ELLA FREEMAN SHARPE (1875-1947)
10 yıldan uzun süren öğretmenlik yaptıktan sonra 1. Dünya Savaşı'nda ölen öğrencilerinin üzüntüsüyle depresyona girmiş ve Berlin’e giderek Hans Sachs'tan analizden geçmiştir. 1923'te analist olmuştur.
Shakespeare'e olan hayranlığı ile tanınmıştır, neredeyse tüm eserlerini ezbere biliyordur. Sanata ve edebiyata olan tutkusu ile öne çıkmıştır. Britanya Psikanaliz Birliği'nin orta grubunda yer almıştır.
Shakespeare'in eserlerini psikanalitik açıdan yorumlamış, yüceltme ve sanrı arasındaki benzerlikleri incelemiş, bilim ve sanattaki yüceltmeleri irdelemiştir.
Son yazısında sanatın birincil özdeşimlerin yüceltilmesi olduğunu belirtmiştir. Yaratıcılık anne baba imgelerinin büyüsel biçimde inkorporasyonu ile ortaya çıkan özdeşime dayanmaktadır. Ona göre:
Bir sanatçıda, bir nevrotikten daha az düşmancıl altbenlik arzuları ya da daha doyurulamaz bir üstbenlik yoktur, büyüsel düşünce ya da çocuksu tümgüçlülük daha fazla değildir. Fark, sanatçının çatışmalarını gerçek kişi ve eşyalarla tüketmesindedir.
Eğitimi sırasında birçok eğitim analizinden geçmiş, bu yönüyle öne çıkmış ve daha sonra psikanaliz tekniği üzerine yazmıştır.
Üçüncü katkısı da düş analizi üzerine olmuştur. Düş çalışması ve simgeleştirmenin şiirde kendini gösterdiğini saptamıştır. Kelimelerin ve kavramların yalnızca somut algılamalarıdan değil fiziksel duyumsamalardan da kaynaklandığını belirtmiştir. Kelimeler hem kullanıldıkları anda bir anlam hem de kişisel geçmişe göre bir anlam taşırlar ve bu anlamları bütünleştirirler.
Düşlerde, nevrotik belirti oluşumunda, sanrı ve varsanıda, çocukların oyun ve düşüncelerinde, mitlerin oluşumunda ve şiirde birincil süreç düşüncenin kuralları geçerlidir.
Ölene kadar yoğun çalışmıştır. Öldüğü sırada yazmakta olduğu psikanaliz eğitimi ile ilgili son yapıtının ilk bölümünde şunları yazmıştır:
Çalışmamızın bize verdiği derin bilinçdışı doyumları bir kenara koyarsak kendimizden özgün yüceltmeler de beklemeliyiz. Yaptığım çalışmalardan kazandığım maddi gelirimin yanında başka bir olası kazançtan da söz edebilirim. Bu kazancın kökleri bilinçdışındadır ve bu da para kadar belirgindir. Çalışmalarımızın amaçları birincil olarak hastanın zihninin bilinçdışında yatsa da diğer kişilerin deneyimleri aracılığıyla kendi benliğimi zenginleştirdiğimi düşünüyorum ya da en azından bu çalışma bana çok doyum verdi. Bireysel yaşamımızın sert sınırlanmış zamanında, sınırlı mekanında ve sınırlı bir çevrede yaşarken çalışmam aracılığıyla çok zengin bir yaşam deneyimi edindim. Bir insanın kaderinde karşılaşabileceği her türlü yaşam biçimleriyle temas kurdum; akla gelebilecek her türlü çevre ile, insan trajedisi ile, insanın komedisi ve gülmecesi ile, kişinin patolojisi ile, akla gelmez mücadelelerle ve zaferlerle. Bu yüzden mesleki olarak psikanalizi seçtiğim için çok mutluyum, çok zengin bir insan deneyimi yelpazesiyle karşılaştım. Bunlar benim bir parçam haline geldi ve bunları yaşamım boyunca deneyimleyebilmem ve tek bir yaşam içinde anlayabilmem ancak psikanalitik çalışmam ile mümkün oldu.