• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

KLASİK PSİKANALİZ

KLASİK PSİKANALİZ

İLK GÖRÜŞME

İlk görüşmede psikanalist hastayı genel olarak değerlendirir. Bu görüşmede tanışma ve hastanın şikayetlerini dinleme ön plandadır. Hastanın şikayetleri, isteği ve genel psikolojik durumu değerlendirilerek hastaya terapi seçenekleri sunulur, terapi hakkında bilgi verilir. Hasta psikanalitik bir psikoterapiden geçmeyi istiyor ise ilk görüşmede öncelikle hastanın nevrotik bir ruhsal yapılanması olup olmadığına bakılır. Gelişmiş savunma mekanizmalarını kullanıyorsa, nesne sürekliliği varsa ve kimlik sorunları yaşamıyor ise psikanalitik psikoterapiye uygundur. Sınırda ve psikotik ruhsal yapılanması olanlar ile psikoterapi yapma biçimleri farklıdır.

İlk seansta hasta da, anlaşılıp anlaşılmadığını ve psikanalistle çalışıp çalışamayacağını görür. genellikle hastalar bir-iki seansta buna karar verirler.

ANALİZİN ÇERÇEVESİ

Sıklık: klasik analizde haftada 3-5 seanstır. Klasik psikanalizde hasta divana uzanarak konuşur. Psikanalitik psikoterapi hafta bir ya da iki seans yüz yüze yapılabilir. Eğer hastanın şartları uygun değilse iki haftada bir de görüşülebilir. İki hafta bir görüşmek seans yoğunluğu düşük olacağından çok yavaş bir ilerleme yaratır. İki haftadan uzun süreli görüşmeler ise yararsızdır. Ancak hasta ile yüzeysel bir gösden geçirme yapılabilir. Hasta derinleşemez.

Seans süresi 45-50 dakikadır. 50 dakikayı aşan seans süreleri seansı etkisizleştirir. Uzun süren seanslar hastanın dikkatini dağıtır ve seansı yüzeyselleştirir. Hasta seansta ortaya çıkan ruhsal malzemeyi işleyip içselleştiremez.

Program: seans zamanları değişmeyecek bir biçimde ayarlanır. Her hafta ya da iki hasftada bir aynı gün aynı saat seçilmelidir. Böylelikle psikoterapi bir ritm kazanır ve kişi bu ritmi yaşamına sokmuş olur. Tatiller önceden belirlenir.

Ödeme biçimi kararlaştırıldığı biçimde sürdürülmeli, hasta ile psikanalist bu konuda rahatsızlık duymayacakları bir anlaşmaya varmalıdırlar.

Psikoterapi seans odası ile sınırlıdır. Psikanalist ve hasta seans dışında bir ilişki içine giremezler. Seans odasının dışına taşan ilişkiler aktarımı bozar ve eyleme dökmelere neden olur. Psikanalistin bilgileri gzili tutması bu sınırlamayı koruyan bir diğer etkendir.

Klasik pskanalizde analizan divana uzanır, psikanalist  arkasında oturur. Psikanalitik psikoterapide hasta ve analist yüz yüze koltuklarda otururlar. 

BİR İLİŞKİ OLARAK PSİKANALİZ

Terapötik işbirliğinin kurulabilmesi için hastanın iyileşme isteğinin dirençlerini aşabilmesi gerekir. Dirençler veya hastanın agresyonu ilişkiyi bozacak düzeye gelirse terapötik işbirliği bozulur.

Hasta analistinin iyi niyetine güvenebilmelidir ki serbest çağrışım ile aklından her geçeni olabildiğince paylaşabilsin. Divanın kullanımı hem hastanın hem analistin zihnini serbstleştirir.

Hasta gerçekteki ilişkiyi ayırt edebilmesi sayesinde psikanalisti farklı rollerde hayal edebilir.

Analitik ilişki biçimi gerçek yaşamdaki ilişkilerden çok farklıdır. Analist gerekli görmedikçe hastanın sorularını yanıtlamaz. Böylelikle hasta kendi sorularına kendisi yanıtlar arar. Hasta analisti görmeden konuşur. Hastanın serbest çağrışım ile anlattıklarına kendisini bırakan analist zihninde uyanan çağrışımları hastayı anlamada kullanır. Analitik ilişki iki bilinçdışının, geçek yaşamdakinden çok daha yoğun bir biçimde iletişime geçme yoludur.

PSİKANALİSTİN ROLÜ

A. Analistin Amacı

Anlamayı sağlamak ve derinlemesine çalışmayı güçlendirmektir. Hastanın anlattıklarındaki genel tanımlamaların detaylarını sorgulayarak içeriği derinleştirir. Böylelikle içgörü artar. İçgörünün artışı hastanın düşünme yollarını zenginleştirir ve açıklığa kavuşturur. Hastanın yaşama, ilişkilere uyumu ve zorluklarla mücadele etme gücü artar.

Analistin özgün tutumu ve analiste aktarılanların yorumlanması ile analistin zihinsel tasarımı hastanın iç dünyasına yerleşir. İçselleştirilebilen yeni bir nesne olarak analist hem benliğin güçlenmesini heö de üstbenliğin yeniden düzenlenmesini sağlar.

Empati ile ilgili güçlükler; psikolojik sorunların ve kendilik sorunlarının oluşmasında rol oynar. Bu sorunların araştırılması ve tekrar tekrar çalışılması ile bir iyileşme sağlanır.

Tüm bunlar daha iyi bir işlevsellik düzeyine çıkılmasını kolaylaştırır.

B. Analitik Tutum

Analitik bir tutum şu ögeleri içerir:

Esneklik, hasta ile bir uyum yakalanmasını sağlar.

İçgörüye değer verme, iç dünyaya odaklanılmasına ve iç dünyadan gelen malzemenin değerlendirilmesine zemin oluşturur.

Hata yapabilmeyi kabul etme, hataların görülmesini kolaylaştırır. Hatalar, hastanın ebeveyn-çocuk ilişkisindeki sorunların anlaşılmasında kullanılır.

Terapötik amaçlar için sorumluluk duyma terapinin sürekliliğini korur.

Empati, hastanın iç dünyasının anlaşılmasındaki ana araçtır.

Süreklilik ve güvenilirlik ilişkinin derinleşmesini ve iç dünyanın derinliklerinden yeni malzemelerin çıkartılmasını sağlar. Şüphe içindeki bir hasta ile çalışılamaz.

Hastaya ve hastanın belirtilerine saygı duyma, psikoterapötik çalışmanın başlamasını sağlar. Bu saygı ve değer veriş hastanın getirdiği ruhsal malzemenin özenle araştırılması için bir ön gerekliliktir.

Hastanın ilerleyişine değer verme ve bu ilerleyişte gözlemleneneleri hasta ile paylaşmak psikanalistin sorumluluğudur.

Kediliğindenlik, doğallık ve içtenlilik psikanalist-hasta ilşikisini gerçek ve içselleştirilebilen bir ilşki haline getirir.

Psikoterapötik yapıyı koruyamak ve ilişkiyi devam ettirmek de psikanalistin görevidir.

Psikanalist, benliğinin kontrolündeki bölmeyi kullanarak bir yandan terapiyi korur ve hasta ile gerçek bir ilişkiye girerken diğer yandan hastanın getirdiği malzemeyi değerlendirir ve yorumlar.

ANALİSTİN İZLEDİĞİ TEMEL İLKELER

a. Neutrality/Tarafsızlık/Yansızlık

Altbenliğe-benliğe-üstbenliğe karşı aynı mesafede olmak: Psikanalist ne dürtülerin ve isteklerin doyurulmasına ne de yasaklanmasına karışmaz. Arzulara, fantezilere, bilişlere ve duygulanımlara karşı uygun mesafe korunur. Bunu istisnası hastanın kendine zarar verdiği ve intihar eğilimi taşıdığı durumlardır.

Anlayışın artmasına ve bütünleştirmeye yararı olacağı düşünülmüyorsa müdahale edilmez.

Hastanın özerkliğine ve otonomisine saygı duyulur.

Gerçekliğe girmeyerek dış dünyanın durumları değil kişinin dış dünyayı yorumlayışı üzerinde durulur. Bu yaklaşım kolay değildir ama asıl değişim böyle olur. Dış dünyanın gerçekleri ile ilgilenmek bir değişim getirmez.

B. Abstinence/Geride Durma/Yokluk

“Arzular anlaşılacaktır ama doyurulmayacaktır” mesajı iletililir.

Diğer yandan; dikkat etme, şefkatle ve iyi niyetle yaklaşma, özen gösterme gibi bilinçdışı arzular doyuruluyordur. Zaten sık görüşme bu kucaklamayı sağlar.

C. Anonymity/ Kişi Olmamak

Kişisel bilgiler verilmez. Çünkü aktarım ile hastanın zihnindeki kişiler psikanaliste yansıtılır. Psikanalist ile ilgili ne kadar az şey bilinirse hastanın aktarımı o kadar kolay ve açık olur. Hastanın aktardıkları boş bir ekranda daha net görülür.

Bu tutum tamamıyla sağlanamaz ve hasta hakları açısından bazı kişisel/mesleki bilgilerin verilmesi gerekebilir. Yine de bunlar kişiye özel bilgiler olmamalıdır.

Analiz dışı karşılaşmalar mümkün olduğunca az tutulmalıdır ki hastanın aklı karışmasın.

Analistin açık vermesi-unutması durumunda bunu kabullenmesi, seansa getirmesi ama kendi bağlamında değil de hasta bağlamında araştırılması gerekir. Çünkü konu analist değil hastadır.

Analist, kendisi ile ilgili serbest bir biçimde konuşamaz.

D. Gizlilik İlkesi

Psikanalist hastasının anlattıklarını gizlemelidir. Hasta adı vererek hiçkimseye anlatamaz. Süpervizyon ihtiyacı duyar ve bir meslektaşı ile paylaşırsa adını ve kimlik bilgilerini gizli tutar. Psikanalistin süpervizyon için danıştığı kişi hastasını gerçek yaşamda tanımamalı ve karşılaşma olasılığı olmamalıdır.