• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

BİRİNCİL, İKİNCİL VE ÜÇÜNCÜL SÜREÇ

BİRİNCİL, İKİNCİL VE ÜÇÜNCÜL SÜREÇ

Freud önce birincil ve ikincil süreç düşünce biçimlerini tanımlamıştı. Birincil süreçte yatırım değişkendir, dürtü doyumu ve gerginliğin boşaltılması amaçlanır ve haz ilkesi egemendir. Birincil süreçte yoğunlaştırma, yer değiştirme ve imgeleştirerek simgeleştirme ana araçlardır. Somut düşünce, düşlem ve eyleme dökme görülür[1]. İnkorporasyon, introjeksiyon ve projeksiyon nesne ilişkisine belirlerken ruhsal yatırımlar ya çok değişken ya da çok sabittir. İkincil süreç düşüncede ruhsal yatırımlar daha uzun süreli bağlanır, esnektir, bekleme kapasitesi artmıştır, ruhsal enerji bastırma ile nötralize edilmiş, yüceltilmiştir ve gerçeklik ilkesi egemenken mantık ön plandadır. Yargılama, değerlendirme, sorun çözme ve amaç belirleme etkindir. Eylemi baskılama, yapılandırma, kategorizasyon ve söze dökme aracılığıyla soyut düşünce ve simgeleştirme desteklenir.

BİRİNCİL SÜREÇ

İKİNCİL SÜREÇ

Çoğu bilinçdışındadır.

Çoğu bilinçtedir.

Gelişimsel açıdan öncedir.

Gelişimsel açıdan sonra gelir

Hoşnutsuzluktan kaçınılır.

Hoşnutsuzluğa katlanma ve kendi yararına kullanma vardır.

Haz ilkesine göre hareket edilir.

Gerçeklik ilkesine göre hareket edilir.

Dürtü doyumunun ve gerginliğin boşaltılmasının tamamıyla gerçekleşmesi birincil amaçtır.

Bekleme kapasitesi artmıştır, kısmi doyum ve boşalım yeterli gelir.

Zaman, yer ve kişi tanımaz.

Zaman ölçülür, yer bilinir, kişi tanınır.

Yoğunlaştırma, yer değiştirme ve imgeleştirerek simgeleştirme kullanılır.

Ruhsal enerji bastırma ile nötralize edilmiş ve yüceltilmiştir.

Somut düşünce baskındır.

Soyut düşünce ve simgeleştirme mevcuttur.

Eyleme ve ruhsal enerjinin serbestçe akmasına yönlendirir.

Eylemi baskılar, yapılandırır.

Düşlem ön plandadır.

Mantık ve akıl ön plandadır.

Söz öncesindedir.

Söze dökmeye yöneliktir.

Zıtlıklar yan yana gelebilir, iç içe geçebilir.

Zıtlıklar ve benzerlikler kategorize edilir.

Gerçekliği yıkan genellemeler.

Kategorizasyonu sağlayan ve gerçekliğe egemen olmayı sağlayan genellemeler vardır.

Yargılama ve sorun çözme yoktur. Amaçlar anlıktır.

Yargılama, değerlendirme ve sorun çözme etkindir. Amaçlar uzun sürelidir.

Ruhsal yatırımlar ya çok değişken ya da çok sabittir.

Ruhsal yatırımlar nesneye daha uzun süreli bağlanırken esneklik kaybedilmez.

İnkorporasyon, introjeksiyon ve projeksiyon nesne ilişkisini belirler.

Bastırma, özdeşleşme ve ayrılabilme ile nesne ilişkileri ruhsal açıdan çalışılabilir.

 

Freud yapısal kuramı ortaya atınca birincil süreç düşünceyle çalışan bilinçdışı; altbenliğin tamamını benliğin az, üstbenliğin büyük bir kısmını kapladı. Diğer yandan bunlara düşünce biçimi dense de içerikleri yalnızca düşünce değildir, duygu ve dürtüleri de içerirler. Birincil süreç eyleme yönlendirirken ikincil süreç eylemi baskılar ve yapılandırır.

Birincil ve ikincil süreç düşünce arasındaki etkileşimi yönetebilmek için benliğin bütünleştirme, sentezleme, egemenlik kurma güçlerine ve yeteneğine gereksinim duyulur. Örneğin modern sanatın soyut ifadelerini, bütünleştirme ve soyut düşünebilme gücü gelişmiş bir benliği olan ve sanat ile ilgili yeteneği ya da birikimi olan birisi anlayabilirken bir çocuk ya da psikotik hasta anlayamaz.

"Birincil süreç düşünce biçimi değişime uğrar mı?" sorusu önemli ve tam yanıtlanmamış bir sorudur. Travmatize olmuş hastalarla, sınırda ve psikotik hastalarla yapılan çalışmalar psikanalitik terapi ile düşlerinin değişebildiğini göstermiştir. Psikanalitik psikoterapi sürecinde düşlerdeki ve düşlemlerdeki değişimleri özellikle izlemek gerekir. Birincil sürecin kaosu, parça nesne ilişkileri ve saldırganlığı değişebilmektedir. Diğer açıdan bu kaosun değişmediği ve daha çok bastırılıp yüceltildiği ya da önbilincin geliştiği söylenebilir.

Freud’un “düş çalışması” kavramı içinde; sansürü, ikincil süreci ve gelişme potansiyelini barındırır. Düşlerde sorun çözme ve kaygıları ele alma süreçleri çalışırken sentez ve bütünleştirme işlevleri görev başındadır. Bu sırada haz ilkesi, hazza yönelik değil bilincin baskılamaya çalıştığı ve kaçındığı soruna gitme yönünde çalışabilir. Doğrudan haz elde edilmesi amaçlanmaz, hazzın önündeki engeller kaldırılmaya çalışılır. Böylelikle benlik sanki iç dünyada huzur bulmaya çabalar.

Sanatta birincil ve ikincil sürecin işleyişini somut olarak görürüz. Arzu doyumu ve eyleme geçirme aracılığıyla, baskılanan bilinçdışı ortaya çıkartılarak ikincil sürecin hizmetine sunulur. Benlik, bastırılmış olan saldırganlık ve libidoyla temasa geçer, biçimlendirir estetiğe dönüştürür ve egemenliği altına alır.

Birincil süreç düşünce kavramı; psikotiklerle, çocuklarla ve sanat ile ilgili psikanalitik çalışmalar ile geliştirilmiştir. Birincil süreç düşünceye zamanla yeni biçimlendirme araçları eklenmiştir. Silvano Arieti[2], birincil ve ikincil süreç düşünce biçimlerine sanat ve yaratıcılıkta etkin olan üçüncül süreci eklemiştir. Arieti’ye göre üçüncül süreç, birincil ve ikincil sürecin etkileşiminde yaratıcılığı kullanarak içgörüyü ve anlayışı geliştirir, yeni ufuklar ve yaşam alanları açar, çatışmalara çözümler bulur. Anlaşılacağı gibi birincil süreç düşünce hem bastırmaya maruz kalır hem de ikincil süreç ile etkileşir. Sanatçılarla çalışan Kris[3] bunu “benliğin hizmetinde gerileme” olarak tanımlamış ve gerilemenin benliğe birincil süreçten yararlanma olanağı sağladığını, gerilemenin ilerlemeye dönüştürülebildiğini belirtmiştir. Çocuklar bunu oyunla yaparken sanatçılar sanatla yaparlar. Analitik terapide seanstaki gerileme, serbest çağrışım ve düşlerin yorumlanması da benzer bir işlev görürler. İnsan uyumayı, sanatı ve dini bir gerileme ve bilinçdışı ile bağlantı kurma aracı olarak kullanabilir. Psikotik ve sınırda hastalarda ise gerileme ve kaygı benliğin hizmetine giremediğinden yaratıcılıkları azalır, yıkıcılıkları artar.

Birincil süreç, çocuğun ve benliğin işlevleri geliştikçe yapılanır. Örneğin bellek güçlendikçe ikincil sürecin hem birincil süreç üzerinde egemenlik kurma hem de gerileme kapasitesi artar. Freud birincil ve ikincil süreçleri daha çok dürtüsel açıdan yorumlamıştır. Schafer, içe atılmış tasarımlara (introject) “birincil sürecin varlıkları” adını vermiştir. İçe alınmış (inkorpore edilmiş) tasarımlar da birincil süreçte var olurlar. İçe ve dışa atma döngüsünün başlaması yansıtmanın ortaya çıkması ile mümkün olurken ruhsal işlemleme süreçlerini etkinleştirir.

Birincil süreç Klein'ın paranoid-şizoid dönemiyle yakından ilişkilidir. Paranoid şizoid dönem gerçeklik hissinin kaybolduğu ya da silikleştiği, iç-dış ve kendilik-nesne ayrımlarının yapılamadığı, parça kendilik ve nesne ilişkisinin ve haz ilkesinin egemen olduğu bir dönemdir. Depresif konumda gerçeği değerlendirme yetisi ayrılık ve kayıp üzerinden gelişir. Bu sırada ayrılığın derinlemesine çalışılması ile birlikte paranoid şizoid dönemin ögeleri işlenir ve ikincil sürece doğru ilerlenir. Klein bu iki konumun varlığını sürekli olarak sürdürdüğünü ve yaşam içinde gidiş gelişler yaşandığını belirtmiştir. Klein yaratıcılığı, depresif konum ile ortaya çıkan bir onarım çabası olarak görür.

Freud, birincil süreçte yoğunlaştırma, yer değiştirme ve simgeleştirme olduğunu belirtmişti. Bunu anne-bebek ilişkisi açısından yorumlarsak bebeğin bilinçdışında anne; bakımı ve sevgisi ile her rolün kendisinde yoğunlaştığı, her role yer değiştirebilen ve ilk simgeleşen nesnedir.

 


[1] E. L. Auchincloss, S. Eslee Psychoanalytic Terms & Concepts, New York: American Psychoanalytic Association, 2012.

[2] S. Arieti [1980] Büyülü Bireşim Yaratıcılık, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, İstanbul, 2016.

S. Arieti [1980] Bir Şizofreni Anlamak: Aile ve Arkadaşlar İçin Rehber, Doruk Yayınları, İstanbul, 2008.

[3] E. Kris, “The Psychology of Caricature”, International Journal of Psychoanalysis, 1936, 17:285-303.