KARANLIKTAKİLER
İrem SERİN, Furkan KILIÇ
Önce filmden biraz bahsetmek gerekirse; film bize bir anne oğul ilişkisi kapsamında hayatlarından bir kesit sunuyor. Anne Gülseren ve oğlu Egemen. Egemen annesiyle yaşayan orta yaşlı sayılabilecek biridir. Annesi kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, dışarı çıkamıyor paranoid özellikleri var. Egemen bir reklam ajansı ofisinde temizlik, yemek gibi işleri yapıyor. Egemen için Umay Hanım bir patrondan daha fazlasını ifade ediyor. Buna bağlı olarak Umay Hanımla ilişkisi değişmeye başlıyor.
Gülseren’in Benliği
Benlik işlevleri dağılmış, gerçeği doğru değerlendiremiyor, varsanılar- sanrılar ( paranoid) var.(Kardeşi geldiğinde ona kızıp cama çıkıyor birini görüyor , kardeşinin ev için yardımcı olarak tuttuğu kadına bizi öldürmek istiyordu diyor.)
Travma öncesinde nasıl bir benliğe sahip olduğu hakkında pek bir bilgimiz yok fakat Gülseren’in travmatik olayı yaşadıktan sonra böyle bir psikopatoloji geliştirmesi travmadan sonra travmasını çözebilecek bir yol ve ortam bulamaması sebep olmuş olabilir. Filmde benim ayak bileklerim çok zariftir derken ya da geçmişte kendine dair süreçleri anlatırken abartarak anlatması narsisizme işaret edebilir. “Evlerimiz var bizim zenginiz” demesi ve insanların karşına sürekli çok güzel çıkmaya çalışması karşısındakileri aşağılaması buna işaret edebilir. Zaten narsist bir yapıya sahip ise yaşadığı travma onda ağır bir narsistik kırılmaya sebep olmuş olabilir. Şizofrenik belirtilerin olması bunun aslında narsizim değil grandüasite olduğunu söylenebilir. Bu büyüklenmeciliğin sebebi bu şizofreni belirtileri olabilir.
Travma yaşandıktan sonra yapılmaması gereken her şey filmde yaşanıyor gibi görünüyor. Sosyal hayatı normalleşememiş Gülseren’in bu konuyu konuşmaya ihtiyacı var fakat konu aksine kapatılmak isteniyor. Toplumdan kopmaması lazım aslında fakat annesinin tutumu, tecavüzcüsünden çocuğunu doğurmak da bu travmayı yıkıcı hale getirmiş olabilir. Benlik travmadan sonra disosiye olur aslında kişi iç dünyasında bu olay olmamalıydı, ben değildim, o ben miydim? Olmamalıydı diyerek aslında kendini korumaya çalışır. Dış dünyadan kendini ayırarak bölme savunma mekanizması kullanmış fakat çocuğun olması ve sokaktaki çocuklar bu bölmeyi engelliyor ve olayı hep hatırlamasına neden oluyor.
Ayrıca; annesinin otoriter, baskıcı ve müdahaleci bir yapısı olduğunu görüyoruz. Bu koşullarda annesiyle tamamen sağlıklı bir bağlanma kuramamış olması muhtemel görünüyor. Travma sonrası bozukluk neden paranoid düzeye gerilemiş bunun hakkında tahminlerde bulunabiliriz. Annenin regrese olma ve empati kurma yeteneği, bebeğin gelişimi için vazgeçilmezdir. Annenin bebeğin düzeyine gerileyebilmesi ve ihtiyaçlarını anlayıp tahmin edebilmesi bebeği büyütür ve yaşamda tutar. Annenin sezgileri bebek için yaşamsaldır . Gülseren’in annesi onunla yeterince empati kuramamış olabilir annesinin baskıcı, otoriter ve soğuk olduğunu düşünürsek. Gülseren annesine güvensiz bağlanmış olabilir. Eğer bağlanma figürü güvenlik ve özerklik ihtiyacını dikkate alırsa, çocuk kendini bağımsız bir benlik olarak algılayacaktır. Böylece güvenli bağlanan çocuk, bakıcısı ve kendisini güvene ve sevgiye değer olarak görecektir. Buna karşın, eğer ebeveynler çocuklarının güven ve özerklik ihtiyacını sıkça göz ardı ederlerse, çocuk değersizlik ve yetersizlik temelli içsel model, yani zihinsel tasarımlar (mental representations) geliştirecektir. Güvensiz bağlanma sonucunda ise çocuk kendini yetersiz ve değersiz görürken, bakıcısını da reddedici ve güvenilmez şeklinde algılayacaktır. Psikotik tablonun oluşumunda aslında çocuğa karşı tutarsız davranışlar da etkili olabilir. Gülseren’in annesi onu evden atmış olsa bir daha görmek istemese belki de daha iyi bir benliğe sahip olabilirdi daha sonrasında. Fakat annesi onu hem evden çıkarmıyor hem de dışlıyor yani bu travmanın psikotik tabloya gerilemesi için uygun koşulları sağlamış diyebiliriz. Benliğin önemli bir işlevi olan anlamayı ve yas tutmayı etkisiz hale getiriyor.
Gülseren’in hayatında danışabileceği, sorunlarıyla ilgili görüş alabileceği bir erkek figürü yok erkekler hep travmatik olarak zarar verici kalmışlar onun gözünde. Bir yandan da oğluyla aynı evde yaşıyor bu da aslında onun travmasını kötü yönde etkilemiş. Fakat sanki Egemen’i kendi mağduriyetiyle bağdaştırmış gibi ona bakmış ve hala da aynı evde yaşıyor. Egemen’nin evlenmesini de istemiyor sanki kendisinin tek başına yaşayamayacağının da farkında gibi hastalıklı bir şekilde ona bağımlı. Bu da benlik güçsüzlüğünün bir göstergesi diyebiliriz.
Benliği korkuya ve kaygıya tahammül edemiyor, agresyon ortaya çıkıyor böyle durumlarda. Değişikliğe tahammülü yok değişiklik yaşadığında korku, kaygı yaşıyor. Alay edilmeyle, eleştirmeyle baş edemiyor. Gülseren çocuklar ona taş attığında koltuğa saklanıyor. Gülseren için çocuklarla çatışması sanki bir mücadele.Travmasını da hatırlatıyor olabilir çocuklar, bu yüzden onlardan hoşlanmıyor evin önünde onları istemiyor olabilir. Çocuklar için de Gülseren agresyonlarını boşaltım nesnesi gibi.
Filmde Gülseren’in basit benlik işlevlerini de göremiyoruz (temizlik, yemek). Buna karşın kardeşi geldiğinde makyaj yapıp onu karşılması da narsistik savunmaya örnek olabilir. Filmde narsistik savunmaları sık sık kullandığını görüyoruz.
Gülseren’in Üstbenliği
Ailesinden destek almıyor ve yaşadığı bu olayı olduğunca bastırması isteniyor annesi tarafından. Annesi aslında tam bir kötücül üstbenilik öncülü. İnsanların tepkilerinden ve ailesinin statüsünün etkileneceğinden korktuğundan kızının yaşadığı bu olayı kapatıyor ve onu evlendiriyor. Üstbenlik, ebeveyn tasarımlarından ve ebeveynlerle kurulan ilişkilerin içselleştirilmesinden gelişir. Yargılayıcı, utandırıcı ve değersizleştirici yönleri ağır basarak içselleştirilmiş ebeveyn tasarımlarının terapide canlanması üstbenlik direnci yaratacaktır. Gülseren annesiyle özdeşleştirmiş aslında kendini İstanbul’un zengin ailelerinden biri sanıyor.
Sürekli Egemen’e kural koymaya çalışması (sen bir kadeh içeceksin) (nerede kaldın?) (pijamayla oturmuyoruz.) üstbenlik denemeleri diyebiliriz. Gülseren için tüm kurallar çok somut ve gösterime dayalı üstbenliğin soyut havasını göremiyoruz.
Gülseren’in Kullandığı savuma Mekanizmaları ve Bilinçdışı
Gülseren’nin durumunu psikoz olarak adlandırabiliriz.. Psikoseksüel evrelerinde oral-sorun var gibi görünüyor. Filmde bu özbakım becerilerini karşılayamadığını görüyoruz. Çok temel ihtiyaçları kaşılayamıyor.
Savunma düzenekleri ne işe yarar?
- Üstbenlik ve benlik ideali tarafından belirlenen suçluluğu, utancı ve değersizlik hislerini düzenlerler.
- Diğer yanda altbenlik ile ilgili olan dürtüsel isteklerin ve ihtiyaçların doyumunu ertelerler.
- İlişkilerin bozulmadan sürmesini sağlarlar..
- Güvenlik duygusunu sürdürmeye çalışırlar.
- Kendiliği dağılmaktan korurlar.
Gülseren’in savunma mekanizmalarının yukarıda tüm işlevlerde yetersiz kalmış olduğunu gördük.
İnkar
Çatışmadan kaçınma işlevsel olmayan biçimlerde görüldüğünde psikopatoloji yaratabilir. İlkel savunma düzeneklerini kullanan paranoidlerde temel ihtiyaçlar inkar edilerek ve her türlü insani ilişkiden uzak durularak çatışma ihtimalinden kaçınılır. İlişki kurmak, çatışmanın ötesinde işgal edilme ve ele geçirilme korkuları yaratır. Yaşamın kendisi çatışma olduğunda korunma ve güvenlik arayışı bir saklanma haline dönüşür. Gülseren geçmişinde yaşadığı kötü olayı hatırlamaktan ve yeniden zarar görmekten korkuyor. Gülseren’in evden çıkma korkusu var. Kapıyı öyle bir kilitliyor ki oğlu bile eve giremiyor çok fazla bir işgal edilme korkusu var. Egemen ismi bile aslında işgale karşı koyma arzusunu işaret ediyor. Bu konular Gülseren’in hayatını tamamen değiştiriyor. Gülseren’in kardeşi kiraların parasını kendi alıyor ve Egemen’e bir pay veriyor aslında kardeşi tarafından da paranın bir işgali var. Normal yaşamda psikotik hastalar kendilerini bir işgale karşı koruyamazlar.
Egemen ona temizlikçi olduğunu söylediğinde ona inanmıyor “beni üzmek için böyle söylüyorsun” diyor. Egemen’in memur olduğunu düşünüyor. Eline verdiği çantanın boş olduğunu aslında biliyor oğlu defalarca söylemesine rağmen bunu kabul etmiyor. Aslında Egemen psikotik biriyle yaşamanın yolunu böyle bulmuş. Egemen bu duruma uyum göstermiş. Şizofrenlerin hayatında pek değişim olmaz filmde aynı evde yaşıyor olmalarıyla bu durum iyi gösterilmiş. Psikotiklerde inkarın şiddeti gerçekliğin algılanışını çarpıtır. Utanç, suçluluk, değersizlik hisleri ve dürtüler gerçekliği korkutucu hale getirirken alt düzey savunma mekanizmaları özellikle inkar gerçekliğin algılanışını ağır bir biçimde bozar. Tüm zorluklara rağmen kendilik bir arada tutulmaya çalışılır.
Bölme
“Bizim evimiz güvenli dışarısı tehlikeli.” “Ben çok iyi bir kadınım diğer kadınlar kötü ve seni üzerler ve kullanırlar.” Gibi ifadeler dışarısı ve içerisini , kendini ve diğer kadınları nasıl savunma mekanizmasıyla böldüğünü gösteriyor. Kendi oğlunu seviyor fakat diğer çocuklar kötü onlara su döküyor evin önünde oynamalarını istemiyor. Gülseren tecavüzcüsünün çocuğuna bakmak zorunda kalmış birisi bu yüzden bu bölme onun için savunma mekanizması haline gelmiş o çocuğu sahiplenmiş fakat diğer çocuklar onun için kötü olarak kalmış.
Yansıtmalı Özdeşim
Kardeşi için o bizim ailemize uygun biri değil diyor ama aslında o tecavüze uğradığı için kendinin bu aileye uygun olmadığını düşünüyor.
İlkel Ülküleştirme
Gülseren oğlu Egemen’in dairede çalıştığını sanarak kardeşine (Gülderen’e) işinde iyi olduğu terfi alacağını anlatıyor. Egemen, Gülseren’in gözünde çok önemli ve özel bir yerde.
Tümgüçlülük ve Değersizleştirme
Bunu filmde aslında çoğu yerde görüyoruz. Gülseren özellikle ot kullandığı son sahnede diğer aile üyelerini oldukça değersizleştirirken ; kendini övüyor ( bileklerim ince herkes bana bakar.) Aslında Egemen onun için çok yüce fakat ona karşı kötü bir şey yaptığında onu gece dışarda bırakacak kadar da değersizleştiriyor.
Travmatik Yas
Gülseren’in travması bilinçdışında saplanmıştır bu yüzden belirtiye dönüşerek ortaya çıkar. Sanrılar; evden çıkamama korkusu,. Gülseren travmasının yasını tutamamış, annesinin tutumları ve gebe kalması bu durumda etkili olabilir.
Nesne Sürekliliği
Egemen evden çıktığında geri gelmeyeceğinden şüpheleniyor burdan nesne sürekliliğinin olmadığını görebiliriz. Gülseren, Egemen evde olmadığında kaygı yaşıyor onu hayalinde tuttuğunu göremiyoruz. Ayrılığa katlanamıyor ve Egemen’nin olmaması Gülseren’de kaygı yaratıyor. Bağımsızlaşma ve bireyleşmeyi göremiyoruz. Egemen’i kendi travmasının utancını unutmak için kullanıyor da olabilir. Egemen ve kendi arasında da nesne sürekliliği yok. Biri çok iyi veya çok kötü olmaz nesne sürekliliği olduğunda fakat Gülseren de bunu göremiyoruz. Gerileme ve Saplanma
- Psikiyatrik hastalıklar birer gerileme biçimi olabilirler ve uzun sürdüğü zaman birer saplanma olarak görülebilirler. Kişinin gerçeği değerlendirme biçimi değişebilir ve daha alt düzey savunma mekanizmalarını kullanmaya başlayabilir.( dışarda herkes birbirini boğazlıyor.) Kişinin değerlendirme yeteneği iyice bozulursa depresyon psikotik bir hal alabilir örneğin filmde bunu travma sonrası bozukluğun zamanla şizofreniye kayması şeklinde görüyoruz. Yani bu süreçte depresyon önce sınırda özellikler sonra da psikotik özellikler kazanarak iyice gerilemiştir. Travma sonrası müdahale bu yüzden çok önemlidir. Travmayla ilgili hiç konuşulmamış ve müdahale edilmemiştir. Travmada kötülükler ve olumsuzluklar genelleşirler. Gülseren için sadece erkekler değil kadınlarda tehlikeli ve korkulması gereken kişiler.
- Gülseren kendi oral döneminde baskıcı ve kuralcı bir anneyle karşılaştığı için bu dönemde sıkıntılar yaşamış olabilir. Annesi ile sağlıklı bir bağ kuramamış olması travmatik olayı yaşadıktan sonra oral döneme regrese olup oradaki çözemediği çatışmaları tekrar gündeme getirmesine neden olmuş olabilir ve filmde bunu özbakım becerilerinden yoksunluk olarak görüyoruz. (Kardeşi ile birlikteyken yemeğini onun yedirdiğini görüyoruz fakat Egemenle iken yemeğini kendisi yiyebiliyor.)
Egemen’in Benlik Gelişimi
Filmde Gülseren’in mevcut durumuyla çocuğuna bakım sağlamadığı aşikardır. Winnicot, eğer yeterince iyi bir anne ve bakım olmazsa bebeğin dürtüsel kaynaklardan ayrıştığını sahte ve gerçek kendilik kavramları ile göstermiştir. Eğer annenin bakımında ihmaller ve yoksun bırakmalar varsa bebek bunlara uyum sağlamak için sahte bir kendilik geliştirir. Uyum sağlıyormuş gibi gözüken bu sahte kendilik dürtülerden kopuktur. Bu durumun yetişkinlikte de devam edeceği Egemen’in filmde çevresinde ki herkesle (annesi hariç) uyumlu gözükmesiyle açıklanabilir. Filmde sahte kendilik kavramı demonstratif bir şekilde verilmiştir. Durumlara Egemen hızla uyum sağlamaktadır. Winnicot bunu görece daha sağlıklı annelerin çocukları için söylemiştir ama filmde psikotik bir duruma uyum sağlamak gibi bir durum olunca çocuğun genellikle rol yapması ve rolünün de farkında olması durumu görülmektedir. Sahte kendiliği olanlar sahteliğinin farkında olmazlar ve her duruma uyum gösterirler, filmde ise bu durum iyice role dönüşmüştür. Egemenin kendiliği dürtülerinden kopuktur. Umay Hanımı taksiyle evine bırakmış ve evde onun uyanmasını beklemiştir fakat cinsel olarak uyarılmamıştır. Egemen Umay Hanımı sevmektedir fakat ona karşı cinsel bir girişimde bulunmamıştır. Bu durum kendiliğinin dürtülerden kopuk olduğuna işaret etmektedir. Egemen’in cinselliğini dışa vurduğu tek sahne Umay Hanım’ın koltuğuna sarıldığı sahnedir. Egemen’in Umay Hanım’ın evine gittiği zaman herhangi bir tepki göstermemesi iki farklı durumda ortaya çıkabilir, psikotikler ya da gelişmemiş bir benliğe sahip olunduğu durumlarda. Gelişmemiş bir benliğe sahip olanlarda çok çocuksu, gelişmemiş, dürtülerinden kopuk, fantezi ve gerçek ayırımında sıkıntılar yaşanabilir. Filmde yansıtılan güzel şeylerden biri de çocuğun annesinin aklı karışık ya da psikotik sorunları var ise çocuğun da zihni gelişememektedir. Aklımız, zekamız anne ile birlikte gelişen bir yönümüzdür. Annenin takılmışlığı filmde çocuğun gelişimini negatif yönde etkilemiştir. Hem zihinsel gelişimini hem de ayrışmışlığını bozmuştur. Filmde annesinden ayrışma çabaları olan ancak ayrışamayan bir Egemen izlemekteyiz.
Benlik, doyum sağlayacak ve kaygılarını yatıştıracak bir nesne arama işlevini etkin bir biçimde üstlenir. Böyle bir nesneyi bularak ve ona bağlanarak ilişkileri başlatır. Sevgi ve sıcaklık bulduğu doyum sağladığı kişileri içselleştirerek onların bir imgesini oluşturur. Umay Hanımın Egemen’e karşı sevecen şefkatli ve ilgili tavrı Egemeni ona bağlamıştır. Umay hanım Egemen için belki de hiç görmediği sevgi ve şefkat nesnesidir. Umay hanım’ın Egemen’e karşı olumlu bir libidinal yatırımı vardır. Motorla kaza yaptığında “motoru soran mı oldu sen nasılsın” diye tepki vermesi buna işarettir. Annesinin de libidinal yatırımı vardır fakat bu daha çok hapsedici ve kısıtlayıcı bir yatırımdır. Umay Hanım Egemen’e anne gibi bir sevgi göstermektedir fakat Egemen için anne sevgisi ve cinsellik ayrışamadığı için Umay Hanım’ın sevgisini yanlış anlamıştır.
Eğer ebeveynin üzüntüleri varsa çocuğun üzüntülerini azaltması zor olacaktır. Çocuk yine yetilerini kullanarak ebeveynini neşelendirmeye çalışabilir. Özellikle annenin üzüntüsünü, öfkesini azaltmaya çalışmak sahte bir kendilik oluşmasına sebep olabilir. Egemen’in üstlendiği rollerde az önce açıklanan tanıma benzerlik göstermektedir. Egemen’in işyerinde Umay Hanım’a evde ise annesine bakım veren kişi olması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Böyle süreçler annede taşınamayan sindirilemeyen sorunlar olması, çocuğun sırtına travmatik bir suç yükler. Çocuk çevresinde gelişen olumsuz olaylar için kendini suçlar. Egemen kaza yaptığında direk cd’yi kontrol ediyor kırılmış olsa bile kimse ona kızmayacak ama o kendini suçlamaya hazır. Umay hanıma durumu açıklarken kendinden önce motordan bahsediyor.
Diğer yandan annenin regresyonu annenin annesi ile ilişkisini canlandırır. Sahnede, anneanne, anne ve bebek vardır. Anneleri ile travmatik yaşantıları olan anneler, bebekleri ile ilişki kurmakta zorlanırlar. Bu zorlanma, bebek –anne ilişkisinde çok önemli olan sakin ve huzurlu yaşantıların varlığını engelleyebilir. Doğumda bu çok net olarak gözükmektedir. Anneler, annelerine yaslanırlar. Eğer yaşıyorsa bu yaslanma gerçekten olur. Eğer ölmüşse annesinin hayaline yaslanır. Bu filmde bu sürecin ne kadar zor olduğuna şahit oluyoruz. Anneler doğum sürecinde regrese olduklarında annelerinin ona bakmasını isterler. Gülseren’in annesi ise bunları yapmak bir yana daha dışlayıcı bir ebeveyn rolü çizmektedir.
Ebeveynin psikolojik sorunları yoğunsa ve bunların farkında değilse, çocuğu ile ilişkisinin nasıl olumsuz yönde etkilendiğini fark edemiyorsa çocuğu travmalar bekliyordur. Çocuk, yeterince iyi bir ailede yoksunluklarının yarattığı kaygıların nasıl doyurulduğunu ve sakinleştiğini tekrar tekrar yaşayarak öğrenecektir. Ama ebeveyn kaygılıysa, çocuğunun kaygılarını azaltamayacaktır. Çocuk zamanla, kaygıların yatıştırılamaz olduğuna dair bir izlenim edinebilir. Ya da tüm yeteneklerini ebeveyninin kaygılarını azaltmak için kullanabilir.( Egemen aslında diğer insanların kaygılarını gidermek istiyor fakat bu kaygıları nasıl gidereceğine dair bilgisi yok o yüzden hiç kaygı ve çatışma oluşturmamak için onlara iyi davranıyor.) Sorun ya da kaygı yaşandığı zaman bunu nasıl çözeriz diye öğreten bir anne değil de daha çok kaygının kaynağı olan bir anne gibi rol üstlendiğini görüyoruz. Egemen’in dağıldığı yerde annesi de dağılıyor, ikisi de kaygı ile nasıl başa çıkacaklarını bilemiyorlar. Birbirlerine bitişikler bu yüzden birbirlerine bir şeyler öğretmek değil de birbirlerinin rollerini üstlenmek gibi bir ilişki oluşmuştur. Ama hem bu durum onu aşan bir durum olacağından hem de kendisinin değil de bir diğerinin kaygılarını azaltmak için çabaladığından sakinleşmesi sahte bir sakinleşme olacaktır.
Benlik ancak ayrışma ile oluşabilecek bir kavramdır. Eğer kişi anneden ya da aileden ayrışamıyorsa başka ilişkiler kurması güçleşir. Sosyal fobisi olanlarda bu durum fazlaca görünmektedir. Aileden ayrışamazlar ve sürekli bir yalnızlık hali vardır. İlişki kuramazlar, yeni ilişkilere başlayamazlar, yeni ortamlarda yeni bağlar kuramazlar. Görünüşte bir bağ oluşturamama gibidir ancak bir bağı koparmaktan duyulan korku bunun kaynağıdır. Çocuk yeni bağlar kurduğunda anne baba çocuğu buna teşvik etmelidir. Bu sayede çocuğun benlik oluşumuna katkı sağlarlar. Fakat filmde bunu göremiyoruz. Anne çocuğunun sosyal ilişkilerine katkı sağlamak yerine onu ilişkilerden uzak tutmaya çalışmaktadır. Filmde ki birincil ilişkiler zehirleyicidir. Annenin, teyzenin ve eniştenin tavırları buna kanıt olarak gösterilebilir. Egemen için ilişkiden dışlanma ve düşme tehlikesi mevcuttur. Egemen bunlara rağmen en büyük yatırımını patronuna yapmıştır ve o ilişkiden de düşmüştür. Filmde manik savunmaların da nasıl işlediği anlatılmıştır. Egemenin patronuyla arasında ki ilişkinin kopması sonucu ziyafet, uyuşturucu gibi şeylerle teselli aramaya gitmiştir.
Benlik zayıflığının önemli göstergelerinden biri de yönlendirilmedir. Egemen’in benliği zayıf olduğundan yönlendirmeye açıktır. Filmde insanların dediği her şeyi yapmaya çalışması benlik zayıflığından kaynaklanmaktadır.
Egemen'in Üstbenliği
Egemen annesinin gerçekliğe dönmesi için uğraşan bir üstbenlik gibi bir rol üstlenmiştir. (Hadi mahkemeye gidelim sahnesi) Ancak kendine dayatılan gerçekdışı şeyleri de kaygıdan kaçmak için kabul etmektedir. (işe takım elbise ve çantayla gidip gelmesi) Psikotiklerle çatışmaya girilmez. Bir psikoza yüzleştirme ile doğru olanı gösteremezsiniz. Çatışma en iyi anne baba ile çatışılarak öğrenilir. Eğer anne baba ile sağlıklı şekilde çatışma gerçekleşmezse çocuk gelecekteki çatışmalarını da sağlıklı çözümleyemez. Evi temizlemesi de Egemenin üstbenlik işlevlerine işaret edebilir. Egemen yapay bir kendilik ve üstbenlik geliştirmiştir. Bu üstbenlik tam oturmamış hala dışarıdan yardım alarak bir üstbenlik oluşturmaya çalışmaktadır. Eğer bireyde benlik gelişmediyse üstbenlikte gelişmeyecektir. Egemen “id” gelişiminde de sıkıntılar yaşamaktadır. İd’in gelişebilmesi için bir alana ihtiyacı vardır fakat yaşadıkları ev bir evden çok kara delik gibidir, tüm arzuları ve istekleri içine çekip yok etmektedir. Egemenin Umay Hanımdan ayrıldıktan sonra intihar etmeye yeltenmesi fakat etmemesi annesinin o olmadan yaşayamayacağını bildiğinden kaynaklanıyor olabilir ki sonrasında yine annesini iyileştirme çabasına girmiştir. Egemen hakkında konuşurken daha çok gelişmemişlikten bahsedebiliriz. Fiziksel olarak büyümüş fakat ruhsal işlevleri gelişememiştir, güdük kalmıştır.
Egemen’in Bilinçdışı
Egemenin Umay’a karşı tavırları ilkel ülküleştirmeye bir örnektir. Umay’ın iyi özelliklerini artırarak onu tanrısallaştırmış ve Umaya gerçek dışı bir bağlılık düzenliyor olabilir. Umay Hanım Egemen’in bilinçdışında kurduğu bir fantezi nesnesşne benzemektedir.
Egemen’in agresyonunu nadir olarak görüyoruz. Eğer bu agresyon ve cinsellik ortaya çıkarsa insanların onu sevmeyeceğini düşünür. Diğer insanlara karşı olan agresyonu Umay Hanımın onu reddetmesini gördüğümüz zaman ortaya çıkmıştır. Agresyon ve cinsellik evin içinde kalırsa zehirleyici bir duruma geçer. Ensest yasağı nasıl aile içinde uygulanıyorsa agresyon için de benzer bir durum söz konusudur. Aile bireyleri birbirlerini öldüremezler, bu yasaklanmıştır. Bu filmde ise agresyon ve cinsellik evin içinde kalmıştır. Ruhsal gelişimde dışarıya yönelmek çok önemli bir husustur. Bu, ödipal dönem ile başlar. Bu dönemde çocuk yavaş yavaş okul ve kreş benzeri yerlere gitmeye başlar bu sırada agresyon ve cinsellik dışarı çıkıp yer değiştirecek nesneler bulur. Bu filmde ise dışarıya hem agresif hem de libidinal bir yatırım yapamakta zorlanan bir Egemen görüyoruz.
Egemen de nesne sürekliliği tam olarak gelişmemiştir. Umay hanım tarafından reddedilince inkar çok fazla şiddetleniyor ve ancak ben ölürsem Umay hanımın daha iyi olacağına inanç gelişmektedir. Egemen’in ilişkileri zayıf bir bağ ile kurulmuştur ve her an ilişkilerden düşebilir. Bir çocuğun en fazla etkileşimde olduğu ilişki anne babası ile olan ilişkisidir, insanlar bu ilişkiden düşmeyi düşünmezler. Ebeveynler, onlarla çatışılsa bile vardır ve bireyi bırakmazlar. “Ev, insanın kaçamadığı yerdir.” Bireyler evden kaçmak isteseler bile kaçamazlar. Ev, onları yakalayıp tutar. Ancak Egemen’in evinde böyle bir kucaklamadan ve tutmadan bahsedemiyoruz. Bir gün evin kapısı Egemen için de kapanabilir oysa evin kapısı çocuğa kapalı olamaz.
Egemen için benlik zayıflığı var diyebiliriz.
Anneden Ayrılma
Hamilelikte anne ve çocuğun bilinçdışı birbirleriyle tanışır ve etkileşim halindedir. Annenin ruhsal durumu bebeğe de etki eder, eğer anne depresyondaysa sağlıklı bir özdeşim gerçekleşemez. Meltzer’e göre (1988) anne; dış güzelliğiyle, yani bebeği doyuran memesi ve gözlerinin dikkat çektiği yüzüyle bebekte yoğun bir güzellik algısı oluşturur. Ancak bebeğin anlam vermekte zorlandığı karanlık ve gizemli bir iç dünyası da vardır. Bebekte hem yoğun bir güzellik hem de tekinsizlik uyandıran anne bedeninden sağlıklı bir şekilde ayrışamamanın toplumsal alanda bazı sonuçları olabilir. Anne bedeninden çalkantılı ayrılan çocuklar kadın bedenine karşı olumsuz tavırlar takınabilirler. Bu tarz tutum ve davranışlar bireyin anne bedeniyle karşılaşması onlarda bir çalkantı yaratır ve bunun tetiklediği erken kaygılarla başa çıkmak için savunmalar geliştirir. Bu filmde Egemenin annesini gördüğü zaman ki tavırları ona karşı alakasız olması ve mümkün olduğu kadar ondan uzak kalmak istemesi anne bedeninden çalkantılı ayrılış süreciyle açıklanabilir.
Klein’a göre (1930) anne bedeninden sağlıklı bir şekilde ayrışmak ve saldırganlığı yüceltmek simge oluşumunun gelişmesini sağlar, yaratıcılık ve üretkenliğin kapılarını açar.
Sutton 3’lü Mahrumiyet Kavramı
İlk mahrumiyet, çocuğun kontrolü dışında gelişen dış koşullar tarafından meydana gelir. İkinci mahrumiyeti yaratan ise, çocuğun sakat savunmalar geliştirmesine yol açan içsel kaynaklarıdır. Aileleri tarafından terk edilen veya ihmal edilen çocukların ayrılık anksiyetesine karşı geliştirdikleri savunmalar çevresindekilerin ruhsallığında yeniden canlanır. Egemen’in işyerinde sevilmesi özellikle Umay hanımda uyandırdığı şefkat ve anlayış hissi bunlardan dolayı kaynaklanıyor olabilir. Bowlby’e göre güvensiz bağlanma biçimleri nevrotik bir kişilğin gelişmesine zemin oluşturur. Yani bu durumun hastalıklara yol açacağını iddia eder.
İnsan insana ilişki deneyimlerinde karşılıklılık “birincil hayal kırıklığına” bağlı olarak ölü, depresif ve yanıtlanamayan içsel nesnelere sahip çocuklar için önemlidir. Douglas’a (2007) göre çocuğun dünyasında yanıtlayan nesneye dair bir içsel beklenti vardır. Eğer erken süreçler ihmal, yoksunluk veya yanıtlamayan bir nesne tarafından kesintiye uğrarsa sonuç “birincil hayal kırıklığı” olur. Gülseren, Egemen için empati kuramayan bir içsel nesnedir. Bu sebeple Egemen’in “birincil hayal kırıklığı” yaşamasına sebep olmuş olabilir.
Winnicot’a göre anne, bebeğine yeterince iyi uyum sağlamışsa bebek ve anne sanki tek vücutmuş gibi yaşarlar. Zamanla bebeğin benlik gücü annesinden ayrışır. Eğer benlik bütünleşmeden önce annenin bakımında ciddi sorunlar varsa, ihmal ediyorsa veya yeterince iyi bakamıyorsa bebeğin ruhsallığında kalıcı hasarlar olur. Çocuk ne kadar küçükse ve annesine ne kadar bağımlı ise annenin bakımsal eksiklerinden o kadar çok etkilenecektir çünkü yoksunluklarını kendisi tamamlayamayacaktır.
.Mahler Ayrılma Bireyselleşme Kuramı
Normal simbiyotik dönemin en önemli özelliği anne ve yavrunun duygusal bir bağ oluşturabilme yetisidir. Daha sonraki tüm insan ilişkilerine zemin hazırlayan da bu ilişkidir. Sağlıklı bir simbiyotik dönem ayrılma birleşme döneminde anneden başarıyla ayrılabilmenin ön koşuludur. Bu dönemi sağlıklı bir şekilde atlatmış görünmeyen egemen için bireyselleşme ve dengeli bir kimlik duygusunun kazanılamadığını filmde görülmektedir. Annesi ile her sabah ve akşam yemeğinde yaptığı tartışmalar buna örnek olarak gösterilebilir.