• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

MARILYN'LE BİR HAFTA - HİSTERİK KİŞİLİK

MARILYN'LE BİR HAFTA - HİSTERİK KİŞİLİK

Rüveydanur Beyazıt, Tuğba Sü   

Filmde Marilyn Monroe’nun Prens ve Şov Kızı filminin çekimleri için gittiği Londra’da geçirdiği bir hafta işleniyor. Marilyn’in tüm insanlar üzerindeki büyüleyici etkisiyle birlikte aynı zamanda Marilyn’in Hollywood’da gösterilmeyen ruhsal çöküntüleri de filmin ana konusunu oluşturmaktadır. Londra’da geçen bu bir haftada çekimlerdeki asistan Collin’le yakınlaşması, yazar olan kocası Arthur Miller ile çatışmaları, drama hocası Paula’nın ve Düşes Sybıl’in desteğini, filmin yönetmeni Sir Laurence ile olan anlaşmazlıkları görülmektedir.

Marilyn Monroe’nun Genel Durumunun Histerik Yapılanma Açısından İncelenmesi

Filmde Marilyn’in ilk defa görüldüğü  havaalanı, basın toplantısı, set ekibiyle ilk buluşması gibi sahnelerde onun çekiciliğini, kalabalığın merkezinde bulunması, diğer kadınlardan oldukça farklı olan bir dış görünüşe sahip olduğu, insanların ona olan ilgisi ve Marilyn’in de bu ilgiden memnuniyeti görülmektedir. İnsanlarla birebir olan ilişkilerinde flörtöz davranışları, kışkırtıcı bakışlarıyla ilgiyi üzerine toplamaktadır. Tüm bu durumlar ele alındığında  histerik kişilerin sahip olduğu özelliklerin Marilyn Monroe’nun yapılanmasında da yer etmiş olduğu yorumu yapılabilir. Diğer yandan Marilyn’e insanların gösterdiği bu ilgi Marilyn’e kalıcı bir memnuniyet sağlamamakta ve kalabalıklar içindeki büyüleyici görüntüsünden sonra bu ilginin onun için doyurucu olmadığı göze çarpmaktadır.

Histerik kişiliklerin sahip olduğu dramatikleştirme, duygusal coşkululuk, renkli ve abartılı konuşma, ayartıcılık gibi durumları filmdeki Marilyn Monroe karakterinde gözlemlemek mümkündür. Uzun süreli gülmeleri ve bir anda ağlamaya başlaması ile duygusal coşkululuk ve duygusal patlamaları görülmektedir.

  Histerikler aynı zamanda korktukları durumun tam tersi şekilde davranan ‘kontrofobik’ kişilerdir. Nitekim filmde Marilyn de terk edilmekten korkan fakat hep terk eden olarak görülmektedir. Egonun en etkin taraflarından biri durumlara egemen olmaktır. Terk edilmekten  kaygılanan egonun terk edilme durumlarını egemenliğine alma biçimi olarak kullanması söz konusu olabilmektedir. Terkedilme korkusu aslında normal ilişkiler için faydalıdır ve ilişkiyi hayatta tutar. Fakat Marilyn’in durumunda terk edilme korkusunun samimiyeti ve ilişkiyi bozan bir hal aldığını göze çarpmaktadır.

   Filmdeki pek çok sahnede Marilyn’in drama hocasından aldığı yoğun iltifatlar gözlenmektedir. Drama hocasının Marilyn’in parayla yanında çalışan biri olduğu düşünüldüğünde ideal üst benliğin disosiye edilip ayrıldığı ve bu kadın tarafından işlevini sürdürmeye çalıştığı yorumu yapılabilir. İdeal olan drama hocası tarafından belirlenmektedir. Fakat bu durum Marilyn için kalıcı olmayan ve doyum sağlamayan bir çözümdür.

   Düşes Sybıl rolünde izlediğimiz tiyatro oyuncusu kadının ise ortalığı sakinleştirdiğini, sertlikleri adeta annesel bir ego gibi yumuşattığını böylece disosiasyonu engellediğini söylemek mümkündür. Böylelikle bir bütünlük ve süreklilik sağlanır.

   Histerikler genelde bir sahnede oynuyor gibi günlük yaşamlarında rollere bürünürler. Örneğin annelikleri adeta anne rolünü sergiliyor gibidir. Bu yüzden yanındaki insanlar da ‘rol yapıyor’ diyerek onları suçlarlar. Bu da histeriklerin kurdukları ilişkilerin samimiyetini bozar. Nitekim filmde de Yönetmen Sir Laurence’in ‘Numara yapıyor, bir kendine gelse oynayacak’ diyerek Marilyn hakkında yakındığı görülmektedir.

    Marilyn’in erkeklerle ilişkisinde karşıyı uyardığı, yakınlaştığı sonra da geri çekildiği filmin pek çok sahnesinde yer etmektedir. Bu durum bize Marilyn’in cinsellikle bağlantılı korkularıyla, karasızlıklarıyla, yakınlaşma sorunlarıyla ilgili olarak bilgi verebilir. Collin’i öpmesi, sonra elini tutunca uzaklaşması, sonra tekrar davet etmesi gibi git gelli halleriyle yakınlaşmak isteme istememe çatışmasını sergilemektedir.

    Collin’in ve Marilyn’in hayatındaki üçüncülerin (Marilyn’in kocası Arthur Mıller ve Collin’in sevgilisi) aralarında oluşabilecek yıkıcı bir yakınlaşmanın dinamiğini değiştirdiği görülmektedir. Çocukluk döneminde  babanın üçüncü olarak anne bebek ilişkisine girmesiyle sınırların kolayca iç içe geçerek yıkıldığı, tasarımların karıştığı ikili ilişki çok parçalı bir yapı kazanır.  Histerikler üçlü ilişkilere girebilirler fakat kolayca regrese olup ikili ilişkiye gerileyebilirler. Filmde Marilyn Monroe ve Collin birbirlerinin hayatındaki üçüncüleri (Arthur Miller ve Collin’in sevgilisi) tanımaktadırlar. Böylece filmin sonunda üçüncülerin etkisiyle daha sağlıklı ilişkinin sağlandığı söylenebilir. Artık Marilyn için Collin, Collin için Marilyn üçüncü olarak anılarında kalabilmiştir.

Marilyn Monroe’nun Geçmişinin Histerik Yapılanma Açısından İncelenmesi

  Marilyn Monroe’nun geçmişi araştırıldığında ise toplumun bildiği ışıltılı hayatından çok uzak olan travmatik yaşantıları olduğu görülmektedir: Babasının kim olduğunu bilmiyor oluşu, annesinin şizofreni olup hastanede kalışları, 11 farklı üvey ailede yaşamı, bu süre zarfında uğradığı tacizler… Çocukluk yıllarında yaşanan bazı olaylar ilerleyen yıllarda histerik belirtilere kaynak olabilmektedir. Özellikle de ilişkileri cinselleştiren yaşantıların. Bu çerçevede Marilyn’in travmaların etkisiyle yaşadığı korku, kaygı, utanç gibi duyguların ruhsal bir zedelenme yarattığı ve işlenmeyi sürdüren ruhsal acılarından dolayı Marilyn’in acı çektiği yorumu yapılabilir.

   Sağlıklı bir ruhsal yapılanmanın sağlanması için kişi büyürken bağlanılan sürekli bir nesne olmalıdır. Marilyn’in çocukluk yıllarında düzenli bir aile yaşantısının olmaması durumunun nesne sürekliliğinin sağlanamamasına neden olduğu söylenebilir.

   Marilyn’in babasını hiç tanımamış olması da babanın çocuğun ruhsal yapılanmasında sağladığı ‘gerçeklik’ ve ‘yasa koyma’ gibi durumlarda eksiklikler olduğuna dair bilgi sağlamaktadır. Bu durumla ilgili olarak Fain emzirme sırasında annenin düşleminde aşık olduğu bir erkeğin baba olarak canlanmasıyla bebeğin cinselleşmesinde denge sağlandığından bahseder. Marilyn’in ise babasının kim olduğunu bilmemesi, annesi tarafından da muammalı bir durumun söz konusu olduğuna işaret ediyor olabilir. Böylece Marilyn’ın durumunda babasal olanın eksikliğinin histeri oluşumuna etkisine dair yorumda bulunabilmek mümkündür. Marilyn hem anne şefkati hem de babanın koruyuculuğundan mahrum kalmış gibidir.

   Marilyn’in geçmişindeki bu travmatik olaylar ve sonrasında ünlü bir dünya starı olmasıyla Marilyn’in büyük bir toparlama çabası gösterdiği ve bu hastalıkla bir tutunma yakaladığı söylenebilir. Nitekim gerçek hayatında terapiste gidişi bu iyileşme çabasının bir kanıtıdır. Fakat bilinç dışı sorunlarının bir türlü onarılamamasıyla intihar ederek yaşamına son vermiştir.

  Histeriklerde mastürbasyonla ilgili ciddi sıkıntılar söz konusudur. Cinsellik ahlakçı ve yasakçı üst benlik ile cinselliği hızlı ve yoğun yaşamak isteyen dürtüler arasında sıkışmıştır ve ifade yolu bulamaz. Çocuklar 3 yaş civarında mastürbasyon yapmaya başlarlar. Anne babalar ise bunu yasaklar. Bu yasaklama sert bir biçimde yapılmaz ve güvenli bir şekilde konuşulursa egoyu güçlendirir. Böylece bu yasaklama içselleştirilir ve bir düşleme dönüşür ve cinsellik bastırılmaya başlanır. Histeriklerde ise cinsellik, mastürbasyon ve genital bölgeler hakkında konuşulmaması durumun sorun yarattığı söylenebilir. Marilyn’in annesinin şizofren olması, 7 yaşına kadar dindar bir ailede yaşaması gibi durumlar bize mastürbasyon ve cinselliğin sağlıklı bir şekilde konuşulamamış olduğunu düşündürtmektedir. Böylece cinsellik ayıp, yasak, kelimeleri olmayan bir durum olarak kalırken bir yandan da ergenlikle birlikte  cinsellikle ilgili dürtüler yoğunlaşır. Bu durumun sonucu olarak histerik cinselliğini ifade edemez ve eyleme dökmeler görülür..Bu nedenle fazla mastürbasyon yapabilir, pornografiyle oldukça düşkün olabilirler. Erkek ve kadın imgeleri idealizedir, insanüstü bir erkek veya kadın imgelenir .Ancak gerçek yaşamda bu şekilde olmadığını anlayan histerik gerçek bir cinsellikten yoksun kalır.  Bu nedenle fantezi kurmaya devam eder ve mastürbasyon yapar. Düşlemdeki ve gerçekteki cinsel yaşam disosiye olur. Histerikler cinsel ilişkilerinde çok zevk alıyormuş gibi görünerek rol yapabilirler. Cinsel yaşamlarında derinlik ve bütünleşme yoktur. Cinsellik hayal kırıklığına neden olur ve sahte hale gelir. İğrenme, doyuma ulaşamama görülür.

    Anne çocuk ilişkisinde bebek anneyi emdiğinden dolayı anne bebek için erotik bir nesne ağız da erotojenik bölge olur. Çocukta mastürbasyon ile otoerotizm başlar, çocuk kendine yatırım yapar. Diğer yandan çocuk anne ve babanın beraber yatmasından rahatsızlık duyar, öfke yaşamaya başlar ancak zamanla kabullenme kendini gösterir. Dışarıda kalan çocuk mastürbasyon yaparak anne ve babaya duyduğu öfkeden kurtulur. Bir diğer yol da  oyuncak bebek, oyuncak ayı gibi nesnelerle bu öfke hissini yatıştırmasıdır. Bu yöntemle anne ve babanın yerini başka bir nesne alır. Çocuk, anne ve babanın ‘ben’den ayrı olduğu tasarımını oluşturur.

   Kişi ödipal dönemde anne ve babayı cinsel bir nesne olarak görür ve daha sonraki dönemlerde bu algısını bastırır. Ancak histerikler bunu bastırmakta zorlanırlar. Anne ve baba histerikler için hala cinsel bir nesne olarak kalmaya devam eder. Bu durum ensestiyöz kaygılar yaratır ve cinselliği ketler.

Marilyn Monroe’nun İnsan İlişkilerinin Psikanalitik Açıdan İncelenmesi

  Histerikler ilgiyi uyarma yoluyla alırlar. Fiziksel görünüş ve duruşlarına oldukça önem verirler ve oldukça bakımlı olduklarından dolayı girdikleri ortamda fark edilirler. Histerikler bu görünüşleriyle dikkat çekmeyi severler ancak içtenlikli bir şefkat bulmakta zorlanırlar.     Histerik kişinin çevresindekiler onu cinsel yönüyle beğenir ve ona bu şekilde yaklaşma eğilimi gösterirler. Histerik, kişiliğiyle sevilmediğini fark ettiğinde hayal kırıklığı oluşur. Bu durumda şefkat ve cinsellik birbirinden ayrılmış olur. Çocukluktaki kucaklaşmayla cinsellikteki kucaklaşmanın farkını anlamakta oldukça zorlanırlar. Bu nedenle her kucaklaşma, histeriğe cinselliği hatırlatabilir ve taciz olarak hissedilebilir. Freud bu nedenle histeriklerin çocukluğunda bir travma yaşadığını ve tacize uğramış olabileceklerini düşünmüştür. Ancak bir kişinin histerik olması için geçmişte taciz gibi bir travma yaşamış olması gerekli değildir.

Histerik kişilerde kurtarılma ve korunma isteği oldukça yüksektir ve bunu karşıdaki kişiye yansıtırlar. Marilyn’in de bu isteğini filmde kocası Miller’in bir sahnede anlattığı görülmektedir. Marilyn’in onu kurtarmasını istediğini ancak kendisinin bunu yapamadığını ve bu durumla baş edemediğini söylemekte olan Miller ilgisini kaybeder. Histeriklerin bu isteğine terapi sırasında da rastlanmaktadır. Histerik kişi kurtarılmak istediğini farklı şekillerde belli eder. Bu aktarımı seansta yorumlamak gerekir. “Sizi kurtarmamı mı istiyorsunuz ?”gibi sorular yönlendirerek histeriğe düşünme fırsatı yaratabilmek oldukça önemlidir.

  Histerikler ben beceremiyorum, bana yardım edin kısmını farklı yollarla diğer insanlara iletmeye çalışırlar. Filmde de Marilyn’in konversif belirtilerle bu yardım çağrısını gösterdiği görülmektedir. Bu yardım çağrısına da insanların tepkisinin iki farklı şekilde olduğu yorumu yapılabilir. İlki “sen yaparsın” gibi sözlerle Marilyn’e destek olma ve teşvik etme davranışıdır. Ancak bu davranışın etkili olmadığı görülmektedir. Histerikler böyle bir durumda anlaşılamadıklarını bilirler. İkinci bir yaklaşım olarak Colin  incelendiğinde Marilyn’e olan tavrının daha farklı ve daha etkili olduğu gözlenmektedir. Marilyn’in şefkat arayışını fark ettiği, ona cinsel anlamda yaklaşmadığı, onu anladığı ve Marilyn’in beklediği ilgiyi ona vererek yüreklendirdiği görülmektedir. Bu yaklaşımın sonucunda Marilyn film çekimleri sırasında rolüne kendini daha iyi verebilmiş ve insanları şaşırtmıştır.

   Filmde dikkat çeken bir  bir diğer nokta Marilyn’in mutlu ailelerden, çocuklardan bahsediyor olmasıdır. Colin’e gerçek bir ailesinin olup olmadığını sorması, kendi ailesinden ve babasını hiç tanımıyor oluşundan bahsetmesi de anne ve baba figürünün çocuk için önemli olduğunu göstermektedir. Marilyn’in gerçek bir aileye duyduğu özlemin varlığı ve baba şefkatini aslında diğer erkeklerde aradığı yorumu yapılabilir.

   Histeriklerin bir diğer özelliği insanları çekiciliğiyle büyüledikten sonra o insanlarda bıkkınlık hissi yaratmalarıdır. O kişi için çekilmez biri haline gelirler ve kişi kendi işine odaklanamaz, başarılı olamaz. Aslında bir nevi histerik kişi karşıdaki kişiyi enerjisel olarak sömürülebilir. Filmde Marlyn’in eşi Arthur Miller’ in de bu durumda olduğu gözlenmektedir. Bu durumdan kurtulmak için Marlyn’ den uzaklaşmış ve şehir dışına çıkmıştır. Terapi sırasında da histerik kişi, ilk görüşmelerde terapisti çekiciliğiyle büyüler. Daha sonra terapiste bıkkınlık hissi verebilir.

  Marilyn’in hayatı araştırıldığında eşi Miller’in meşhur bir yazar ve oldukça entelektüel biri olduğu görülmektedir. Marilyn’in de güzelliğiyle ünlü bir star olduğu bilinmektedir. Bu durumda aslında iki farklı insanın mükemmel birisiyle evlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu gibi ilişkilerde narsistik nesne seçimi olduğu söylenebilir. Narsistik nesne seçiminde kişi daha çok mükemmel insanlarla ilişki kurar. Bu seçim bazı durumlarda kötü sonuçlara yol açabilir. Daha iyisi aranmaya başlandığında, karşıdaki kişi sömürülmeye başlandığında narsistik nesne seçimi sağlıklı olmamaktadır. Derin bir ilişkide hayal kırıklığı çok sık yaşanmaz, yaşandığında ise bu hayal kırıklığı toparlanabilir. Histerik kişilerin ilişkilerinde ise hayal kırıklığına daha fazla rastlanır, bu durumun üstesinden gelmek ve toparlamak onlar için zordur. İlgilerini çabuk kaybederler, dikkatleri kolay dağılır. Bununla baş etmekle uğraşmak yerine sıklıkla eş değiştirmeye başvurdukları görülmektedir. Marilyn’in de çok sık partner değiştirdiği bilinmektedir.

Marilyn Monroe’nun Kullandığı Savunma Mekanizmalarının İncelenmesi

Histerik kişilerde savunma mekanizmalarında konversif belirtilere oldukça sık denk gelinir.

Konversiyon histerisinde çatışmanın yarattığı kaygı felç, kasılma, ağrı, uyuşma gibi nörolojik bir belirtiye dönüşür. Filmde de Marilyn’in sürekli hasta olduğu,baş ağrısının olduğu, uyuduğu ve ilaç kullandığı göze çarpmaktadır.

   Konversif belirtilerde birincil ve ikincil kazançlar vardır. Birincil kazanç asıl kaygı yaratan durumdan kaçınmayı sağlarken ikincil kazanç kişiye ek olarak fayda sağlayan kazançlardır. Marilyn için birincil kazanç belirtileri (ağrı, hastalık) sete gitmemesi ve böylece onun için kaygı yaratan ortamdan uzaklaşmış olmasıdır. Hasta olup çevresindeki insanlardan daha fazla ilgi görerek ikincil kazanç elde etmiştir. Bunların dışında baş dönmesi, mide bulantısı gibi gebelik belirtileri gösterebilirler ancak bunlar sahte belirtilerdir.

   Bir diğer savunma mekanizması ise disosiasyondur. Disosiasyon kelime olarak bir tarafa koyma, bölme, ayırma gibi anlamlara gelmektedir. Savunma mekanizması olarak da kişinin inkarla birlikte bazı duygu veya durumları bölmesi, ayırmasıdır. Filmde bu durum bir çok farklı sahnede görülmektedir. Marilyn ile Colin’in beraber her şeyden uzaklaşıp gezmeleri, Marilyn’in film çekimini bile umursamaması aslında yaşadığı acı ve üzüntüyü disosiye ettiğini göstermektedir. Histeriklerde olumsuz duyguları disosiye etme durumu oldukça fazladır. Bunun dışında Marilyn’in kolaylıkla rol değişikliği yapabilmesi de bir tür disosiasyondur. Kalabalık bir ortama girdiğinde farklı bir role bürünüp asıl Marilyn’den ayrılma gösterir. Histerikler için rolden role geçmek oldukça kolay bir eylemdir.

   Diğer savunma mekanizması olan bastırma da birçok farklı yerde göze çarpmaktadır. Histeriklerde bastırma kullanılır ancak tam olarak bastırma sağlanamaz. Bu nedenle histerik kişi bilinçdışı malzemesine rahatlıkla ulaşır. Bununla ilgili özellikle eyleme dökmeler görülür. Cinselliği bastıramayan Marilyn’in Colin’i öpmesi, evli olmasına rağmen bu duyguyu bastıramaması eyleme dökmelere örnek olarak verilebilir.

Bastırma savunma mekanizmasının yetersizliği histeriklerde çaresizliğe dönüşebilmektedir. Bu çaresizliği yalnızca histerik kişiler değil çevresindeki kişiler de yaşamaktadır.

    Yer değiştirme de sık görülen savunma mekanizmalarındandır. Bastırmanın olduğu yerde bu savunma mekanizmanın olması doğal bir durumdur.  Yer değiştirme,bir düşüncenin ve nesnenin önem ve yoğunluğunun, bu düşünceden ayrılarak daha az yoğunlukta başka bir düşünce veya nesneye yönlendirilmesidir. Bu, bir boşluk oluştuğunda buna katlanamama ve başka bir nesneyle onu doldurmak olarak düşünülebilir. Filmde de Marilyn’in bu mekanizmayı kullandığı görülmektedir. Özellikle ilişkilerinde bunu oldukça kullanan Marilyn, eşi Miller gittiğinde bu boşluğu Colin ile doldurmaya çalışmıştır. Ödipalle ilişkilendirmede bulunulursa hiç tanımadığı babasının yerine sürekli olarak başka bir erkeği koyduğu düşünülebilir.

   Yansıtma savunma mekanizması, kişinin bastırdığı düşünce ve dürtüleri başkasına mal etmesi olarak açıklanabilir. Bu mekanizma filmde Marilyn’in üst benliğinin yönetmene yansıtılmasıyla görülmektedir. Aynı zamanda Marilyn’in ilgi istediği, o ilgiyi kendine gösteremediği, bu nedenle ilgiyi dışarıdan beklediği yorumu yapılabilir. Yani Marilyn ilgi isteğini dışarıya yansıttığı için ilgi ona dışarıdan gelmektedir. Cinsellik yerine şefkat istediği de düşünüldüğünde dışarıdan gelen arzu ve cinsellik aslında yansıtmanın diğer bir örneğidir. Marilyn’e göre “Ben onları cinsel açıdan arzulamıyorum,onlar beni arzuluyor” düşüncesinin olduğu anlaşılmaktadır.

Marilyn Monroe’nun Üstbenlik Yapılanmasının İncelenmesi

  Histeriklerin üst benlik sorunlarına değinilecek olunursa burada oldukça fazla meseleyle karşılaşılır. Özellikle izlediğimiz filmde Marilyn’in eşini aldatması, sete geç gelmesi, bazı günler sete hiç gelmemesi üst benlikle ilgili sorunların olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal kurallarla ilgili durumları her zaman çevresindeki insanların söylediği, bu insanların onu uyardığı görülmektedir.

  Histerikler için sürdürülebilirlik ve düzenli olmak zor bir duruma dönüşebilir. Seanslarda da bu durum kendini gösterir. Histerik kişi seanslara gelmeyebilir, sürekli gecikebilir. Bu ödipal dönemde kuralların içselleştirilememesi ile ilgili bir durumdur.

  Histerikler hatalarını inkar edince bu durum da onlarda saflık ve aptallık hali yaratır. Marilyn’in bu saflık ve aptallık haline birçok yerde rastlanmaktadır. Marilyn’in replikleri hatırlayamadığı, yönetmenin söylediklerini çoğu kez anlayamadığı görülmektedir.

Marilyn tüm bunların dışında yüceltmeyi de yapabilmiş birisidir. Yüceltmede dürtüler, idin baskısından uzaklaştırılarak toplumsal olarak uygun görülen bir amaca yönlendirilir. Nitekim mesleğinde başarılı dünyaca ünlü bir stara dönüşmesi de yüceltme yapabildiğinin göstergesidir. Özellikle Marilyn’in geçmişteki travmalarına bakıldığında yüceltmeyi yapabilmiş olması çok olumludur.

   Histeriklerin günlük hayatta enerjisiz ve düşüncesiz olmaları bilinçdışına çok fazla enerji harcanarak uyanıklılık haline enerjinin kalmaması olarak açıklanabilir. Bilinçdışı cinsellikle o kadar ilgili ve cinsellik bilinçdışında o kadar yoğundur ki bütün enerjiyi emer. Kişi bu durumu kendi yararına kullanabildiği, kendi yararına yücelttiği zaman faydalı olabilir.

Filmdeki Diğer Karakterlerin Psikanalatik Açıdan İncelenmesi

  Diğer karakterlere bakıldığında genel olarak mutlu , başarılı ve ailesine kendini kanıtlamaya çalışan bir karakter olarak Colin’in öne çıktığı görülmektedir. Nitekim babasının ünlü bir tarihçi olduğundan, kendisinin hep abisinin gölgesinde kalan bir hayal kırıklığı olduğundan bahseder. Sette ise ailesindeki bu başarısız Colin imajının aksine işi almak için çok çalışan, problemlere akılcı çözümler getiren, Monroe’ya destek sağlayarak çatışmalarını azaltan bir yapıda olduğu gözlenmektedir. Egoyu başarıyla sindiren bir karakter olduğu yorumu yapılabilir. Problemlere ön gülerini kullanarak çözümler getirmesi de sinyal kaygısını sağlıklı olarak kullandığını göstermektedir.  Colin ile Marilyn’in üst benlik yapılanmalarına dikkat edilecek olursa ikilinin üst benlik durumlarının birbirinden oldukça farklı olduğu yorumunda bulunulabilir. Birlikte nehre atladıkları sahnede  Colin’in bunun yasak olduğunun bilincinde ve yakalanmaktan oldukça korkuyor oluşuna zıtlık oluşturacak bir biçimde  Marilyn’in  umursamaz tavırlarda olduğu görülmektedir. Bu durumda Colin’in üst benlik yapılanmasının  Marilyn’in gevşek üst benliğine göre daha katı olduğu yorumu yapılabilir. Kendi istediği bir iş için çabalaması, o işe kabul edilene kadar vazgeçmeden her gün uğraşması, kabul edildiğinde ise kendisine verilen her işi en iyi şekilde yerine getirmesi durumları da üst benliğinin güçlü olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bir kız arkadaşı olmasına ve Marilyn’in evli olmasına rağmen Marilyn’e karşı farklı hisler beslemesi Colin’in üst benliğinin gücünü sorgulatabilir.  Filmin sonunda  ise Colin’in katı üst benliğinin ve sevgilisinin olması durumlarının toplum kurallarına uyumunu sağlayarak Marilyn’e yakınlaşmasını engellediğini söylemek mümkündür. Colin’in Marilyn’e yaklaşımı incelendiğinde ise diğer insanların aksine ona karşı sabırlı, anlayışlı ve şefkat dolu olduğu yorumu yapılabilir. Aynı şekilde Marilyn’den uzak durması istendiğinde yine vazgeçmediği ve Marilyn için uğraştığı görülmektedir. Bu durumda Colin’in kolay vazgeçmeyen, çaba göstermekten kaçınmayan biri olduğu söylenebilir.

    Bir diğerkarakter olan yönetmen Sir Olivier’ın akılcı, uzman ve aşırı kontrolcü yapısına tezat bir şekilde Marilyn Monroe rasyonel değil, spontan,  kararsız ve sezgileriyle hareket etmektedir. İkilinin sahip olduğu bu özelliklerin ortak bir amaç için çalışırken ilişkilerinde pek çok güçlü çatışmaya sebebiyet verdiği görülüyor. Bu çatışmalar kısa sürede set ortamını ve tüm karakterleri etkisi altına alıyor. Sir Oliver’ın mükemmelliyetçi yapısını filminde mükemmel bir görünüme sahip olan Marilyn’i oynatması ve onunla beraber kendisinin de öne çıkacağını düşünmesi göstermektedir. Bunun yanında film boyunca Marilyn’in hatalarına karşı sabırsız olması, onun mükemmel bir oyunculuk sergilemesini beklemesi durumları  aralarındaki çatışmalara kaynak oluşturmaktadır. Marilyn’in aksine oldukça dakik olması, rollerini en iyi şekilde ezberlemesi ve oynaması güçlü bir üst benlik yapılanmasına dair bilgi vermektedir.

   Sir Olivier’ın işini icra ederken sahip olduğu özellikler düzenlilik ve titizliktir. Marilyn Monroe’nun ise dürtüleriyle hareket etmesinin sonucu olarak samimiyet ve sıcaklıktan kaynağını alan bir oyunculuk yeteneğine sahip olduğu göze çarpmaktadır. Bu Yönüyle Marilyn, Sir Olivier’ın sahip olamadıklarını oyunculuğunda taşımaktadır. Nitekim filmin son sahnesinde Sir Oliver Marilyn ile yaşadığı tüm çatışmalarına rağmen onun kendine özgü içgüdüleriyle hareket ederek mükemmeliği yakaladığından bahseder.

   Collin ve Düşes Sybil karakterleri gibi Marilyn’in drama hocası da onun oyunculuk yeteneğine övgüler yağdırıyor. Dizlerinin üstüne çökerek onun yaşamış en iyi kadın oyuncu olduğunu söylüyor. Bu methiyelerin Marilyn’in sette çalışabilmesi için işlevsel bir yöntem olduğu görülmektedir . Bu yönleriyle drama hocasının Marilyn’in dağılmalarını engelleyen bir rol üstlendiği söylenebilir.

   Düşes Sybil karakteri Monroe ve Sir Olivier arasındaki çatışmalarda herkesçe saygı duyulan yapısından dolayı ortamı yumuşatan bir rol oynamaktadır. Marilyn’in sorunlarına gerekli açıklamalarda bulunup  başarılı olduğu noktalara vurgu yaptığı, böylece çevrenin Marilyn’e olan tepkisini azaltıp aynı zamanda Marilyn’in daha iyi performans sergilemesini sağlamaya çalıştığı görülmektedir . Sir Olivier’ın sinirlerine hakim olamayan yapısının Düşes Sybil tarafından sınırlarının bildirildiği böylece setteki denge ortamının sağlandığı göze çarpmaktadır. Düşes Sybil’in sahip olduğu bu sabırlı, anlayışlı ve şefkatli yapısından dolayı  filmin çekimlerinin başarıyla bitirilmesinde önemli bir paya sahip olduğu yorumunda bulunulabilir.

 

 

 

Kaynaklar

Christophe Andre, F.L (2012). Zor Kişilerle Yaşamak. (R. Madenci Çev.). İletişim Yayınları.

Freud, S. ve Breuer, J. (2013). Histeri Üzerine Çalışmalar(2). (E. Kapkın, Çev.). İstanbul: Payel Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1895).

Köşkdere, A.A.(2005,08,22). Bursa Psikiyatri. http:/www.bursapsikiyatri.com

Nasio,J. (2013). Histeri (Psikanalizin Güzel Çocuğu).(P. Aydın Çev.). Say Yayınları.