• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

BENLİK GELİŞİMİ

BENLİK GELİŞİMİ

Freud benliği, dürtüleri düzenleyen ve gerçekliğe uyumu sağlayan tüm işlevleri içeren, “zihinsel süreçlerin tutarlı ve sürekli bir örgütlenmesi” olarak tanımlamıştır. Kendilik ve nesne tasarımlarının oluşumunu sağlayan, deneyimsel olan bir yönü vardır. Kişiliği düzenler, sentezler ve örgütler. İç ve dış dünyada dengeyi ve uyumu sağlayan savunma mekanizmaları, içgüdüsel doyumların ve zorunlu dürtülerin denetlenmesi ya da geciktirilmesi sırasında gelişir. Benlik, duygulanımları algılayarak iç ve dış dünyada ilişkileri düzenler. Duygulanımlar, iç dünyadaki uyarıcı yönleriyle içerideki ve dışarıdaki tehlikelilere karşı benliğin tutumlarını belirlemesini sağlarlar. Benlik, kendiliğin ihtiyaçlarını anlar ve karşılar, yakınlaşmaları sağlar. İçselleştirme ve özdeşim süreçleriyle gelişen üstbenlik, iç ve dış gerçekliğin isteklerine uyum sağlamada benliği yönlendirir. Benlik, kişiliğin tüm parçalarını örgütlerken ve dengelerken kendilik hissinin kalıcılığını ve tutarlılığını sağlamaya çalışır.

Anna Freud[1], “bedensel bağımsızlığa doğru” giden gelişimsel yolaklar tanımlamıştır:

  1. Meme emmeden yemek yemeğe,
  2. Altını kirletmeden tuvaletini kontrol etmeye,
  3. Beden yönetiminde sorumsuzluktan sorumluluğa,
  4. Ben merkezcilikten arkadaşlığa,
  5. Bedenden oyuncağa ve oyundan işe doğru giden.

Koch, Bendicsen ve Palombo[2]; Anna Freud’un benlik gelişimini dokuz işlev açısından değerlendirdiğini göstermişlerdir: 1. İşlev değişimi (benliğin kapasitelerini dürtülerin çatışmalarından ayırabilmesi), 2. Bireşim ve bütünleştirme işlevi, 3. Gerçeği değerlendirme, 4. Yargılama ve değerlendirme, 5. Dürtü kontrolü, 6. Nesne ilişkileri, 7. Düşünce süreçleri, 8. Savunma işlevleri ve 9. Gerileme.

Hartmann[3], ruhsal gelişimde benliğin başı çektiğini ve benlik gelişiminin üç kaynağı olduğunu belirtmiştir: Kalıtımla gelen benlik özellikleri (ve aralarındaki etkileşim), dürtülerin etkileri ve dış dünyanın etkileri. Benliğin; 1. Altbenlik, benlik ve üstbenlik arasındaki çatışmalar, 2. İnsanlar arasındaki ilişkiler, 3. Sosyal normlarla ilişkili çatışmalar ve 4. Travmaya yanıt olarak ortaya çıkan bozulmalar nedeniyle savunmaları geliştirmek durumunda kaldığını vurgulamıştır[4].

Hartmann[5], benlikteki çatışmaların dışında kalan alanda benliğin, bilişsel işlevler gibi, çatışmalar sonucunda ortaya çıkmayan işlevleri olduğunu öne sürmüştür. Yine de bu işlevlerin ortaya çıkıp gelişmesi için “yeterince iyi düzeydeki anneliğe” ve yeterli düzeydeki dürtü gelişimine gereksinim duyulur. Yani çatışma olmasa da bir ilişkiye ihtiyaç vardır. Çocuğun anne-babası ve kardeşleri ile ilişkilerinde ortaya çıkan yeni duygulanımlar, dürtüler ve davranışlar iç dünyanın örgütlenmesini etkiler, değiştirir ve gelişime neden olur. Başlangıçta en çok gereksinim duyulan annenin ilgisi, sevgisi ve bebeğine göre kendisini ayarlayabilme yetisidir. Anne, bakımı ile çocuğu ileriye taşır. Süt emerken katı gıdaya geçirir, emeklerken yürümeye teşvik eder. Annenin benlik desteği; bebeğin ve benliğin bütünleştirme, düzenleme ve sentezleme yetilerinin gelişmesi için yaşamsaldır. Otoerotizm ve çifte değerlilik bölümlerinde anlatılacağı gibi, benlik gelişimi için anne tasarımının içselleştirilebilmiş olması gerekir. Anne tasarımı içselleştirilirken annenin benlik işlevleri ve onunla oluşturulan kendilik ve nesne ilişkisi içselleştirilir.

Yaşamın başlangıcında benlik, kendilik ve kimlik iç içedir. Bununla birlikte son yapılan çalışmalar bebeğin etkin, uyaran arayan ve oluşturan, bilişsel olarak gelişen ve ilişki oluşturan özellikleri olduğunu göstermiştir.

Tyson ve Tyson[6] benlik gelişimini, aşağıdaki dokuz aşamaya ayırmış ve her birini benliğin yeni bir örgütlenme aşaması olarak belirlemiştir:

  1. Sosyal gülme

Dış uyaranlara verilen ilk yanıtlardandır. Gülme anneyi uyarır ve kendisine yakınlaştırır, anne de bebeği uyarır ve ona yakınlaşır. Bu gülüş, karşılıklı iletişimin temelini oluşturur. Beslenme, doyum ve bakım alma bebeği mutlu eder. Anne, bebeğiyle etkileşimlerin çoğunu kendisi başlatır. Doyum ve engellenme arasındaki dengeyi sağlaması bebeğinin annenin benlik işlevleri ile özdeşleşmesini kolaylaştırır. Bebeğin annesi ile ilişkisindeki travmatik deneyimler (ayrılık, uzun süren engellenme) benlik gelişiminin, dürtülerin farklılaşma sürecini ve nesne bağını bozabilir. Gülme yerine bebekte aşırı kaygı ve öfke gelişebilir. 3-6 ay arasında bebeğin benliği bazı kendilik tasarımı parçaları ortaya çıkartır (emergent self). Bu “ilkel kendilik hissi” bebeğin yeni gelişen benliğinin bireşim ve bütünleştirme işlevlerini kullanarak bedensel algılamalarını bir araya getirmesi ile oluşur.

  1. Yabancılardan rahatsız olma

7-9 ay arasında gelişir. Algılama, anımsama, düşünce süreçleri, hareket ve yargılama yetileri artmıştır. Yabancıyla karşılaşınca tepki verme yetisinin, korku duymanın geliştiğini gösterir. Aslında böylelikle anne daha çok tercih edilen olur ve libidinal yatırımın yapıldığı asıl odak (libidinal object proper, Spitz) olarak diğer nesnelerden ayrılır. Aynı zamanda anne, bir referans haline gelir. Annenin dışında, yabancılar denen bir küme oluşur.

Bu iki aşama oral dönemdedir.

  1. Hareketlerdeki ve konuşmadaki olumsuzluk

15-18 aylıkken gelişir. Hareketlerdeki (başı sağa sola oynatarak) ve konuşmadaki (hayır) mesajlar ortaya çıkar. Cinsiyet ayrımı ve kendilik-nesne ayrımı ile birlikte tasarımlarla düşünme ve simgenin kullanılması başlar. Eylemin yerine kelime kullanılabilir ve ilkel savunma düzenekleri gelişir. Bu dönemde dil daha çok kullanılır, düşünme, örgütleme, yansıtma ve egemen olmada bir araç haline gelir. Yinelemeler ve edilgenliği etkinliğe çevirme kullanılır. Tümgüçlülük azalırken küçük ve bağımlı olma algılanmaya başlar. Olumsuz tutumlar iç ve dış ayırımının olduğunu gösterirler ve saldırganla özdeşimin de bir sonucudurlar. Kelimelerin kullanılması iç dünyadaki psişik gerçeklik ile dış dünyadaki nesnel gerçeklik arasındaki ayrımlaşmayı olanaklı kılar. Dış dünyaya karşı, arzular, fanteziler, istekler dile getirilebilir olur. Dilin gelişmesiyle kendilik ve nesne tasarımları, kadınlık ve erkeklik, sevgi ve nefret, bilinç ve bilinçdışı, birincil ve ikincil süreçler arasındaki farklılaşmalar da gelişmeye başlar.

  1. Çatışmanın içselleştirilmesi ve üstbenlik oluşumu

24.-30. aylarda kaygı ve utanma gözlenmeye başlar ki bunlar, çatışmaların içselleştirildiğini ve üstbenlik oluşumunun başladığını gösterir. Ancak tasarımsal düşünme başladıktan sonra üstbenlik gelişebilir, kurallar ve yasaklamalar anlaşılabilir. Otoritenin sesi artık iç ses haline gelebilir. Burada bir kişisizleştirme (depersonification) olur ve iç ses annenin ya da babanın sesi olmaktan çıkar, benimsenir. Bu süreçte ebeveyn ile çocuk arasındaki çatışma içselleştirilmiş artık üstbenlik ile benlik arasındaki bir mesele haline gelmiştir. Üstbenlik gelişimi benliği, işlevlerini gerçekleştirmede, geliştirmede, düzenlemede ve bütünleştirmede onu destekler. Üstbenlik gelişimi benlik gelişiminin bir göstergesidir. Sembolik düşüncenin iyice gelişmesi ile düşünceler duygular ile bağlantılı hale gelebilir. Bu dönemde saldırganlığın düzenlenmesi ve yönetilmesi önemli konulardandır ve yukarıda anlatılanlarla bağlantılıdır. Saldırganlık, anneye ve çocuğun benliğine baskı yapar. Tuvalet eğitiminde ve kuralların öğrenilmesinde elde edilen başarılar, anneye ve çocuğa gurur verir, özgüveni arttırır, kendilik üzerindeki denetim gücünü hissettirir. Buradaki başarısızlıklar ve becerememeler kızgınlık, mutsuzluk ve reddediş yaratır. Çocuk, annesinin sevgisinin koşulları olduğunu anlar. Buradaki örgütleme, düzenleme, denge ve tutarlılık önce bu işlevlerin ve nesnelerin içe atımını sağlar ardından bu içe atım, üstbenlik oluşumuna katkıda bulunur. Karşıt tepki oluşturma, yapma-bozma, dışsallaştırma, yoğunlaştırma, yer değiştirme, yansıtma, saldırganlığı kendiliğe yöneltme gibi yeni savunmalar devreye girer. Bu savunmalar başarısız olursa düşmancıl saldırganlık anal erotizmle ve sadomazoşizmle karışır.

  1. Libidinal nesne sürekliliği ve uyarıcı (signal) olarak duygulanımlar

30-36. aylarda nesne sürekliliği sağlanabilmeye başlar. Yani annesi yanında olmasa bile çocuk yaşamında böyle birisi olduğu tasarımını sürdürebilir. Fiziksel yakınlık olmasa da anne tasarımı sayesinde kaygısını bastırabilir, rahatlığını sürdürebilir, onun kendisine karşı iyi duygular beslediğini hissetmeye devam edebilir. Bu ancak annenin düzenleyici, rahatlatıcı, örgütleyici, seven yönlerinin daha ön planda içselleştirilebilmesiyle sağlanır. Anne, empatisi ile, çocuğun duygulanımlarını bir uyarı olarak kullanabilmesini öğreterek benlik gelişimine önemli bir katkıda bulunur. Tüm bunlar, çocuğun benliğinin çatışmalara ve bunlara eşlik eden duygulanımlara tahammül edebilme gücünü, uzlaşma oluşturma kapasitesini artırır ve kendiliğini düzenleyebilmesini sağlar.

Hareketlerdeki ve konuşmadaki olumsuzluğun ortaya çıkışı, çatışmanın içselleştirilmesi ve üstbenlik oluşumu, libidinal nesne sürekliliği ve uyarıcı olarak duygulanımların gelişmesi anal döneme denk gelir.

  1. Ödipal yapılanma, çocukluk nevrozu ve suçluluk

Gelişmekte olan benlik cinsel kimlik konularıyla ve narsisistik sorunlarla uğraşmaya başlar. Bunlar hemcins ebeveynle yeni özdeşimler getirir ve ödipal yapılanmaya giden yolu oluşturur. Fanteziler, korkular ortaya çıkar, özgüvende dalgalanmalar olur. Çocuk libido ya da saldırganlık yüklü arzularını doyurmaya çalışırken uyarı ve dürtü denetimini geliştirir, yeni ortaya çıkan üstbenliğin standartlarını yakalamaya çalışır, narsisistik yatırım yaptığı cinsel kimliğini pekiştirir ve doyurulmayan arzuları karşısında özgüvenini korumaya çalışır. Bu süreçte gelişen “çocukluk nevrozu”; bütünleşmiş bir psişik örgütlenmeyi, çatışmanın içselleştirildiğini ve işlev gören bir üstbenliği tanımlar. Çatışmaların, cezalandırılma olasılığı karşısındaki suçluluk duygusunun, özgüveni sürdürmenin kaynakları artık içselleştirilmiştir ve iç meselelerdir. Bunlar dış etkilere karşı kapanmaya başlarlar. Bu düzeydeki çocukta benlik gelişimi iyice gelişmiş demektir ki suçluluk duyabilmesi bunun en iyi göstergesidir.

  1. Gizillik dönemi ve üretmeden duyulan haz

6-7 yaşlarında, üretimin getirdiği haz ve hoş duygulanımlar, çocuğun iç ve dış dünyasındaki egemenliğini ve artık yüceltmeyi kullanabildiğini gösterir. Çocuk, sosyal ve öznel açıdan doyum sağlama becerilerini geliştirdikçe anne-babasına bağımlılığı azalır. Ödipal çatışma çözümlenmiş ve bir ödipal çoklu yapı ortaya çıkmıştır. Somut işlemsel düşünce başlar ve ikincil süreç düşünce ön plana geçer. Birincil süreç düşünce bastırma ile geri planda kalınca fantezi dünyası ile bilinç arasındaki ayırım gelişir. Somut düşünce farklılaşarak gelişmeye devam eder ve soyut düşünce gelişmeye başlar. Benlik, başkalarının gözünden dünyaya bakabilmeye başlar ve öteki kişileri daha nesnel değerlendirebilir. Bu eşduyum benliğin dürtü ve duygularını kontrol etmesinde ona yardımcı olur. Aile dışı sosyal etkinlikler artar, arkadaş toplulukları önem kazanır, toplumsal değerler öğrenilir. Genişleyen sosyal yaşam hem yeni özdeşimler açısından hem de fantezilerin ve ödipal arzuların yer değiştirmesi ve yüceltilmesi açısından olanakları sağlar. Üstbenlik içsel bir gözetleyici, yargılayıcı ve eleştirici haline gelir. Üstbenlik, ilkel ve çarpıtılmış ebeveyn imgelerinden daha gerçekçi ölçüleri olan bir otoriteye dönüşür.

  1. Ergenlik, duygulanımsal dalgalanmalar ve psişik yeniden yapılanma

Dürtü basıncında artma, hızla gelen fiziksel, bilişsel ve sosyal değişimler ergenin benliğinin savunma ve bütünleştirme gücünü zorlar. Buna karşın ergende müthiş bir bireşim gücü gelişir. Bütünleşmiş, tutarlı bir kişilik yapısı ile ortaya çıkan, biricik, bireyselleşmiş ve özerk bir kimlik oluşturabilmek için benlik, psişik dengeyi yeniden sağlamaya çalışır. Bu sırada sanki tüm yapılanma dağılır ve yeni bir biçimde yeniden toplanır. Bu süreç duygulanımsal dalgalanmaları (çökkünlükten narsisistik genişlemeye, sevgiden nefrete, arkadaşa sadakatten umursamazlığa, vb.) beraberinde getiren sancılı bir süreçtir. Duygusal karmaşa ve çalkantı bir yeniden yapılanmaya işaret ettiği için bunun olmaması bir patolojiyi gösterebilir. Beden imgesi gözden geçirilir, ülküsel kendilik imgesi yeniden oluşturulur. Cinsel kimlik gelişimi fiziksel cinsiyet özelliklerinin gelişmesiyle hızlanırken çifte cinsiyetlilik ile ilgili çatışmalar yaşanır. Benlik ve üstbenlik arasında yeni bir denge kurulur. Önceki dönemlerin çözümlenmemiş sorunları gözden geçirilir. Sonuçta içgüdüler açısından, nesne seçimi açısından, düşünceler, duygular ve etkinlikler açısından daha çok özgürleşilir, daha özerk bir konum elde edilir. Benlik, dış etkilerden, alt ve üstbenliğin baskılarından daha az etkilenir hale gelmiştir ama bu defa cinselliğin eyleme konulabilir olması ve üreme gücü bir baskı yaratır. Mastürbasyon ve bununla ilişkili suçluluk meseleleri gün yüzüne çıkabilir. Cinsellikle, uyuşturucu madde ve alkolle ilgili denemeler yapılabilir. Ergenliğin sonuna doğru bireysellik iyice gelişir, ebeveynlerden ayrışılır ve ergen artık kendi yaşamını yaşamaya başlar. Benlik gelişimi yeterince iyi bir düzeydeyse duygulanımlar bir dengeye kavuşmuş olacaktır.

  1. Geç ergenlik: Benliğin üstünlüğü ve duygulanımsal dengelilik
    1. Ebeveynlerin ve üstbenliğin otoritesini sahiplenmek.
    2. Çocukluktaki sorunlarla ve travmalarla uzlaşmak.
    3. Geçmişle ilgili tarihsel bir süreklilik hissine ulaşmak.
    4. Çifte cinsiyetlilik ile ilgili çatışmaların çözümlenmesi.

Bu görevler tamamlandığında benlik sorumlulukları üstlenmiş hale gelir. Ergen çocukluğu ile uzlaşarak ayrışır. Geçmiş ve soygeçmiş tahayyülü ebeveynlerinden ayrışmayı kolaylaştırır ve yıkıcı olmayan bir biçimde özgeçmişi yapılandırır. Çifte cinsiyetliliğin çözümlenmesi erişkin eş seçiminin yolunu netleştirir. Tüm bunlar ergenin dengeli, tutarlı ve özgün bir kimlik (otorite, çocukluk, soy ve cinsiyet açısından) kazanmasını da sağlar. Böyle bir kimlik; düşünce, duygu, dürtü ve düşlemde tutarlılık sağlar ve gelişim açısından benliği destekler.

 


[1] A. Freud, “The Concept of Developmental Lines”, Psychoanalytic Study of the Child, 1963, 18:245-265.

[2] B. J. Koch, H. K. Bendicsen, J. Palombo Guide to Psychoanalytic Developmental Theories, Springer-Verlag, New York, 2009.

[3] H. Hartmann [1958] Ben Psikolojisi ve Uyum Sorunu, Çev. M. B. Büyükkal, Metis Yayınları, İstanbul, 2020.

[4] H. Hartmann “Comments on the Psychoanalytic Theory of the Ego”, Psychoanalytic Study of the Child, 5, 1950, s. 74-96.

[5] A.g.e.

[6] P. Tyson ve R. L. Tyson Psychoanalytic Theories of Development: An Integration, Yale University Press, New Haven&London, 1990.

[7] P. Blos, “Character Formation in Adolescence”, Psychoanalytic Study of the Child 1968, 23:245-263.