• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

ÇOCUK VE ERGENDE BİYOLOJİK AÇIDAN GÖÇ

ÇOCUK VE ERGENDE BİYOLOJİK AÇIDAN GÖÇ

Beyin gelişimi; en az erken çocukluğa kadar giden bir süreçtir. Beynin birincil bileşenleri olan nöronlar doğar, göç eder, ve diğer nöronlarla bağlantısal ilişkiler kurarlar. Çocuğun beyninin anatomik gelişimi; nöronların çoğalması ve göç etmesini, akson ve dendritlerin büyümesini, sinaps oluşumunu ve kaybını kapsar. Bu süreçler embriyolojik dönemin erken döneminde başlayıp, geç ergenlik dönemine kadar devam eder. Doğum öncesi  ve doğumdan hemen sonraki dönemlerde beyin gelişimi büyük ölçüde genetik programlarla programlanmış olmakla birlikte, postnatal  beyin gelişiminde yaşantıların da oldukça kritik bir rolü bulunmaktadır. Uygun düzeydeki yaşantılar yoluyla  beyin esnek ve çok çeşitli  kapasitelere  sahip olarak  sağlıklı biçimde gelişebilir. Ancak, normal gelişimsel yaşantıların zamanlaması, yoğunluğu, niteliği ya da niceliğinde bozulmalar ya da aksamalar olursa nörogelişim, dolayısıyla beyin işlevleri zarar görür. Nöronlar ve nöronal bağlantılar, kullanıma bağlı olarak gelişirler ve bu durum yaşanan olumsuz yaşantıların (istismar, ihmal, göç, travma)  çocuk beyni üzerindeki etkisini anlamada önemlidir.

                    Nöral esneklik (plastisite); gelişim sırasında, yeni yaşantılar sonucunda beynin kendini yeniden düzenleme yeteneğini tanımlar. Beynin dış uyarıcılara en açık olduğu dönem erken çocukluk dönemidir. Greenenough ve Black’in beyin-çevre modelinde, beyin olgunlaşmasının diğer bir yönü “yaşantı bağımlı “ olarak tanımlanır. Yaşantı bağımlı sinaptogenez, çocuğun, çevrenin kendine özgü belli özelliklerine uyum yapmasına yardımcı olur. Yaşantı bağımlı süreçler, her birey için farklılık gösterebilecek çevresel yaşantılar karşısında yeni sinapslar oluştururlar.  Esnekliğin yaşantı bağımlı olduğu dönemde, çocuğun belli duygusal etkileşimlerle karşı karşıya kalması, beyinde, sonraki davranış ve duygular açısından anlamlı sonuçları olacak, yapısal ve uzun süreli değişimlere yol açabilmektedir.

                     Çocuk beyninin olumsuz süreçler içinde varolması, onları sevme, göz teması kurma, konuşmak gibi etkinliklerin olmaması nörogelişimin olumsuz etkilenmesine neden olur.

                    Çocukluk döneminde olumsuz yaşantılara tanık olma da stres tepkisine; stres tepkisi de Hipotalamik-pitüiter-adrenal (HPA) aksı, sempatik sinis sistemi ve nörotransmitter ağını kapsamakta, prefrontal korteksteki nöronlar üzerindeki katekolamin alıcılarının  yüksek düzeyde uyarılmasından kaynaklanan bellek hasarlarına neden olmaktadır.  

 

ÇOCUK VE ERGEN PSİKİYATRİSTİ OYTUN HASTÜRK