı üzerinde  bozulma  ya da düzelmeye  neden olabileceğini iddia eden çok farklı bakış açıları vardır. Bu çalışmalarda  farklı klinik  bulgular saptanmakla beraber, göçmenin  bu kriz dönemine  alışmakta zorluklar çektiği  ve uyumsal bozukluklar  yaşadığı da bildirilmiştir. Göç  sonrası  yeni bir  sosyokültürel  çevreye  uyum, birçok  duygusal ve  bedensel tepkilere  yol açmaktadır. Özellikle  riskli  bir gelişim evresinden geçmekte olan  çocuklar ve ergenler için  çevresel faktörlerin istikrarlı olması çok önemli  ve bunun bozulması da çok tehlikelidir.

Nedeni her ne olursa olsun  her yıl  milyonlarca  insan  bir yerden başka bir yere  göç etmek zorunda kalmaktadır. Göçe  doğal afetler neden olabileceği gibi, insan eliyle  ve kasıtlı  olarak oluşturulan  felaketler de neden olabilir. Dünyamız üzerinde  her zaman savaşlar nedeniyle  büyük kitlesel göçler olmuştur. Bu göçler  ister istemli, ister zorunlu olsun  her zaman  insanın  biyolojik, sosyal ve psikolojik  yapısını etkilemektedir. Genelde  olumsuz yaşam koşullarından  modern şehirlere göç edildiği için, göçmenlerin  sağlık düzeyinde  yükselme olmasına  karşın, ruhsal hastalıklarda artış gözlenmektedir. Göçün kendisinin, hastalıkların oluşmasında  tek başına bir faktör olmadığı, çevresel  faktörlerin  değişikliğinin de göçmenin  ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği açıktır. Önceki çevreden ayrılma biçimi  ve yeni çevreye  uyum yeteneği, ruhsal hastalıklar için önemli faktörlerdir.

 

ÇOCUK VE ERGEN PSİKİYATRİSTİ OYTUN HASTÜRK