ANNE-ÇOCUK, ERGEN ve AİLE İLİŞKİLERİ AÇISINDAN GÖÇ
Göç olayına özellikle çocuklar açısından bakıldığında bebeklerin yirmi aydan itibaren herhangi bir ev ile yaşadığı yuvası olan evin farkını anladığı bilinmektedir. Bebek için evi annesinin kolları ve onun verebileceği sıcaklık, destek, güvenlik demektir. Bebek etrafı tanımaya çalışırken anne evin merkezi haline gelir ve sık sık anneye dönme gereksimi duyar. Çocukların hayat tecrübeleri için yaşadıkları emniyetli bir dünyanın güven vermesi gelecekteki gelişen dünyanın temellerinin sağlam olmasına neden olmaktadır.
Bu dönemde herhangi bir nedenle yaşanan yerin güvensiz ve bilinmeyen bir yere dönüşmesi durumunda; çocuğun adaptasyon süreci zorlaşmakta ve geleceğin olumlu yapılanması da aynı oranda zorlaşmaktadır. Yaşanan yerin bilinmeyen bir yere dönüşmesi ve annede kaygı yaratan olaylara neden olması durumunda anne ve bebek arasında güvenli olan bağlanma ilişkisi zedelenmektedir. Bu bağlanma ilişkisi annenin duygusal ve fiziksel olarak sağladığı ortamın kalitesine bağlı olarak bebeğin değişen ve gelişen duyu, biliş, davranışını organize eder. Anne dışardan gelebilecek olan tehditlere karşı güvenli bir nokta olarak bebeğin maruz kaldığı olumsuz uyaranları azaltır ve böylece iç güvenliği sağlar.
Bebeklikten itibaren bebeğin anneyle olan bağlanma ilişkisi deneyimi, artan bir şekilde içsel olarak temsil edilmeye başlar. Olumsuz yaşantılar nedeniyle (travma, göç, annenin depresyonu) varolan güvensiz bağlanma ilerde çocukta depresyon oluşmasına neden olmakta ve bu da ergenlik yıllarında daha fazla oranda davranış problemine neden olmaktadır. A.B.D’nde yapılan bir çalışmada maternal depresyon ve anksiyetesi olan anneler arasında göç yaşamış olan annelerin 0-25 ay arası bebekleri ile; göç yaşamayan ancak maternal depresyon ve anksiyetesi olan annelerin 0-25 ay arası bebekleri karşılaştırılmış ve göç yaşayan annelerin çocuklarının ruhsal hastalıklar açısından daha fazla risk içerdiği; bu nedenle daha yakından takip edilmesi gerektiği söylenmiştir.
AİLE AÇISINDAN GÖÇ
Göç yaşayan ailelerin geçirdiği süreçler de Stagoll’a göre 5 döneme ayrılır. Yazara göre iç ve dış göç; birey ve ailenin yapı, işlev ve uyum sürecini çok önemli ölçüde etkiler. Endüstrileşmenin kaçınılmaz sonucu olan göç yaşantısında her ailenin kendine göre bu süreçle başa çıkma yöntemleri geliştirdiğini söyler. Yukarıda söylediğimiz 5 dönem şöyle sıralanır
.
1) Hazırlanma dönemi
2) Göç etme
3) Aşırı kompanzasyon dönemi
4) Dekompansasyon ve kriz aşaması
5) Sürecin sonraki kuşaklara aktarılması
Aile hazırlık ve göç sürecini gerçekleştirdikten sonra gidilen ortamda aşırı bir uyum çabasına çabasına girer. Bu ailedeki pratik ve duygusal işlevlerin birbirinden ayrılmasına neden olur. Bu durum çoğunlukla erkek bireyin ile dışında pratik işlerde çalışmasına; kadının da ev içinde ve duygusal ağırlıklı, geçmiş ve geleceği kapsayan bir çatışmaya girer. Bunun sonucunda çoğunlukla ailenin dengesi bozulur. Yazar en çok bu dönem üzerinde durur. Stagoll’a göre bu sürecin başarıyla aşılması, yeni gerçeklik ve kültürde yeni bir ailenin oluşmasını sağlar.
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Oytun Hastürk