• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

NESNE

NESNE

Freud, “Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme”de[1] nesneyi, "dürtünün ilişkili olduğu ya da aracılığıyla amacına ulaşabildiği şey" olarak kavramsallaştırmıştır. Nesne ile kurulan ilk ilişki ihtiyaç üzerine inşa olur. Dürtü doyumu ve korunma hissettiren güvenlik duygusu temeldir. Dürtü bileşenleri kendilik parçası (örn. ağız) ile nesne parçası (örn. meme) arasındaki ilişkide doyurulur. Freud dürtüyü tanımlarken dürtünün amacı ile dürtünün nesnesini birbirinden ayırmıştır. Psikoseksüel gelişim dönemlerine özgü her dürtü bileşeninin yöneldiği bir dürtü nesnesi vardır. Dürtü nesnesi erotojenik bölge ile bağlantılıdır.

Nesne, narsisistik doyumu da sağlar. Nesne, simgesel ikameler ile değişime ve dönüşüme uğrar. Benlik geliştikçe farklı duygu ve dürtülerin yatırıldığı nesne parçaları bütünleştirilmeye başlar. Bu süreç nesneden ayrışmayı ve ayrılığı ruhsal olarak çalışmayı içerir. Nesne, öncelikle ve temelde anne tasarımı ile ortaya çıkan bir “sen/öteki” tasarımıdır. Nesne tasarımı da kendilik tasarımı gibi özneldir. Kendilik tasarımındaki değişimler nesne tasarımını da değiştirir. Benliğin kullandığı savunma mekanizmaları nesnenin algılanışını ve tasarımlanışını etkiler.

Nesne; dış gerçeklikte bir kişi ya da bir eşyayı ya da kendiliğin dışındaki içsel tasarımları tanımlamak için kullanılan bir kelimedir. İçsel nesnenin dışsal nesne ile bağlantısı ve etkileşimi sürebilir. Somut içsel nesne gelişim sırasında soyutlaşır.

İçsel ve Dışsal Nesne

Benlik, doğumdan itibaren bir sınıra sahiptir ve doğası gereği dışarısı olarak deneyimlenen dış dünya ile ilişki içinde kendini deneyimler. Doğum sonrası dönemde duyu organları yetersiz olduğundan benliğin dış dünyayı algılayışı kısıtlıdır. Bu algılama gelişse dahi yorumlama kapasitesi daha uzun zamanda gelişir. Hinshelwood[2] bu süreci özetle şöyle açıklar:

“Bedenin içinden gelen bedensel duyumların bir sonucu olarak deneyimlenen nesneler benliğin içinde hissedilir ve bu nedenle içsel nesnelerdir: örneğin, 'açlığa neden olan nesne' açlık sancılarının olduğu karnın içindeymiş gibi algılanır. Tersine, deri yoluyla deneyimlenen nesneler dışarıda (dış nesneler) olarak deneyimlenir. Yaşamın erken dönemlerinde nesnelerin konumu, içeride veya dışarıda mı olacağı değiştirilebilir: içsel bir nesne dışarı atılır veya dışsal bir nesne -bebeğin emdiği meme- sıcak bir doymuşluk hissi veriyor ve karnın içinde yatıyormuş gibi deneyimlenebilir. Nesnelerin benlik sınırlarıyla ilişkili durumları, bedensel duyumun ve bazen de (başparmağı emmek gibi) uyarılmış bedensel duyumların yorumlarıdır. Düşlemdeki bu tür içsel ve dışsal yer değiştirmelerin nedeni bebeğin korkutucu nesnelerden kendini koruma çabalarıdır: örneğin bebeğin karnını ağrıtan ve zarar vermeye çalışan kötü ve incitici içsel açlık üreten nesne dışarı atılır. Otoerotik bedensel uyarımlar da kendini koruma ve tatmin etme düşlemlerine yol açmak için kullanılabilir.”

Dışsal iyi nesne içselleştirildikten sonra ayrışma, gerçeği değerlendirme, narsisistik yatırım ve çifte değerlilik bir gelişme sürecinde ilerleyebilir.

Nesne Parçası ve Bütün Nesne

Freud, dürtü bileşenlerini tanımlarken bu bileşenlerin gerçekteki/düşlemdeki beden parçaları ile bağlantısını da açıklamıştır. Laplanche ve Pontalis[3] Freud’un, nesne seçimi ya da nesne sevgisinden söz ederken bütün olan nesneyi kastettiğini belirtir. Freud, nesne parçaları arasındaki bağlantıyı da şu şekilde vurgulamıştır: çocuk=penis=kaka=para=hediye. Kadının penise sahip olma arzusunun nasıl bir erkeğe (bütün nesneye) sahip olmaya dönüştüğüne değinir. Fetişizmi annenin penisine (parça nesneye) saplanan cinsel dürtü olarak yorumlamıştır.

Bebeğin algılama kapasitesinin kısıtlılığı ve nesneyi farklı durumlarda farklı deneyimlemesi yüzünden hem deneyimleyen kendilik hem de deneyimlenen nesne önce parçalar halinde (meme-ağız, kaka, penis…) tasarımlanır. Bebeğin benliği güçlenip bütünleştirme yetisi geliştikçe bu parçalar bir araya getirilebilir. Bu biçimdeki bir araya geliş iyi nesnelerin saflığını bozduğundan heyecan verici karışık duygulara ve çifte değerlikli ilişkilere yol açar. Böylelikle “bütün nesne”ler olarak bilinen daha eksiksiz nesneler deneyimlenmeye başlar. Nesne, savunma amaçlı olarak iyi ve kötü nesne parçalarına bölünebilir. Klein’a[4] göre nesne parçasıyla kurulan ilişkilere gerileme ve bütüncül nesne ilişkilerine ilerleme, yaşam boyunca sürekli dalgalanan bir dinamiktir. Paranoid-şizoid konum ile depresif konum arasında bir salınım vardır. Tüm bunların yanında, gelişim sürecinde bebek görme ile bedenleri bütün olarak algılar.

Anneyi bir bütün olarak görmek ve annenin bir bütün olarak çocuğunun her yönüyle ilgilenmesi, bakım verirken ilgi, beğeni ve sevginin yoğun olması kendilik ve nesne parçalarının bütünleşmesini destekler. Baba açısında bakım ve ilginin daha bütüncül, toptan ve genel olması da bütünleştirici bir ögedir.

Nesne parçaları ile kurulan ilişkilerde duygular daha şiddetli, tek yönlü (yalnızca sevgi ya da nefret) ve ilkeldir. İkili ilişkinin dinamikleri baskındır. Nesne parçası ile ilişki kuran kendiliğin bir parçası olabilir. Nesne parçası kendiliğin içine atılabilir ya da kendiliğin bir parçası nesnenin içine yansıtılabilir.

İyi ve Kötü Nesne

İlkel durumlarda ve preödipalde, ilişki kurulan nesne ya tamamen iyi ya da tamamen kötü niteliklere sahiptir. İyi ve kötü nesne tasarımları ile kurulan nesne ilişkilerinin dinamiklerini Klein yansıtma ve içe atma savunmaları üzerinden ortaya koymuştur. Böylelikle nesne temel olarak ikiye "bölünmüş" haldedir, kendilikte ve hislerde de ikiye bölünme olur. Bu ikiye bölünmenin kaynağı hem nesnenin kendiliğe karşı tutumu hem de kendiliğin nesneye karşı hissettikleridir. Anne (meme-nesne) tasarımı, bebeği doyurabiliyorsa, doyurma çabası gösteriyorsa iyi; doyuramıyorsa, çaba göstermiyorsa ve geri çekilmişse kötü olur. Bebeğin açlığı arttığında ve sürdüğünde bebek saldırganlığını anneye yansıtır ve anne tasarımı kötü olur. Kendilik tasarımı iyi olduğunda bebeğin iyi nesnesi olumlu özellikleri üzerinde toplar, nesne ülküleşir, sınırsız doyumun kaynağı olur. Bu, kendiliği sakinleştirir. Kendilik tasarımına korku, açlık, öfke gibi duygular egemen olduğunda bebek bunları yansıtır, nesne değersizleşir, tüm kötülüklerin ve zalimliklerin temsilcisi olur. Bu durum paranoya yaratır.

Bebek libidinal yatırımını yansıttığında anne iyi, saldırganlığını yansıttığında anne kötü olur. Önce nesne parçaları (meme, penis, kaka, bebek…) sonra bütün nesne iyi ve kötü olarak bölünür. Benliğin bütünleştirme ve kendini tutma yeteneği, kaygıya toleransı arttıkça iyi ve kötü nesne tasarımlarını bütünleştirerek çifte değerliliğe katlanma düzeyine ulaşır. Bu aşamada “nesne tasarımının sürekliliği” korunur. İyi ve kötü kendiliğin bütünleşmesi benliği güçlendirirken iyi ve kötü nesne tasarımının bütünleşmesi üstbenliğin oluşumuna katkıda bulunur.

İç dünyadaki kötü nesnelerin dışsallaştırılması ile yaşam boyu karşılaşılır.

Nesneler Dünyası

Yıllar içinde psikanalizde birçok nesne türü tanımlanmıştır. Freud önce anaklitik ve narsisistik nesne[5] seçimlerini tanımlamıştır. “Anaklitik nesne”, tıpkı erken çocukluktaki (besleyen) anne – (koruyan) baba ile ilişkide olduğu gibi, pasiflik, bağımlılık ihtiyaçlarını ve sembolik olarak beslenme, korunma ve destek bulma ihtiyaçlarını doyuran nesnedir. Anaklitik nesne, arzuları doyurmaktan çok ihtiyaçları karşılar.

“Narsisistik nesne”; gerçekte ya da düşlemde ya öznenin kendisi gibi olan ya öznenin geçmişteki haline benzeyen ya öznenin olmak istediği gibi olan ya da bir zamanlar kendisinin bir parçası olarak deneyimlenen bir nesnedir. Narsisistik nesne özsaygıyı, öz sevgiyi ve öz değerliliği korumak ve dengelemek için seçilir ve özneye benzemesi esastır. Narsisistik nesne kendilikle iç içe geçer, ayrışmamıştır. Narsisistik nesne ülküleştirilirken kendilik de ülküleştirilmiş olur.

İçsel korku; yer değiştirme, yoğunlaştırma, yansıtma ve dışsallaştırma ile dışarıdaki bir nesneye (eşya, hayvan ya da insan) yansıtıldığında “fobik nesne” ortaya çıkar. İçsel çatışma ve saldırganlık dışsallaştırılmış, ebeveynden farklı bir nesnede somutlaşmış olur.

“Kapsayıcı nesne”[6] bebeğin katlanamadığı duyguları, duyumları, kendilik ve nesne ile ilgili halleri alır ve katlanabilir hale dönüştürerek geri verir. Bu işleme Bion düşlemleme-reverie demiştir. Bu etkileşimi içselleştiren bebek duygularını kapsayabilir hale gelir. Bu yapabilmek için annenin ruhsal bir alanı, anlam yaratma kapasitesi (alfa işlevi) ve kendi üzerine düşünebilme kapasitesi olmalıdır. Düşlemleme, alıcı, duyumsayıcı, deneyimleyici, kapsayıcı ve yansıtıcı bir benlik işlevidir.

Winnicott, bazı bebeklerin kendilik ve nesne arasında ayrım yapmayı öğrenmeden önce, kaygıdan kaçınmak için battaniye veya oyuncak hayvan gibi cansız bir nesneyi yanlarında tutmak istediklerini gözlemlemiştir. Hem anneyi hem de çocuğu simgeliyor gibi görünen bu nesnelere “geçiş nesneleri” demiştir. Çocuğa, nesnenin yokluğunun gerçekliğinden bir miktar bağımsızlık sağlayan çeşitli “geçiş fenomenleri”ni de tanımlamıştır.

Anna Freud, çocuğun, erişkin bir fetişist gibi, bazı nesnelere, kendisinin ya da başkasının bir beden parçasına narsisistik ya da nesne libidosunu yatırabileceğini belirtmiştir. Bunu “fetişistik nesne”[7] olarak tanımlamıştır. Erkekte sadistik kastrasyon, kadında sadistik penetrasyon ve eşcinselliğin yarattığı yoğun kaygıdan korur. Fetiş[8] kadının penissiz olduğunu inkâr ve ret etmek için kullanılır.

Görüldüğü gibi yukarıdaki nesneler annenin, annenin bedensel bir parçasının ya da annenin bir işlevinin yerine geçerler, büyüseldirler. Simgeleştirme sürecindeki somutluk ve soyutluk arasında ilerleyişlerle ve gerileyişlerle aracılık ederler. Segal[12], simgesel eşitliği açıklarken beden parçası ve somut nesne arasındaki ayrım yoluyla somut ve soyut, psikotik ve nevrotik düşünceye açıklık getirmiştir. “Simgesel denklik” adını verdiği durumda beden ile somut nesne arasındaki farklılıklar inkâr edilmektedir. Benlik, kendisi ve kendisi olmayanı ayırt edememekte gerçekliğin değerlendirilmesi bozulmaktadır.

Nesnenin kendilikten ve diğer nesnelerden ayrışmasında olumsuzlamanın önemli bir işlevi vardır. Yerine geçen nesnenin ilk nesne gibi olmamasının kabulü benliğin olumsuzlama yetisinin gelişmesi ile ilişkilidir. Olumsuzlama sayesinde yer değiştirme ortaya çıkar ve simge oluşumu bir yüceltme olur. Freud’un “Olumsuzlama”[13] makalesindeki “Rüyamdaki kadının kim olduğunu soruyorsunuz. O kadın annem değildi.” ifadesi iki benzer nesne olarak anne nesne ile kadın nesneyi ayrıştırmıştır. Nesnenin bu biçimde ayrıştırılması dürtüsel yatırımın sürekliliğini sağlar.

Psikanalitik Nesne

Bion, psikanaliz seansında, analize uygun gözlem ve araştırma yapan nesneyi tanımlamak için “psikanalitik nesne” tanımını kullanmıştır. Bu nesnenin yedi özelliği olduğunu belirtmiştir:

1.         Kendisiyle temas halindeki bir hastanın sözlü çağrışımları ve sözsüz jestleri yoluyla tezahür eder;

2.         Genetik geçmişi hastanın düşünme biçimine benzer şekilde evrilmiştir;

3.         Kısmen, hastanın karakteriyle bütünleşmiştir;

4.         Hastanın beklentilerini içerir ve sahneye çıkartır;

5.         Bir yönü vardır;

6.         Analistin sezgisi tarafından "keşfedilmiştir" ve

7.         Yorumlamadan sonra değişir.

 

Abram, J. Language of Winnicott: A Dictionary of Winnicott's Use of Words, Karnac Books, London, 2007.

Frances Tustin “otistik nesne”yi [9], Vamık Volkan “bağlantı nesnesi”ni[10] ve Zavitzianos “homovestit nesne”yi[11] tanımlamıştır.

 


[1] S. Freud, “Three Essays on the Theory of Sexuality”, The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud 1905, 7:123-246.

[2] R. Hinshelwood, A Dictionary of Kleinian Thought, Free Association Books, 1989.

[3] J. Laplanche, J.B. Pontalis, The Language of Psycho-Analysis, The International Psycho-Analytical Library, 94:1-497. London: The Hogarth Press and the Institute of PsychoAnalysis, London, 1973.

[4] R. Hinshelwood, A Dictionary of Kleinian Thought, Free Association Books, 1989.

[5] “Psikanalizin Gelişimi” bölümünde “A. Freud Dönemi / 3. Dönem: Psikanalitik Tedavinin Farklı Patolojilerde Uygulanması” kısmına bakınız.

[6] W. R. Bion, “12. Container and Contained Transformed”, Attention and Interpretation: A Scientific Approach to Insight, Psycho-Analysis and Groups 1970, 2:106-124.

[7] A. Freud [1965] Çocuklukta Normallik ve Patoloji, Çev. A. N. Babaoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 2020.

[8] S. Freud, “Three Essays on the Theory of Sexuality”, The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud 1905, 7:123-246

[9] F. Tustin, “Autistic Objects”, International Review of Psychoanalysis 1980, 7:27-39.

[10] V. D. Volkan, “Complicated Mourning”, Annual of Psychoanalysis 1984, 12:323-348.

[11] G. Zavitzianos, “The Object in Fetishism, Homeovestism and Transvestism”, Int. J. Psycho-Anal., 1977, 58:487-495.

[12] H. Segal, “Notes on Symbol Formation”, International Journal of Psychoanalysis, 1957, 38: 391-397.

[13] S. Freud, “Negation”, The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud 1925, 19:233-240.