• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

FREUD VE ANAL EROTİZM

FREUD VE ANAL EROTİZM

Freud, 1908’deki “Karakter ve Anal Erotizm”[1] başlıklı yazısında anal erotizmin yüceltilmesi ile düzenlilik, tutumluluk ve inatçılığın ortaya çıktığını belirtir. Düzenlilik; beden temizliğini, detaylarla ilgilenmeyi ve güvenilirliği kapsar. Para kazanma hırsının şiddetlenmesiyle cimriliğe evrilirken; inatçılık ise öfke ve intikamın kolayca katıldığı bir meydan okumaya dönüşebilir. Temizlik, düzen ve güvenilirlik; pis, dağınık, belirsiz ve rahatsız edici olanlara yönelik bir karşıt tepki kurmadır. Cimriliği ve inatçılığı birbirine daha yakın görse de üçü de birbiriyle bağlantılıdır. İnatçılığın ve paranın kaka yapmak ile bağlantılarını irdeler. Anal bölge erotojeniktir ve erotojenik bölgeleri anlatır. Utanç, iğrenme ve ahlak karşıt güçler ve karşıt tepkiler olarak oluşur. Bunlar bastırmanın öncülleri ve güçleridir. Freud bunların, daha sonra gelecek cinsel dürtüler için barajlar oluşturduğunu belirtir. Düzenlilik, tutumluluk ve inatçılık anal erotizmin yüceltilmesidir. Bir dipnotta yazısını okuyan birisinin çocukken Van Houten kakaosu ile ilgili düşlemlerini aktarır. Bu kişi çocukluk düşleminde sadece kendisinin Van Hauten Kakaosunun gizli formülünü bildiğini hayal ettiğini anlatır. Almancada da “kaka” kaka anlamına gelmektedir. Sıklıkla görülebildiği gibi “kaka”, kakao ile aynı zamanda oral olarak alınabilen ve kaka olarak üretilip atılan bir nesne olmuştur.

Analitede kir, olmaması gereken bir yerdedir. Kirlilik ve rahatsız edicilik yok edilmeye çalışılır. Bebekler altını kirletince rahatsız olurlar. Diğer yandan kaka yapmamada inat ederlerse popolarına bir şaplak atılarak boyun eğdirilmeye çalışılırlar. Eskiden beri “kıçını gösterme” ya da “kıç”la ya da “göt”le ilgili deyimler bir başkaldırıyı ya da boyun eğdirme isteğini ifade eder.

Paranın uygarlıkta, mitlerde, masallarda ve büyülerde kirli görülmesine değinir. Altın ve kaka arasındaki ilişkiyi göstermeye çalışır. Cadıların altını kakaya çevirmesini ve argodaki “altın sıçmak” sözünü örnek verir. Erişkin altını, çocuğun kakasını değerli görmesi gibi görür ve elinde tutmak ister. Altın kelimesinin Türkçede “senin altın” gibi alt tarafa özgü bir aidiyet belirtmesi de ilginçtir.

İnatçılık boyun eğmeye, cimrilik savurganlığa karşıt olarak gelişir. Bu üçlüye çalışkanlığı da eklemek gerekir. Düzenlilik, cimrilik, inatçılık ve çalışkanlık aynı zamanda bir iktidarın göstergeleridir. Tümünün dinamiğinde “tutmak” ve “bırakmamak” vardır. Düzeni, parayı, iktidarı tutmak.

Daha sonra 1917’de[1] kaka, para, hediye, bebek ve penisin bilinçdışında birbirlerinin yerine geçebildiğini ifade etmiştir. Kadındaki bebek sahibi olma ve ona bakma isteği ile penise sahip olma isteğini irdeler (bebeğe de penise de “ufaklık” denmesini örnek verir). Ardından, Sıçan Adam’da değindiği gibi, bebek ve kaka arasındaki bağlantıyı açıklar. Küçük Hans olgusundaki gibi çocuğun, kadınlarda penis olmadığını fark ettiğinde penisin, kaka gibi çıkartılabilir bir şey olduğunu düşündüğünü anlatır. Kaka yapan bebeğin kakayı kendine tutarak narsisistik bir tutma (ve inatçılığa) mı yoksa kakayı annesine hediye ederek nesne sevgisine mi yöneleceği önemlidir. İnatçılık, anal erotizmin narsisistik bir yönüdür. Cimriliğin de narsisistik yönü vardır. Kaka yerine geçebilen para ve hediye narsisistik nesnelerdir ve kendiliğin narsisistik dengesini sağlamada kullanılabilirler. Bunların yanında kadın için bebek, erkek için penis benzer bir narsisistik kendilik parçası olarak işlev görebilirler. Obsesif nevrozda genital örgütlenmenin gerileyerek anal düzeyde kaldığını belirtir. Bu düzeyde kaka penisin ve rektum vajinanın yerine geçmiştir.

Kaka penis, rektum vajina olunca cinsiyet ve kuşak farkı ortadan kalkar çünkü kaka ve rektum her iki cinsiyette ve her yaşta vardır.

 


[1] Freud, S. (1917) On Transformations of Instinct as Exemplified in Anal Erotism Standard Edition, (17):125-134


[1] Freud, S. (1908) Character and Anal Erotism, Standard Edition, (9):167-176