• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

WHIPLASH (2014): SADİST MÜZİK HOCASI VE HIRSLI ÖĞRENCİ

WHIPLASH (2014): SADİST MÜZİK HOCASI VE HIRSLI ÖĞRENCİ

Andrew, meşhur jaz bateristi Buddy Rich gibi iyi bir baterist olmayı isteyen bir müzik öğrencisidir. Okulu Schaffer Konservatuarı’nın Studio Band topluluğuna girmeye çalışır. Grubun eğitmeni Terence’ın dikkatini çekmeyi başarır ve grubun bateristi olur. Bu süreçte yaşananları anlatan filmde öğrencileriyle alay eden, onları aşağılayan ve her türlü küfür ve şiddeti uygulamayı kendine hak gören Terence ile Andrew arasında yaşananlar beyaz perdeye taşınmıştır.

Sadist kişi karşısındakinin ne isteyeceğini, ne hissedeceğini ve ne düşüneceğini karıştırtarak, aşağılayarak ve acı çektirerek zihnini egemenliği altına alır. Böylelikle karşısındakini tümüyle yöneterek köleleştirir. Bu filmdeki müzik hocası Terence böyle bir kişidir. Filmin ismi olan Whiplash (kırbaç ucu, kırbaç darbesi, kırbaç kullanırken çıkan ses) da bu duruma gönderme yapar. Terence elinde kırbacı olan bir eğitmen gibidir. Kırbaçlamaz ama diliyle döver, istediği tempo yapılamazsa tokatlar, daha da sinirlenirse üstüne sandalye fırlatır.

Böyle sadist ve kendini beğenmiş kişilerin yanında çile çekmeye hazır ve kendini beğenmeyen, özgüvenleri düşük mazoşist yandaşları olur. Bu kişiler ise bu ilişki ile onaylanma ve özgüven gereksinimlerini karşılarlar. Andrew’un hocasıyla ilişkisi başlayınca ve gruba girme hedefine ulaşınca güveninin arttığı gözlenir. Hocasının kabulünü alınca hoşlandığı kıza çıkma teklif edebilir. 

Ergenlik böyle çilelere talip olunabilen ve özgüvenle ilgili gelgitlerin bol olduğu bir dönemdir. Andrew genç ergenlerin bu hallerini çok güzel sahneler.

SADİST VE MAZOŞİST İKİLİSİ

Sadomazoşist ilişkiler döngüseldir. Bir gün sadist olan diğer gün mazoşist olabilir. Bu ilişki içinde çekilen sıkıntı ve acılardan haz alınır. İlişkinin doğasındaki ikili yapı, döngüsellik ve alınan haz ilişkiyi sürekli ve dinamik kılar. Böyle ikililer birbirlerinden kolay ayrılamazlar, birbirlerine bağımlıdırlar. Ne yazık ki bu ilişkinin tüketen, sömüren, acı veren ve kötüleştiren yönü ağır basar. Sadist roldeki kişi çektirdiği acı ve zulüm ile doyum sağlarken mazoşist rolündeki kişi de onun güven ve gücünden beslenir.

Filmde Andrew ve Terence arasındaki ilişkide tersine dönen roller açıkça görülür. Alıştırmalarda kurban olan Andrew sahnede kontolü eline geçiren olmuştur. Gruptan atılır, Terence ona hiç acımaz, hiç hoşgörü göstermez. Andrew da ona acımaz ve Terence'ın okuldan atılmasınnı sağlar. Hoşgörü ve anlayışın olmaması ilişkiyi bir kısır döngüye sokmakta ve ilişkinin alternatif yollarla sürmesine izin vermediği için hata ve yanlış görülen durumlarda ilişkide kopmaya neden olmaktadır. Andrew'un kendine hoşgörü göstermediğini, çalışmalarda kendine çektirdiği acılardan ve başaramayınca yıllardır emek verdiği bateristliği bırakmasından anlıyoruz.

ONAYLANMA AÇLIĞI

Onaylanma ile artan özgüven bir onaylanma açlığını düşündürür. Filmde Andrew'un bu açlığını gösteren en güzel sahne aile yemeği sahnesidir. Burada babasının desteğini ve aile önünde oğluyla gururlanmasını göremiyoruz. Bunu Andrew da göremiyor ve bir başkaldırı ile protesto ederek çıkıyor. Bu protesto neye ihtiyacı olduğunu ve neyin eksik olduğunu anlayabilen bir gencin sağlıklı bir başkaldırısıdır. Aynı başkaldırıyı filmin sonunda da görürüz. Andrew "ben buradayım" dercesine tüm çabasını sergiler. Ama bu çabada Andrew'u tüketen bir şiddetlilik de vardır. 

İKİLEMLE BAĞLAMA

Terence için ise "Seni istiyorum sen iyisin" ile  "Seni istemiyorum iyi bir baterist değilsin" yan yana gitmektedir. Terence, bir övüp bir yererek yarattığı gerilim ve ikilem ile öğrencilerini daha iyi olmaya zorlar, kendine bağlar. Onların, iyi oldukları hissine kapılıp rehavete düşmelerini engeller.  Bunun insanı çalışmaya ve işlerini sahiplenmeye iten bir yönü var ve bu film bu durumun en zorlayıcı hallerinden birisini yansıtmıştır.

İÇ İÇE GEÇİŞ VE PARANOYA 

Terence ve öğrencileri, en iyisi olma ve sınırlarını zorlama çabasında o kadar iç içeler ki bu iç içelik paranoid yani şüpheci düşünceleri tetikler. Bu iç içelikte Terence'ın karakterinin etkisi büyüktür. Terence'ın "Hata yapmak bana karşı yapılan sabotajdır." repliğiyle açığa çıkan paranoya eğer öğrenci bunu doğru kabul eder ise öğretmeni ile bir kaynaşmaya götürür. İçinde korku ve tehdit olan bir kaynaşma ve sınırları zorlama vardır burada. Hata kabul etmez bir ilişki içindedirler.

Terence’ın “motivasyon” yollarından bir diğeri ölümüne yarıştırmaktır. Andrew, Ryan ve Carl'ı sürekli rekabete sokar. Bateri koltuğunda hiçbiri rahat oturamaz. Aşağılanıp yerleri değiştirildikçe daha çok rekabete girerler.

BENİ DEĞİL ONU DÖVÜYOR

Sadist öğretmen Terence suçsuz ve güçsüz olana  saldırıp onu dışladığında diğer öğrenciler rahatlar. Nereye boşalacağı belli olmayan sadistik öfkenin nesnesi olmaktan kurtulma ile geçici olarak yaşanan rahatlama aynı zamanda diğer öğrencinin yediği fırça ile öğrencilerde bir boşalım yaratır. Yanlış yapanın atıldığını görenler için bir musibet bin nasihattan daha çok etki eder. Artık bundan sonra kolaysa yanlış çal.

Ceza ve aşağılama, öncesinde Terence'ın sağladığı tehdit dolu, güvensiz ve huzursuz ortamı bir noktaya taşır. Belirsiz tehdit ve huzursuzluk birisinin cezalandırılması ile yerini bulunca kısa bir süreliğine rahatlama getirir.

Andrew'un babası yanındadır ama hırsları ve istekleri açısından beklediği desteği ve motivasyonu alamıyor gibidir. Babası, pek başarılı olamamış bir lise öğretmenidir. Terence ise dışarıdan çok iyi ve başarılı gözüken bir grubun yöneticisidir.

YOK SAYILAN ACILAR VE DUYGULAR

Andrew için çalışmak ve başarılı olmak o kadar önceliklidir ki kız arkadaşının onu yavaşlatacağını ve büyük olmasını engelleyeceğini düşünür. Kız arkadaşı ise tam tersine iddiasız ve hırssız biri gibidir. Sıradan bir sevgili ilişkisi bekler Andrew'dan. Ama Andrew başarmak için onu bırakır. Başarmak için saatlerce çalışmaya başlar. O kadar çok çalışır ki elleri kanar. Ama başarı için acısını duymamazlıktan gelir. Aynen kız arkadaşına karşı hissettiği duyguları yok sayarak ayrılması gibi.

Filmde bu durum çok dramatik bir biçimde verilmiştir. Ne yazık ki gerçek yaşamda böyle durumlar az değildir. Başarı ve kazanma uğruna acılarını, duygularını yok sayan, yaşamlarını tüketen insanlarla karşılaşırız. Başarı uğruna eşlerini, çocuklarını, arkadaşlarını yok sayan ve yalnızlık yaşayan hatta bu yalnızlıklarını bile hissetmeyenler pek çoktur.

SUÇLULUK YERİNE SADİZM

Terence bir gün çok üzgün bir şekilde sınıfına eski öğrencisi Sean Casey'in ölüm haberini verir. Sean’ın bir trafik kazası nedeniyle öldüğünü söyler. Ama aslında Sean’a araba değil Terence çarpmıştır. Terence’ın baskısı ve zulmü yüzünden Sean depresyona girip intihar etmiştir. Terence bu haberi verdikten sonra o günkü çalışmada zalimliği artar. Sanki suçluluk duymak yerine daha çok zalimleşir. Andrew, Ryan ve Carl'ı saatler süren ve tüketen bir seçmeye alır. Andrew kazanır.

BABA BAK ...

Tüm bu bağlayıcı ve köleleştirici süreçler Andrew’un bir çocukluk anısı üzerinde kristalize olur. Andrew çocukken babasına “Baba bak ne kadar hızlı çalıyorum.” diyerek kendini göstermek ister. Bu anının o zamanlar alınamayan karşılığını Terence’ta bulur. Andrew o kadar sahiplenir ve işe asılır ki trafik kazası sonrası kan revan içinde kalmak bile onu durduramaz. Hatta artık Terence bile durduramaz onu.

ÖÇ

Bu kadar yatırım yapılan bir süreçte yaşanan hayal kırıklığının öç alma isteğini doğurmaması mümkün değildir. Fırsat eline geçince Andrew Terence’tan daha sonra Terence Andrew’dan öcünü alır. Büyük aşklar büyük nefretlere dönüşür. 

Andrew ve Terence tekrar karşılaştıklarında Terence’ın yorumları Andrew’u yine etkiler. Terence’a göre gerçek bir sanatçının “”Hevesi HİÇ kırılmaz.” Terence’ın en sevmediği iki kelime ise “iyi iş”tir. Bunun söylenmesi ile azmin ve çalışma isteğinin kırılacağını düşünür.   

Filmin sonundaki performans beklenmedik bir anda gelen ve Andrew’u bitirecek bir hamle ile alınan öç ile başlar. Terence Andrew’un geleceğini bitirecek bir tuzak kurmuştur ona. Andrew yaşadığı şoku babasını görünce üzerinden atar. Sanki babasının yolundan geri dönercesine sahneye geri döner. Kim kimi yönetiyor? sorusu performansa gerilim katar. Bu sefer Andrew Terence’a boyun eğdirir. Roller değişir. Acaba Andrew yeni bir Terence mı olmuştur?