BENLİK (EGO) PSİKOLOJİSİ
Freud’un “Benlik ve Altbenlik”[1] (1923) ve “Ketlenmeler, Belirtiler ve Kaygı”[2] (1926) makaleleri benlik psikolojisinin ana kaynaklarıdır. Freud’a göre benlik doğuştan gelmez, bedenden köken alır ve insanın temel birimidir. Benlik, bir deri gibi bilinçdışını sarar ve bir parçası bilinçdışında kalır. “Benlik ve Altbenlik” yazısındaki resimde Freud altbenliğin üstüne benliği koymuş, altbenliğin bir kısmının benlikle bağlantısını bastırma ile kesmiştir. Bu kısım benlikle bağını ancak altbenlik aracılığıyla kurabilmektedir. Benlik sanki bir işitme şapkası giymektedir. Benliğin üst kısmında önbilinç ve bilinç vardır. Freud, benlik dürtülerini, haz ve gerçeklik benliğini tanımlamıştır. Nesne ve benlik (şimdi buna kendilik diyoruz) libidolarını ayrıştırmıştır. Freud benlik idealinin, çocukluktaki engellenmelerin etkisi ile gerçekteki ve istenen kendilik imgelerinin ayrışmasıyla ortaya çıktığını belirtmiştir. Freud benliğin bölünmesi üzerinde de durmuştur. Benlik gerçekliğin çelişkili yönlerine bölme[3] (splitting) ve görmezden gelme[4] (disavowal) ile yaklaşabilir.
Anna Freud
Anna Freud, “Savaş ve Çocuklar” ile “Ailesiz Çocuklar: Hampstead Çocuk Bakımevi’nin Raporları” adlı yayınlarda ailelerinden ayrılmış çocukların psikolojik gereksinimlerini araştırmıştır. Ayrılık ve kayıplarda çocukların durumları, çocukların ebeveynlerine bağlanmaları ve bunların benlik ve üstbenlik gelişimine etkilerini incelemiştir. Annesi ile çocuğun duygulanım alış-verişine, içsel potansiyellerin uyarılması için dış dünyadan sürekli uyaran gelmesine ve bakımını sürekliliğine çocuğun duyduğu gereksinimi göstermiştir.
Anna Freud[5], Freud’un psikanalizde bilinçdışının anlaşılmasına yönelik çabalarına gelişmiş savunma mekanizmalarının detaylı bir yorumlamasını eklemiştir. Savunmaların serbest çağrışımı yönlendirdiğini göstermiştir. Örneğin bir hasta serbest çağrışımla konuşuyor gibi gözükebilir ama bu sırada duygularını yalıtıyor ve ifade etmiyor olabilir. Nazik bir dille konuşuyorken öfkesini karşıtına çevirebilir. Genel olarak ifade edilirse, şiddetlenen içsel çatışma ve takip eden üstbenlik suçluluğu benliğin savunmalarını harekete geçirir. Freud, bastırmanın anlaşılmasına ve sıkışmış bilinçdışı enerjinin dolaylı ve telkinden uzak bir yaklaşımla açığa çıkarılmasına odaklanırken Anna Freud savunma mekanizmalarının yorumlanmasına odaklanmıştır[6]. Psikolojik işlevlerin savunma özelliği olabildiğini göstermiştir. Anna Freud, serbest çağrışım yapamayan dirençli hastalarda direnci ve benliğin dirence duyduğu ihtiyacı araştırmayı önerir. Durumları ve geçmişi araştırmak, önemli kişilerle ilişkilerin niteliğini ve aktarımı ortaya çıkarır ve yorumlanabilir.
Salman Akthar’a[7] göre benlik psikolojisinde dikkat; dürtüden savunmaya, boşalımdan yüceltmeye, itkiden karşıt yatırıma, açıklığa kavuşturmadan dirençlere ve dürtülerin kaynağından benliğin yönetsel işlevlerine kaymıştır. Freud’un kaygıya odaklanması gibi benlik psikolojisi duygulanımlar ve benlik arasındaki ilişkilere odaklanmıştır. Elizabeth Zetzel[8] “duygulanıma katlanma kapasitesi”ni tanımlamıştır. Duygulanımlar savunma işlevine sahip olabilirler.
Heinz Hartmann
Heinz Hartmann’ın “Benlik Psikolojisi ve Uyum Sorunu”[9] adlı kitabı benlik psikolojisinin bir diğer başvuru kaynağıdır. Benliğin en belirgin iki özelliğinin “yönetsel ve uyum sağlayıcı işlevleri” olduğunu belirtmiştir. Benliğin bir tarafının dürtülerle yönetildiğini diğer tarafının doğuştan gelen bir “çatışmasız alan” olduğunu öne sürmüştür. Çatışmasız benlik yetilerinin gelişmesi için “beklenen ortalama bir çevre”ye ihtiyaç vardır. Dürtülerin, saldırganlık ve cinsellik yüklü ögelerinden kurtulduğu bir “yansızlaşma” sürecini ve dürtülerden bağımsız olarak gelişen “özerk benlik işlevleri”ni tanımlamıştır. Birincil özerk benlik işlevleri (algılama, düşünme, dil, öğrenme yetileri ve benliğin bireşim işlevi gibi), çatışmasız alanda gelişir, kalıtımla gelir. İkincil özerk benlik işlevleri gelişimsel çatışmalarla gelişir. Benlik ve altbenliğin aynı altyapıdan geliştiğini ve farklılaşarak oluştuklarını düşünmüştür.
Hartmann’ın en önemli katkılarından biri kendiliği benlikten ayrıştırmış olmasıdır. Kişi libidinal/agresif yatırımını kendine yönelttiğinde bu yatırımın yapıldığı yer benlik değil kendiliktir. Yani iç dünyada, yatırım yapılan her nesne tasarımından geri gelen yatırımın toplandığı bir kendilik tasarımı vardır. Hartmann, “nesne yatırımının karşısında benlik yatırımı değil kendilik yatırımı vardır”[10] diyerek bu ayrımı netleştirmiştir. Bu tanım, kendilik patolojilerinin ve narsisizmin daha iyi açıklanmasını sağlamıştır. Hartmann; Anna Freud, Kris ve Loewenstein ile yakın iş birliği içinde çalışmıştır. Benlik, benliğin savunma düzenekleri, gelişimi, uyumu, özerk işlevleri, benliğe uyumlu ve yabancı yanıtlar çalıştığı ana alanlardır[11].
Ernst Kris
1924’te Freud, sanat tarihçisi olan Kris’ten evindeki sanat yapıtları için danışmanlık istemiştir. Psikanaliz eğitimi almış, Freud’un Almanca kitaplarının ve Robert Waelder ile Imago dergisinin editörlüğünü yapmıştır. Sanat yapıtlarını psikanalizi kullanarak incelemiştir. Ernst Kris, benliğin bilinçdışı savunmalarına ve çatışmalarına odaklanmıştır. “Benliğin hizmetindeki gerileme”yle[12] preödipal dönemlerin yapılanmamış kaynaklarından gelen yaratıcılığı ve “kendiliğin yeniden yapılanmasını” tanımlamıştır. Türkçede bulunan kitabı “Sanatçı İmgesinin Oluşumu: Efsane, Mit ve Büyü”de[13] sanatçının kahramanlaştırılması ve büyüsel gücü üzerinde durmuştur. Anne-çocuk gözlemleri, içgörü, çocukluk anıları, yansızlaştırma, yüceltme, otoerotizm, yorumlama, önbilinç, propaganda, gülünç ve karikatür üzerine yazmıştır.
Hermann Nunberg
Hermann Nunberg benliğin “bireşim (sentez) işlevini”[14] açıklamıştır. Freud, bir analizden sonra bireşimin kendiliğinden oluştuğunu düşünürken Nunberg bunun benliğin bir işlevi olduğunu göstermiştir. Sanat ve bilim, benliğin üst düzeydeki bireşim işlevinin yansımalarıdır. Benliğin güçlülüğü ve zayıflığı, karakter ve nevroz, aktarım ve gerçeklik, suçluluk hissi ve cezalandırılma gereksinimi, eşcinsellik, büyüsellik ve saldırganlık, sünnet ve çifte cinsiyetlilik konuları üzerinde çalışmıştır.
Paul Federn
Paul Federn[15] psikotiklerle çalışan ilk analistlerdendir. Benlik hisleri, benlik ve nesne arasında benliğin sınırları ve benlik halleri kavramlarını tanımlamıştır. Şizofrenide benliğin, gelişmiş benlik hallerini sürdüremeyecek kadar zayıfladığını ve ilkel benlik hallerine güçlü bir biçimde saplandığını düşünmüştür. Benlik, yatırım gücünü kaybetmeye başlamaktadır. Ona göre sanrılar, (Freud sanrıların travmatik hayal kırıklığının ardından çıktığını düşünmüştü) sanrısal düşüncelerin gelişmesindeki artışla ortaya çıkmaktadır. Federn; benlikleri bozuk geliştiği, gerçekliği garip yorumladıkları ve patolojik bir narsisizmleri olduğu için psikotiklere yönelik özel bir psikanalitik teknik kullanmayı önermiştir. Benlik yapısında narsisizmin yeri, benlik hissi, düşlerdeki benlik konularında yazıları vardır.
Jacob Arlow
Jacob Arlow, psikanaliz uygulamasında “metafor”[16] kavramını önemsemiştir. Benlik psikolojisindeki birçok kavram hakkında, sanat, mit ve kültür hakkında yazmıştır. Bilinçdışı düşlemin, dış nesnelerle özdeşimleri içeren, iç ve dış dünya arasında bir uzlaşma oluşturduğunu belirtmiştir. Bilinçdışı düşlemin gelişim aşamalarına göre değiştiğini, aktarımın ve karşı aktarımın bilinçdışı düşlem dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Tanrı, peygamber, sünnet ve erginlik törenleri gibi dini konuları psikanalitik açıdan araştırmıştır. Oralite, analite, mastürbasyon, yüceltme, düşlem, bellek, saldırganlık, duygulanımlar, nesne kavramı, üstbenlik, travma, psişik gerçeklik gibi birçok konuda yazmış üretken bir psikanalisttir.
Rene Spitz
Anna Freud, Heinz Hartmann ve Jacob Arlow gibi psikanalistler çocuklarda benliğin nasıl geliştiğini araştıran gelişimsel benlik psikolojisi alanına da yönelmişlerdir. Gelişimsel benlik psikolojisinin öncülerinden Rene Spitz’in[17] çocuk esirgeme kurumlarında büyüyen bebeklerle yaptığı araştırmalar, benlik gelişimi için çevrenin önemini kanıtlamıştır. Duygusal destekten ve sevgiden yoksun kalan çocukların üçte birinin öldüğünü saptamıştır. Freud için nesne, dürtülerin hedefi ve boşalım alanıdır. Nesne aynı zamanda dürtülerin amacının gerçekleşmesinde aracıdır. Spitz’in tanımladığı “libidinal nesne” ise hem libidonun haz arayışını tatmin eder hem de bakım ve ilişki kurma açlığını doyurur. Libidinal nesne, benliğin gelişmesi için gereken temel insani ilişkiyi sağlayan annedir veya bakım verendir. Bebek doğduğunda henüz farklılaşmamış bir haldedir. Çaresiz ve zedelenebilir haldeki bebeğin çevresini gelişmiş benliği ile anne oluşturur. Bebeğin işleyemediği uyaranlarda annenin benliği “yardımcı benlik” olarak çalışır ve deneyimi onun düzeyine göre ayarlar. Böylelikle bebeğin benlik kapasitesi aşama aşama gelişirken örselenmez. Spitz; sosyal gülmeyi, yabancı kaygısını ve “hayır” (olumsuzluk) ifadesini “ruhsallığın örgütleyicileri” olarak görmüştür.
Margaret Mahler
Margaret Mahler, anne ile ilişkideki ayrılma bireyleşme sürecinde benliğin gelişimini araştırmıştır. Otistik kabuğunu kıran bebeğin annesinin ruhsallığına bağlanarak normal bir ortak yaşama geçtiğini belirtir. Ortak yaşam aşamasındaki sorunların nasıl psikoza neden olabileceğini açıklamıştır. Bu açıklama ile psikotik hastaların anlaşılmasında ve analizinde yeni bir yol açılmıştır. Mahler, ayrılma bireyleşme sürecini aşamalara ayırmıştır. Benlik gelişimini, çocuk gözlemleri aracılığıyla, çocuk nesne sürekliliğine ulaşana kadar aşama aşama göstermiştir. “İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu”[18], gelişimi gözlemlenen çocukların davranışlarını psikanalitik kavramlar aracılığıyla açıklayan çok demonstratif bir yapıttır.
Edith Jacobson
Edith Jacobson, “Kendilik ve Nesne Dünyası”[19] (1964) adlı kitabında Freud’un ruhsal yatırım kuramını, psikoseksüel gelişim evrelerini, altbenlik, benlik ve üstbenlik kavramlarını yeniden ele alır. Hartmann gibi o da dürtülerin biyolojik olarak belirlenmiş içsel potansiyeller olduklarını ve ilk ilişkilerle birlikte belirleyici özellikler kazandıklarını düşünür. Deneyim, başlangıçtan itibaren “duygulanımsal algılamalar” olarak kaydedilir. “İyi” annelik diye bir şey olmadığını ancak bebeğe iyi hissettiren annelik olduğunu vurgular. Dürtü gelişimi ile bebeğin deneyimi arasındaki etkileşime değinir. Ona göre önce iyi ve kötü hissettiren anne imgeleri birikirler. Bunlar başlangıçta tam ayrışmış değillerdir. 6. Aydan itibaren bebek kendisini diğerlerinden ayırmaya başlayınca deneyimlerini daha iyi ayrıştırır. Bu ayrıştırma gücü aynı zamanda deneyimlerini bütünleştirme olanağı verir. Böylelikle tahammül gücü artar, duygusal yanıt kademeli hale gelir, çifte değerlilik gelişmeye başlar, duygusal çöküş olmadan öfke ve kayıp hislerini yaşayabilmeye başlar. Jacobson’a göre doyum ve engellenmeler dürtüleri yapılandırırken, annenin kısıtlamaları ve yasakları üstbenlik öncüllerini oluşturur.
Kendilik tasarımları, nesne ilişkileri, büyüsel düşünce, kadınsı, üstbenlik, depresyonun psikodinamiği, depresif hastanın aktarımı, arzu ve üzerinde çalışmıştır. Duygulanımlar, gülünç olanın dinamikleri, inkâr, bastırma, kişisizleşme, psikotik özdeşimler, melankoli konularını “Depresyon: Normal, Nevrotik ve Psikotik Durumların Karşılaştırmalı olarak Çalışılması”[20] adlı kitabında değerlendirmiştir. “Psikotik Çatışma ve Gerçeklik”[21] adlı kitabında bir olgu sunmuş, savunma amaçlı olarak nesnelerin ve gerçekliğin kullanılmasını, nevroz ve psikoz arasındaki farkları, şizofrenik ve manik depresif psikoz arasındaki farkları ve tedavideki sorunları irdelemiştir.
Benlik Psikolojisinin Bazı Kavramları: Yansızlaşma, Uzlaşma Oluşumu, Gözlemleyici Benlik, Normallik
Benlik psikolojisine göre saldırganlık; oral, anal ve fallik dönemlerin etkisiyle biçimlenir. Libidinal dürtü ile kaynaşarak ve bastırma gücüyle yansızlaşınca (neutralization) benliğin hizmetine girer. Böylelikle saldırganlık yıkıcılığın dışında; gerçekliğin kontrolünde, savunmalarda ve psişik yapılanmada kullanılabilir. Saldırganlığın; doyum, cezalandırma, savunma ve uyum açısından çoklu işlevi vurgulanır. “Uzlaşma oluşumu” ve “çatışma” benlik psikolojisinin temel kavramlarındandır.
Anna Freud[22], analizde altbenlik, benlik ve üstbenliğe aynı uzaklıkta olunması gerektiğini belirtmiştir. Psikanaliz yüzeyden derine doğru ilerler, bilinçdışı arzulardan önce savunmalar yorumlanmalıdır. Psikanalizi destekleyen benlik işlevleridir ve benlik psikolojisi ile ilgilenen analistler analiz edilebilirlik açısından benlik işlevlerinin nasıl değerlendirileceğini detaylı bir biçimde saptamışlardır. Fenichel[23], psikanaliz için “gözlemleyici benlik” işlevlerinin önemini tanımlamıştır. Gözlemleyici benlik, kendiliğin benlikte ve eş düzeyde değerlendirildiği yerdir. Analist bu konuma yakın bir yerden çalışır. Üstbenliğin gözlemlemesi daha yukarıdan ve yargılayıcıdır. Benlik psikolojisi psikanaliz uygulamasında benliğin işlevlerine odaklanmıştır. Benlik; “Dürtüler, tehlike ve çatışma ile nasıl baş ediyor? Uyum ve bütünleşme sağlayan çözümleri ve savunmaları neler?” gibi soruların yanıtlarına odaklanır.
Benlik psikolojisinin öncüleri psikanalizi genel psikolojinin bir parçası haline getirmişlerdir. Bu süreçte “normallik” kavramı yapılanırken psikopatolojinin açıklanması için yeni yollar açılmıştır. Yeni kavramların tanımlanmasının yanında var olan psikanalitik kavramların detaylandırılması ve gözlemlerle kanıtlanması ruhsal gelişimin daha derinden anlaşılmasını sağlamıştır. 1960’lı yıllara kadar ABD’de önde gelen psikanalitik akım olan benlik psikolojisi; nesne ilişkileri kuramının öne çıkması, kendilik psikolojisinin yayılması, “iki kişilik” (kişiler arası, interaksiyonel, vb.) psikoloji kuramlarının önem kazanması gibi nedenlerle geri planda kalmıştır. Diğer yandan benlik psikolojisinin kavramları psikotik ve sınırda durumları, narsisizmi açıklamakta ve bu alanlarda bir teknik geliştirmekte yetersiz kalmıştır.
Normallik ve benliğin değerlendirilmesi klinik uygulama sırasında çok önem taşır. Terapist hangi durumların normal ve patoloji olduğunu ayırt edebilmelidir. Terapist hasta için uygun olan terapötik yaklaşımı seçebilmek ve hastanın olası seyrini öngörebilmek için hastasının benliğini değerlendirebilmelidir. Bu nedenlerle bir terapist benlik kavramını iyi bilmelidir.
[1] S. Freud [1923] Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd, Çev. A. N. Babaoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 2022.
[2] S. Freud, “Inhibitions, Symptoms and Anxiety”, The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud 20:75-176, 1926.
[3] Benlik çeşitli bölme biçimleri kullanır. Bölmenin (splitting) en açık görünümü, dışarıdaki nesnelerin “bütünüyle iyi” ve “bütünüyle kötü” olarak ikiye ayrılması ve bununla beraber bir nesnenin tamamının aniden bir uçtan bir uca iki bölüm arasında yer değiştirebilmesidir. Belli bir kişi ile ilgili duygular ve düşünceler, birdenbire ve tamamen öncekinin zıddı haline dönüşür.
[4] Algılanan gerçekliğin acı veren ve kabul edilemeyen kısmının reddedilmesi ve inkâr edilmesidir. Benliğin bölünmesine neden olur. Benlik iki ayrı gerçekliği (örneğin “kadınların penisi yoktur ve vardır”, “o öldü ve ölmedi”) kabul eder. Narsisistik bir yaralanma ve düşüncesel bir inkar vardır.
[5] A. Freud [1936] Ben ve Savunma Mekanizmaları, Çev. Y. Erim, Metis Yayınları, İstanbul, 2022.
Çok sade ve anlaşılır bir dille yazılmış olan bu kitap psikanalizi öğrenenler için temel bir başvuru kaynağıdır.
[6] S. Akhtar, Comprehensive Dictionary of Psychoanalysis, Routledge, 2018.
[7] A.g.e.
[8] E. R. Zetzel, “The So Called Good Hysteric”, International Journal of Psychoanalysis 49:256-260, 1968.
[9] H. Hartmann [1958] Ben Psikolojisi ve Uyum Sorunu, Çev. M. B. Büyükkal, Metis Yayınları, İstanbul, 2020.
[10] H. Hartmann, “Comments on the Psychoanalytic Theory of the Ego”, Psychoanalytic Study of the Child,1950, 5, s. 74-96.
[11] B. J. Koch, H. K. Bendicsen, J. Palombo, Guide to Psychoanalytic Developmental Theories, Springer-Verlag, New York, 2009.
[12] E. Kris, “The Psychology of Caricature”, International Journal of Psychoanalysis, 1936 17:285-303.
[13] E. Kris, O. Kurz [1979] Sanatçı İmgesinin Oluşumu: Efsane, Mit ve Büyü, İthaki Yayınları, İstanbul, 2016.
[14] H. Nunberg, “The Synthetic Function of the Ego”, International Journal of Psychoanalysis, 1931 12:123-140.
[15] P. Federn, “The Analysis of Psychotics”, International Journal of Psychoanalysis, 1934,15:209-214.
[16] J. A. Arlow, “Metaphor and the Psychoanalytic Situation”, Psychoanalytic Quarterly 1979, 48:363-385.,
[17] B. J. Koch, H. K. Bendicsen, J. Palombo, Guide to Psychoanalytic Developmental Theories, Springer-Verlag, New York, 2009.
[18] M. S. Mahler, F. Pine, A. Bergman [1975] İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu, Çev. A. N. Babaoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 2018.
[19] E. Jacobson [1964] Kendilik ve Nesne Dünyası, Çev. S. Yazgan, Metis Yayınları, İstanbul, 2004.
[20] E. Jacobson, Depression: Comparative Studies Of Normal, Neurotic, And Psychotic Conditions, International Universities Press, New York, 1971.
[21] E. Jacobson, Psychotic Conflict and Reality, International Universities Press, New York, 1967.
[22] A. Freud [1936] Ben ve Savunma Mekanizmaları, Çev. Y. Erim Metis Yayınları, İstanbul, 2022.
[23] O, Fenichel [1946] Nevrozların Psikoanalitik Teorisi, Çev. S, Tuncer, Ege Üniversitesi, İzmir, 1974.