• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

OBSESİF KOMPULSİF KONUM

Obsesif kompulsif konum olarak detaylarını tanımladığım durum, paranoid-şizoid ve depresif konum gibi kendine özgü kendilik ve nesne ilişkisi biçimleri olan ve benliğin daha ileri düzeydeki bir örgütlenme biçimidir. Obsesif kompulsif konum yaygın kabul edilmiş ve yeterince tanımlanmış bir olgu değildir. Bu olguyu; önceden birçok yönden tanımlanmış bir yapılanma, bir karakter, obsesif kompulsif bozukluk gibi bir patoloji ya da anal dönem gibi 3 yaşında yaşanmış ve orada kalmış bir dönem olarak değil Klein’ın konumları gibi görmenin daha işlevsel ve yararlı olacağını düşünüyorum. Bu yüzden, çoğu analite ile bağlantılı olan durumları, analiteden bağımsızlaştırarak toparladım. Obsesif kompulsif konum analite ile bağlantılıdır ama sıradan bir insanın kişilik özelliklerindendir. Aşağıda “konum”dan ne kast ettiğimi daha detaylı olarak anlatacağım.

Bu konumun tanımlanması neden önemlidir sorusuna dört yanıt verebilirim:

  1. Analite ile ilgili durumların psikanalitik yazında ihmal edildiğini gördüm. Analite ile ilgili durumlarda duyguların yalıtılması yüzünden ilişki kurmak zorlaştığı için uzak durulan bir alan olarak kaldığını düşünüyorum. Aslında klinikte yoğun olarak çalıştığımız bir durumdur. Psikanalistlerin analite ile ilgili konuları görmezden gelmesi ilginçtir. Başta Klein obsesif savunmalara az değinmiştir. Ogden (1989), “Deneyimin İlkel Yanı” adlı kitabında otistik bitişik konumu tanımlarken diğer konumlara da değinmiş ve obsesif savunmaları otistik bitişik konum bağlamında yorumlamamıştır. Obsesif savunmaların, kendiliğin akıp gitmesini, delikleri tıkayarak engellediğini belirtmiştir. Halbuki obsesif kompulsif konumda sfinkter kontrolü ile yalnızca kendiliğin akıp gitmesi engellenmez. Aynı zamanda sfinkter ve benlik kontrolü aracılığı ile “kötü”lük istenildiği anda istenilen yere bırakılarak anne-çocuk arasındaki ilişki ve benlik, sadizm üzerinden yapılanır. “Kötü”lüğü ilişkinin dışına atma öğrenilir. Analitenin görmezden gelinmesine verebileceğim bir diğer örnek de Salman Akthar’ın (2019) “Sabır” başlıklı yazısıdır. Akthar, psikanalizde değinilmemiş çok temel konuları ele alan değerli bir yazardır. “Sabır” başlıklı yazısı, duru bir dille yazılmış, öğretici yazılarından birisidir ve çok niteliklidir. Sabır ile ilgili hemen her konuya değinmiş, analite ile bağını kurmamıştır. Halbuki sabır ve bekleme kapasitesi anal dönemde başlar. Obsesif kişiler bekleme ve ertelemeye ciddi düzeyde libidinal yatırım yaparlar ve bundan haz duyarlar.
  2. Obsesif kompulsif konum yaşamın ve medeniyetin içinde ciddi düzeyde ağırlığa sahiptir. Psikanaliz çalışması obsesif bir uğraştır. Çerçeve, yinelemeler, dirençler, derinlemesine çalışma analite ile güçlü bağlantılar barındırır. Uzun süreli ve detaylı uğraşlara yatırım yapabilme obsesif kompulsif konumda başlar. Obsesif kompulsif konumun uygarlıkla ve psikanalizle iç içe olmasının, görülmesini engellediğini düşünüyorum.
  3. Analite ile ilgili durumlar çok büyük oranda patoloji ya da savunma olarak görülmüş ve normalliğin dışına itilmişlerdir.
  4. Obsesif kompulsif konumun baskınlığı ile gelişen “uygarlık” gelişmiş ülkelere zenginlik ve efendilik, sömürdüklerine fakirlik ve kölelik getirmiştir. Sado-mazoşistik ve huzursuz bir uygarlık kurulmuştur. Gelişmiş ülkeler geride kalmış ülkeleri sömürmekten, çöplerini onlara atmaktan haz almakta, zerre utanç duymamaktadırlar. “Uygar” ülkelerin dışında kalanlar bugün huzursuzdur. Uygarların sadizmi, uygarlığın huzursuzluğunun kaynaklarından birisidir.

Kleiniyen Konumlar

Freud; oral, anal ve fallik olarak psikoseksüel gelişim dönemlerini tanımlamıştır ve nevrozların bu dönemlere saplandığını tespit etmiştir. Örneğin melankoli oral döneme saplanmayla, yamyamsı sadizm ve inkorporasyon (bedenin içine alma) ile ilişkiliydi, nesnenin gölgesi benliğin üzerine düşmüştü. Klein ise paranoid-şizoid ve depresif olmak üzere ve oral dönemin sınırları içinde kalan iki konum tanımlamıştır. Klein’ın öne sürdüğü “konum” (Spillius ve ark. 2011) yaklaşımı klinikte uygulanabilir bir yaklaşımdır ve yararlıdır. Konumlar arası geçişler yaşamın içinde ve psikopatoloji açısından gerçeğe uygun bir biçimde tanımlanır.

Konumların kendine özgü kaygıları, savunmaları, dürtüleri ve nesne ilişkileri vardır. Konumlar arası gidiş gelişler mümkündür ve çocuğun ilk yıllarında tekrar tekrar ortaya çıkarlar. Konumlar ortaya çıkıp sonradan kaybolmaz, yaşam boyu gelişmeye ve var olmaya devam ederler, birbirlerini tamamlarlar ve olumsuzlarlar (Ogden,1989). Klein’ın konumlarında ikili ilişkilere güçlü bir vurgu yapılmıştır. Obsesif kompulsif konum ve histerik konumlar üçlü ilişkilere geçiş ile ilişkilidir. Klein başta manik ve obsesyonel konum tanımlamalarını kullanmış sonra bunları yalnızca birer savunma ve patoloji örgütlenmesi olarak görmüştür.

Klein, yası depresif konumun yinelemesi olarak betimler. Eğer yasta iyi anne tasarımı korunamazsa manik ya da depresif klinik tablo ortaya çıkar. Konumlar normal yaşamın içinde dönem dönem baskınlaşırlar. Bir kişi, bir kayıp yaşadığında depresif konuma, bir savaşın ya da çatışmanın içindeyken paranoid konuma, uyurken şizoid konuma, işini planlarken obsesif yaparken kompulsif konuma geçebilir. Bir sevgililik ilişkisinde ya da sahneye çıkma durumunda histerik konum baskınlaşır ki bu konumla ilgili detaylara bu yazıda girmeyeceğim.

Psikopatoloji ve Konum

Psikopatoloji oluşurken konumlara özgü savunmalar şiddetlenir, şiddetlenmeleri kaygının yönetilmesini sağlamaz. Çünkü bu şiddetlenme ile beraber ortaya çıkan gerilemeyle inkar, bölme ve yansıtmalı özdeşim gibi ilkel savunmalar baskınlaşır. Nesne ilişkileri ikili ilişki düzeyine ya da daha geriye geriler, karmaşıklaşır ve dış dünya ile ilişki bozulur. Cinsellik ve saldırganlık dürtüleri kaotik bir hal alır, iç içe geçerler. Gerçekliği değerlendirme yetisi, patolojinin ağırlığına göre çeşitli düzeylerde bozulur. Benliğin kendiliği koruma işlevleri ketlenir ve kişi kendine verdiği zararları çarpıtarak yorumlar.

Klein’da Obsesif Kompulsif Konum

Klein 1928’de bir olgu üzerinden hırsızlığın nasıl anal sadistik dürtülerin yinelemesi olduğunu ve annenin rahmindekileri çalma arzusundan kaynaklandığını açıklar. Bu olguda kaygı ile tetiklenen zorlantının önceki hırsızlıkların yarattığı hasarı onarma çabası olduğunu belirtir.

Klein 1932’de çocuk oyunlarında ve yüceltmelerde mastürbasyon düşlemlerinin boşalımının etkili olduğunu öne sürer. Oyuna yönelten ve bunu bir yineleme zorlantısına dönüştüren bu düşlemlerdir. Ona göre bu düşlemler ketlenirse oyun ve öğrenme ketlenir.

Klein temizlik ve düzeni, kirliliğe yönelik ve kaka-çiş ile annenin bedenine yapılacak sadistik saldırı düşlemine yönelik karşıt tepki oluşturmalar olarak görür. Çocuğun kaka-çiş tutmasını, annenin bedeninden çaldıklarını geri koyamama endişesi olarak yorumlar (Klein, 1932). Öğrenme takıntısını, annenin bedenine ve bedeninin içindekilere sadistik saldırılarla sahip olma arzusu olarak görmüştür (Klein, 1932). Onarma takıntısının, tümgüçlü yıkıcılığa karşı geliştiğini söyler. Çocuk, nesneyi altbenliği ve üstbenliği gibi görerek, onun üzerinde baskı uygular.

1940’a gelindiğinde “Yas ve Manik Depresif Durumlarla İlişkisi (Klein,1940) başlıklı makalesinde obsesif düzeneklerin paranoid kaygılara karşı bir savunma ve bu kaygıları dönüştürmenin bir yolu olduklarını belirtir. Manik savunmaları obsesif savunmalara yakın bulur. Manik savunmalar daha tümgüçlüdür ve kendilik ile nesne iç içe geçmiştir. Obsesif yollarla onarım sağlanamazsa manik savunmalar devreye girerler. Klein manik ve obsesif savunmaları çocuğun ebeveyn çifti düşlemine farklı biçimlerde yaklaşması olarak kuramsallaştırır. Manik onarma çabasında çocuk ebeveyn çiftine yamyamsı bir yeme ya da çalma ile saldırırken onlarla ilgili hiçbir kaygı taşımaz. Obsesif onarmada ise çocuk anne-babasını ayrı tutup birbirlerine dokunmalarına izin vermeyerek birleşmelerini (koitusu) engeller.

Çocuksu depresif konumuyla savaşan yas hastalarının obsesif düzenekler ile düzenlemeleri ve toparlamaları yinelediklerini belirtir. Yineleme zorlantısını, suçluluk ve kaygıyı taşıyamayan benliğin yaşadığını, dağılmaktan ve bozulmaktan korktuğunu söyler. Oyundaki yinelemelerin, yası ve ayrılığı çalışmak için kullanıldığını vurgular.

“Çalışmak” ve “yinelemek” obsesif kompulsif konumun özelliğidir. Bir zorlantıya dönüşmeyen yinelemeler, benliğin iç ve dış dünyanın egemenliğini ele alma aracıdırlar. Obsesif araçlar yalnızca onarımı değil bir “inşa”nın yapılabilmesini de sağlarlar. Bu yönleriyle gelişmiş savunmalar, ilkel savunmalardan farklı olarak artık benliğin egemenliğine girmiş olur.

Çocuk Obsesif Kompulsif Konuma Nasıl Ulaşır?

Bu kısımda, paranoid-şizoid ve depresif konumları açıklayan Kleincılardan Hinselwood (1988), Segal (1981), Spillus ve ark. (2011) ve Ogden’in (1989) katkılarının yardımıyla obsesif kompulsif konuma nasıl gelindiğini irdeleyeceğim.

  1. Otistik-Bitişik Konum

Thomas Ogden (1989) paranoid şizoid konuma öncül ve obsesif savunmalar ile bağlantılı bir konum olarak otistik bitişik konumu tanımlamıştır. “Otistik-bitişik konumdayken, çiğ duyusal veriler, duyusal izlenimler arasında sembol-öncesi bağlantılar kurma yoluyla sıralanırlar. Bu duyusal (sensory) izlenimler, sınırlanmış yüzeyler oluştururlar. Böylelikle, yüzeyler üzerinden ilk kendilik deneyimleri oluşmaya başlar.” “Bu konumda, bebeğin nesneleriyle, duyusal yüzeyler aracılığıyla kurduğu etkileşimlerle ve bu etkileşimler sırasında bebeğin içinde oluşan duyusal dönüşümlerle oluşturduğu nesne ilişkileri deneyimlenir. Duyusal bir izlenim olan nesneye bir anlam atfedilir ve örgütlenen ve örgütleyen bir biçimde yanıt verilir. Tüm bunlar, (var olmaya bağlayan) kendilik ile nesne arasındaki, karşılıklı olarak dönüştüren bir oyun içinde yapılır.” Kendiliğin ve nesnenin nitelikleri henüz “biçim, sertlik, soğukluk, sıcaklık ve doku gibi” algılamalar düzeyindedir.

Ogden’e (1989) göre otistik bitişik konumda duyusal veriler sembol öncesi aşamada yalnızca ilişki kurmak için kullanılır. Bu ilişki içinde dokunma temel ilişkidir. Dokunma, bitişme aracılığıyla bebek kendilik ve nesne sınırlarını duyumsar ve ruhsal tasarımların sınırları oluşur. Daha sonra bu sınırların içi tasarım ile dolacaktır. Bu aşamada yumuşak ve sıcak bir anne tasarımına karşılık ısıtılan, sevilen ve nazikçe bakım alan bebek tasarımı vardır. Otistik bitişik konumun normal seyrinde kendilik ve nesnenin bitişikliği, yani duyusal deneyim, bu tasarımlara bütünleşme, birleşme, bağlantılılık ve bağlaşıklık gücü verecektir. Bu konumun bir diğer önemli özelliği önsembollerin, varlığın ve gerçekliğin oluşmasıdır. Otistik-bitişik konumda, duyusal bağlaşıklığın ve bağlantılılığın bozulması ve tasarımların dağılması kaygısı vardır. Anne bebeği ile yeterli teması sağlamazsa bebekte “sızarak çözünme, düşme, çürüme, gözden kaybolma ya da bağların olmadığı biçimsiz bir alana düşme hissi oluşur.” Bu konumun savunması temas yaratan ya da bedeni hissettiren anlamsız yinelemeler yaparak bir yüzeyle bağlantı kurmaya çalışmaktır. Tekrar tekrar dokunmak, saçla yineleyici hareketler, sürekli ağızda bir şey çiğneme, sürekli bisiklete binme, kelime olmayan hece tekrarları ve sürekli mırıldanma gibi.

  1. Paranoid-Şizoid Konum

Otistik bitişik konumda duyumlar anlamlı bir ilişki yarattığında kendilik ve nesne parçalarının kılıfı, zarfı ya da kabı oluşmaya başlar. Kendilik ve nesne dağılmaya eğilimlidir ve sınırları geçirgendir. Paranoid-şizoid konumda nesne tasarımı meme/beden parçaları halindedir. Benliğin bütünleştirme gücü zayıftır ve tasarım parçaları henüz yeterince bütünleşmemiş haldedir. Çocuk bu parçayı iyi ve kötü olarak iki farklı ve bölünmüş durumda algılar. Kendisini iyi hissederken iyi nesne deneyimi, kendisini kötü hissederken kötü nesne deneyimi kaydedilir. Haz ilkesi egemendir. Yansıtmalı özdeşim, inkar, bölme, idealleştirme, geri çekilme ve tümgüçlü kontrol gibi savunma mekanizmaları etkindir. Simge ve nesne farkı ayırt edilemez.

  1. Depresif konum

Depresif konumda iyi ve kötü annenin aynı anne olduğunu anladığında bebek dışarıdaki tümüyle iyi anneyi kaybeder. Tümüyle iyi anne artık yalnızca bir düşlemdir. Böylelikle içsel anne tasarımı daha bütüncül olarak algılanmaya başlar. Klein, içsel iyi anne tasarımının kalıcılığının önemini sıklıkla vurgulamıştır. Benliğin bütünleştirme yetisi ve kaygıya tahammül artar. Çifte değerlilik ortaya çıkmaya başlar. Gerçeklik hissi, iç ve dış ayırımının belirginleşmesi ile güçlenir. Haz ilkesi egemenliği azalmaktadır. Çocuk, nesneden ayrılmayı onu yemek olarak algılayabilir. Oral sadizm ön plandadır. Anneden uzun süreli ayrılıklar onun ölümü ve yokluğu olarak algılanır. Nesne tasarımına yönelik saldırganlık, kaybetme korkusu ve suçluluk yaratır. Nesne korununca simgelerin oluşumu ve yüceltme başlar. İçe alma ve içe yansıtma baskındır.

  1. Obsesif kompulsif konum

Obsesif kompulsif konumda benlik, anne tasarımını zihninde daha uzun süre tutabilir hale gelir. Nesne sürekliliği artmaya başlamıştır. Nesne ve kendilik, kadın-erkek gibi kategorilere ayrılır. Hemcinslerle, yani benzerler arası ilişkiler sado-mazoşistik bir hiyerarşi bağlamında yapılanmaya başlar. Üçlü ilişkiye geçme hazırlıkları yapılırken anne-çocuk dışındaki nesne (sıklıkla baba ya da kardeş) yavaş yavaş belirginleşmeye başlar[1].

Kendilik tasarımının gelişimi nesne tasarımının gelişimiyle eşzamanlı bir süreçtir. Otistik bitişik konumda nesneye bitişik olan ve yalnızca bu bitişiklik halindeyken algılanabilen bir kendilik tasarımı oluşur[2]. Paranoid-şizoid konumda çocuk kendisini parçalı ve dağılmaya eğilimli hisseder, sınırları geçirgendir, yok olmaktan ve zarar görmekten korkar. Kendilik tasarımının saldırganlık yüzünden dağılmasından ve yok olmasından duyulan korku dışa yansıtmayı baskınlaştırır. Otistik bitişik ve paranoid şizoid konumda ana mesele kendiliğin oluşması, korunması ve varlığının sürdürülmesidir. Depresif konumda kendiliğin parçaları daha bütünsel algılanmaya ve bir arada tutulmaya başlandığında bile kırılganlık devam eder. Bu kırılgan aşamada nesne tasarımına yönelik saldırganlık, nesneyi yiyip bitirme korkusu yaratınca ve benlik nesneye zarar verdiğini algılayınca suçluluk ortaya çıkar. Benlik, nesneyi onarma ve koruma çabasına girer. Kendilik ve nesne, bütünlüklerini kazandıklarında ve onarma ihtiyacı sakinleştiğinde obsesif kompulsif konuma geçilir. Öncelerde korku ve suçluluk yaratan sadizm şimdi etkin biçimde yönetilebilir bir haz kaynağı haline geliyordur. Sadizmin hazza dönüşmesi için kendilik ve nesne tasarımlarının yıkılmayacağına dair bir güven olmalıdır. Kendilik tasarımı zıtlıkları içinde taşıyabilir haldedir.

Çocuk obsesif kompulsif konuma gelene kadar benlik ve kendilik iç içedir. Kendilik ve nesne tasarımları ayrıştığında benlik ile kendilik de ayrışmaya başlar. Çocuk ve anne tasarımları belirginleşince, çocuk ve baba tasarımı da belirginleşir (Köşkdere, 2018).

Çifte değerlilik obsesif kompulsif konum öncesinde çok zayıftır. Güçlenince zıt duygular hissedilebilir, zıt amaçlar edinilebilir. Bu konumda anne iyi iken baba kötü, baba iyi iken anne kötü olabilir. İyi ve kötü, üçlü ilişki içinde taşınabilir. Kötüyü, kaka yapmak gibi, anne-çocuk ilişkisinin dışına atma yolları ortaya çıkar.

Obsesif Kompulsif Konumun Genel Özellikleri

Klein'ın (1946) “Eğer zulüm görme korkuları çok şiddetliyse ve çocuk bu nedenle paranoid-şizoid konumu derinlemesine çalışamıyorsa, bu durumda depresif konumun derinlemesine çalışılması sekteye uğrar.” açıklamasındaki derinlemesine çalışma obsesif kompulsif konum sayesinde yapılır. Elbette bu sırada çocuk obsesif kompulsif konum düzeyinde değildir ve annenin obsesif kompulsif konumdaki benlik işlevleri, titiz ve düzenli biçimdeki bakımı ve düşünceliliği sayesinde bu konumlar derinlemesine çalışılabilir. Klein, belki kendisi obsesif kompulsif konumda olduğu için bunu görememiştir. Burada annenin obsesif kompulsif konumu diyerek kastettiğim obsesif nevrozlu bir anne değildir. Sağlıklı ve normal yaşamın içindeki bir obsesif kompulsif konumdur: bakım için yeterli düzeydeki düşüncelilik, çalışkanlık, titizlik ve düzenlilik.

  1. Bütünleşmenin başlaması ve tümgüçlülük

Bu konumda nesne ve kendilik tasarımları bütünleşmiş, iyi ve kötü aynı tasarımda toplanmaya başlamıştır. Nesne, iyi olduğunda içinde kötülüğü, kötü olduğunda içinde iyiliği taşıyabilir hale gelmiştir. İçe ve dışa yansıtma döngüsü, yalıtma ve karşıt tepki kurma ile kontrol altına alınmaya çalışılır. Tümgüçlülük depresif konumda sona ermemiştir. Paranoid tümgüçlülük tümgüçlü kontrol, depresif tümgüçlülük edilgenlik ve isteksizlik yoluyla egemenlik kurarken obsesif kompulsif konumda büyüsel güçler ile eylemde etkin bir tümgüçlülük fantezisi sürdürülür. Özdeşimlerle ve nesne ilişkisinin dışına çıkartılarak sadizm kontrol altına alınır. Kahraman rolüne girilebilir ve bu oyuna çevrilebilir. Paranoid şizoid konumdaki büyüsel düşünce daha sanrısal bir nitelik taşır ve bütünleştirememe egemendir. Ana kaygılardan biri, sevilen nesneden uzaklaşmak ve nesne ile sado-mazoşistik ilişkiden çıkamamaktır. Freud’un torununun Fort-da oyunundaki gibi nesne tutulup bırakılarak oynanır ve ayrılık kaygısı çalışılır. Kaygılar ve düşlemler oyuna, dış dünyaya aktarılarak yüceltilebilir ve kontrol altına alınır.

  1. Savunmalar ve Bastırmaya Hazırlık

Benlik; ayrılık kaygısı yaratan yokluğu, etkinleşme ile yok etmeye ve tersine çevirmeye çabalarken eylemi kullanır. Ayrılık kaygısının sakinleşmesinde, simge oluşturma yeteneği devreye girer. Yüceltme yolları açılmaya ve genişlemeye başlar. Dürtü doyumu bekletilebildikçe ve engellendikçe düşünce ve düşlem gelişir. Bastırma gelişmeye başlamıştır, yer değiştirme, karşıt tepki oluşturma, yapma-bozma, yalıtma, kategorizasyon ana savunma mekanizmalarıdır. Otistik bitişik konumun aksine bu konumda dokunmama ve dokunmamayı bir yasak olarak içselleştirme gelişir. İçe ve dışa yansıtma kontrol altına alınır, manipüle edilebilir ve oynanabilir.

  1. Kategorizasyon

Obsesif kompulsif konumda birbirine zıt ve farklı durumlar arasındaki uyum ve ilişkiler kategorisel bir mantığa oturtulmaya çalışılır. Önce iç ve dış dünya, güvende ve tehlikede olma, aktiflik ve pasiflik, dostluk ve düşmanlık, temizlik ve kirlilik, erkeklik ve kadınlık, çocukluk ve erişkinlik gibi zıtlıklar anlaşılır ve kategorize edilir. Obsesif kompulsif konumun ana ögelerinden ve savunmalarından biri kategorize etmektir. Daha sonra bu kategorilerin ilişkileri, iç içe geçişleri ve bir arada bulunmaları anlaşılmaya çalışılır. Çocuk anal dönemde bunu iyi ve kötü nesneleri ayrıştırarak yapar. Kategorizasyon, mantığı geliştirirken bir ayrışmaya neden olduğundan çocuğu zorlar. Çifte değerlilik bu dönemde ortaya çıkar ve çalışılır. Sevgi ve nefret bir nesnede bir araya gelebilir. Hem iç hem dış dünyayla ilişkide karşıt yatırımlar yapabilmek ancak bir başkaldırı ile olur. Bu konumda başkaldırının sloganları “ama” ile başlar. Dışa karşı istiyor gözüken birisi içinde istemiyor, istemiyor gözüken birisi içinde istiyor olabilir.

  1. Büyüsel Dil

Obsesif kompulsif konumda, annenin benlik işlevlerinin desteği ile çocuğun benlik işlevleri gelişir. Bilişsel ve motor yetileri gelişen çocuk artık annesinden ayrışıp özerkleşerek yatırımını dış dünyaya yöneltebilir. Dilin öğrenilmesiyle simgeler yaşama girer. Bu dil, dış dünya kadar iç dünyanın da dilidir. Kelimeler büyülüdür, çünkü karşıdaki kişiyi harekete geçirir ya da kelimeyi duyan çocukta hisler, imgeler uyanır ya da içsel durumlar kelimeler ile egemenlik altına alınır. Geçiş nesnesiyle başlayan, büyülü kelimelerle, büyülü nesnelerle ve animistik düşüncenin gelişmesiyle genişleyen geçiş alanı gelecekte kültür, gelenek ve din haline geleceklerdir. Bu açıdan oyun, büyü ve bilim arasındaki sınırdadır. Oyun zamanla büyüsel olmaktan çıkar ve daha gerçekçi hale gelerek mesleğe dönüşür. Böylelikle istekler, idealler, düşler ve büyüler artık gerçeğe dönüştürülebilir. Obsesif kompulsif konumda iç dünya dışarıda yaratılabilir. Simgeler, animistik ve oynanabilir halde. Paranoid-şiozid konumda büyü korku ve dağılma hissi yaratırken obsesif kompulsif konumda büyü güç, iktidar ve düşlem yaratmada kullanılır, bütünleştiricidir.

  1. Yineleme

Tekrarlama bu dönemde kullanılan bir ruhsal çalışma aracıdır. Zorlantıyla başlayan tekrarlar zamanla benimsenebilir, kişinin ve toplumun yararına kullanılabilirler. Yaşam ve var oluş ile ölüm ve yok oluş etkileşimli hale gelmiş ve iç içe geçmişlerdir. Yokluk, yinelemeler ile yok edilmeye ve tersine çevrilmeye çalışılırken yaratı ortaya çıkar. Klein depresif konumda yaratının bir onarım olduğunu vurgulamıştır. Obsesif kompulsif konumda yaratı, seri ve artarda yapılan üretimler ile onarımın ötesine geçer. Yaratımın yinelenmesi bir ustalık ortaya çıkartır. Bir ihtiyaç ve amaç eşliğinde doyurucu bir yaşam ve ilişki yaratan yineleme zorlantıdan farklıdır. Böyle bir yineleme; üretim, gurur, mutluluk ve doyum getirir. İhtiyaç, amaç ve üretim birbirinden kopar ve üretimsiz bir yineleme ortaya çıkarsa bu bir zorlama ve zorlantı yaratır. Zorlantıların arka planında ya açlığa ve boşluğa düşme korkusu ya da kastre edilme kaygısı vardır. Sağlıklı yinelemede doyum ve rekabet içselleştirilmiştir.

  1. Uyum ve kontrol

Obsesif kompulsif konumda acıkma, tuvaletin ya da uykunun gelmesi ve bu sezgiler ile anne-babanın kuralları arasında “uyum içinde yaşama” üzerinde çalışılır. İç ve dış gerçeklik arasındaki “mükemmel bir uyumla”, tam olarak çocuğun ve anne-babanın istediği gibi olunmalıdır. Bunu sağlamak için çok çalışılır. Bu uyumda kontrol devrededir. Çocuk kendisini kontrol ettiği gibi annesini ve eşyalarını da kontrol etmek ister. Açlık, tuvaletinin gelmesi ya da uyku da çocuğu kontrol etmektedir. Bunlar aynı zamanda birer zorlantı yaratırlar. Açlık bir yeme zorlantısı, çişin gelmesi tuvalete gitme zorlantısı, uykunun gelmesi uyuma zorlantısı yaratır. Zorlantılar inatçıdır ve bu inatçılıkları sayesinde gerçeğe dönüşürler ve gerçeklikle bir bağlantı kurmaya da zorlarlar. Obsesif kompulsif konumda boşalımın özel bir önemi vardır. Gerginliğin bir zorlantı olarak değil de iç ve dış dünyanın uyumu ve ahengi içinde boşaltılması huzur getirir. Bunun yapılamaması çatışmalara neden olur.

  1. Sadizmin keşfi

Boşalım ihtiyacının kendisi de kontrol edilmesi gereken bir zorlantı yaratır. Saldırganlıktan, anneyi kirletmekten, bekletmekten haz alma ile gelişen anal sadizm bir amaç doğrultusunda kullanılır. İşeyerek, kaka yaparak, nesnenin üzerine patlayarak kirletilebilir. Kakayı, yani annenin istediğini yapmayarak anneye zulmetme ya da istediği zamanda yapıp anneyi mutlu etme tekniği geliştirilir. Boşalarak nesneyi doyurmamanın bir haz kaynağı olduğu fark edilir.[3] Acı çektirme ve mutlu etme egemenlik altına alınmaya çalışılır. Sadizm, eşyalara ve hayvanlara kaydırılabilir. Ayrılık kaygısı bir yanda sado-mazoşistik ilişkiden çıkamama kaygısı diğer yanda yer alır.

  1. Üçlü yapılanmanın başlaması

Cezalandırıcı-ödüllendirici üstbenliğe dönüşecek olan ebeveyn tasarımı, acı çeken-aferin alan benliğe dönüşecek olan çocuğu zorlar. Çocuk bu rollerle özdeşleşerek anne-babanın ona yaptığını kendisine yapar ve bir altbenlik gelişir. Özdeşimler sayesinde güce ve gerçekçi bir üstbenliğe ulaşılır. Obsesif kompulsif konumda üstbenlik çekirdekleri henüz kişisizleşmemiş ve tamamen bilinçdışı hale gelmemiştir. Üstbenlik çekirdeklerinin kişileşmesi paranoid-şizoid ve depresif konumlar açısından bir gelişmedir. Bu dönemde doyum bir boşalma olarak yaşanır (oral dönemde doyum daha çok dolma ile bağlantılıydı). Üstbenlik-benlik ve benlik-altbenlik ilişkisi yapılanmaya başlar. Nesne sürekliliğinin gelişmesi ile ayrılık kaygısının sakinleşmesi ve sado-mazoşistik ilişkinin bastırılmasının ardından ödipal konuma geçilir.

Sonuç

Psikoterapi yapmaya çalışanların, çerçeve ve uzun süreli psikanalitik psikoterapilerde yaşadığı sorunlar terapistin bu konumda olmasının önemini fark etmemi sağladı. Bu konumu özümsemiş bir terapist ve hasta uyumlu ve uzun süreli bir çalışma yapabilirler. Obsesif konumdan uzaklaşan bir hasta ile çerçeveyi ruhsal açıdan çalışmak gerekir. Çerçevenin özümsenmesi derinlemesine çalışmanın yapılabilmesinin ön koşuludur.

Obsesif kompulsif konumun tanımlanması bu konumun psikanalizdeki ve yaşamdaki yerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Böylelikle obsesif kompulsif durumlar patoloji dışında da değerlendirilebilecektir. Obsesif kompulsif durumların diğer ruhsal işleyişlerle ilişkilerinin daha açık bir biçimde görülebilmesi sadece bireyin değil medeniyetin huzursuzluğunu da anlamamızı sağlayabilir.

Yakınlık, ilişkilerde dili kullanma, kendi başına olma kapasitesi, mahremiyet, çıplaklık, sırlar, edilgenliğe karşı etkinlik, anımsama ve derinlemesine çalışma obsesif kompulsif konum bağlamında gelişen ve çalışılan diğer konulardır.

 

Kaynaklar:

Akhtar, S. (2019) Silent Virtues: Patience, Curiosity, Privacy, Intimacy, Humility, and Dignity, Routledge, Oxon ve New York, s. 5-27.

Freud, S., (1909) Bir Saplantı Nevrozu Olgusu Üzerine Notlar, (Sıçan Adam), Olgu Öyküleri 2., çev. Ayhan Eğrilmez, Payel Yayınları, İstanbul, 1996.

Hinshelwood, R. D. (1988), A Dictionary of Kleinian Thought, Karnac, Londra

Klein, M. (1928). Note on the Preceding Communication. Int. J. Psycho-Anal., 9:255-258

Klein, M. (1932). The Psycho-Analysis of Children. Int. Psycho-Anal. Lib., 22:1-379. London: The Hogarth Press.

Klein, M. (1940). Mourning and its Relation to Manic-Depressive States1. Int. J. Psycho-Anal., 21:125-153

Klein, M. (1946) Notes on Some Schizoid Mechanisms. International Journal of Psychoanalysis 27:99-110

Köşkdere, A.A. (2018). “toplamda, ben olmak”: matematiğin psikanalitik yorumu. Psk. Yaz., 36:83-96.

Ogden, T., (1989) The Autistic-Contiguous Position, The Primitive Edge of Experience Jason Aronson, Northvale, New Jersey London s. 47-83.

Segal H (1981) Melanie Klein. Penguin Books, Middlesex.

Spillius E. B., Milton J., Garvey P., Couve C. ve Steiner D., (2011) The New Dictionary of Kleinian Thought, Routledge, Londra.

 

 


[1] Freud’un “Sıçan Adam” (1909) olgusunda üçüncü nesnenin silikliği ve gölge hali açık bir biçimde görülmektedir.

[2] Bebeği kundaklama, bu açıdan ilginç bir etkileşim yaratıyor olmalıdır. Sanki anne sürekli bebeği kucaklıyormuş gibi bir izlenim veriyor olmalıdır.

[3] Obsesif nevrozda, kabızlık kadar cinsel açıdan boşalamama ve orgazm olamama da gözlemlenir. Böylelikle karşı tarafa da tam bir doyum verilmez.