• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

NARSİSİSTİK OLGU ÖRNEKLERİ

NARSİSİSTİK OLGU ÖRNEKLERİ

Bu konudaki en geniş kapsamlı olgu örnekleri Volkan’a aittir. Kitaplarının Türkçe çevirilerinin olması psikanalizi öğrenmek isteyenleri için büyük şanstır. Bu bölümde Volkan’ın ve diğer psikanalistlerin yayınladığı bazı olguları aktaracağım.

1. Cam fanusta gizlenen papatya

Volkan bu olgunun özetini Özsevinin Dokusu’nda3, daha geniş kapsamlı anlatımını Fanustaki İnsanlar’da35 anlatmıştır. Jennifer adını verdiği olgu ilk seanslara çok güzel giyimli, sanki bir partiye gider gibi ve soğuk bir güzellikle gelmişti. Hasta yaşamını zenginlerin üye olduğu bir kulüpte geçiriyordu ve tek amacı hayran olunmak gibiydi. Gelişi kocasıyla yaşadığı sorunlar yüzünden olmuştu. Volkan kocasını anlattığında, Jennifer’ın kocasıyla evliliğini kocasının tüm olumsuzluklarını inkâr ederek onun lüks imkanlarına sahip olup narsisistik doyumunu sürdürmek için yaptığı anlaşılmaktadır. Başvurduğunda Volkan ona karşı bir şey hissedememiş ve analize uygunluğunu sorgulamıştır. Babası jinekolog, annesi çok güzel bir kadın olan Jennifer, anne-babasından duygusal bir yakınlık ve sıcaklık alamamıştı. Kız kardeşi ve annesi ile konuşmaları güzellik ve giyim üzerineydi, kıskançlık, incinme ve kötülük doluydu. Jennifer hem güzel olmalı hem de annesini gölgede bırakmamalıydı. Böyle olmazsa annesi Jennifer’ın varlığına katlanamıyordu. Jennifer, annesinden alamadığı anneliği zenci bir bakıcıdan alınca annelik ikiye bölünmüştü. Bir yanda duygusuz annesinin ruhsuz “oyuncak bebeği”ydi diğer yanda aşağılanan zenci bakıcının sevgi ve sıcaklık verdiği çocuktu. Volkan, Jennifer’ın zenci bakıcı ile anılarını ancak analizin ilerleyen aşamalarında anlatabildiğini bunların bastırılmış olduğunu belirtir. Babasının muayenehanesi evin yanındaydı. Doğum yapan kadınların çığlıkları babasının kadınları iğdiş ettiği ve çocuk sahibi olabilecek kadınlara dönüştürdüğü düşlemine neden olunca Jennifer babasına karşı ödipal bir aşk geliştirememiş “oyuncak bebek” tasarımına saplanmıştı. Jennifer erkeklerin beğenisine bağımlı olsa da bir erkeğe âşık olup yakınlaşamıyordu. Erkek tasarımının ikiye bölünüşü açık olarak görülmektedir: Jennifer’a hayranlığını göstermeyen ve Jennifer’a saldıran yanındaki kocası ve Jennifer’a hayran olan kulüpteki uzak erkekler.

Volkan analizin başında sesinin ona ulaşmadığını, Jennifer ise cam bir fanusun içinde olduğunu hisseder. Cam fanusun geçirgenliği hastanın kontrolündedir ve söylediklerini tekrar ettirerek Volkan’ı kontrol etmeye çalışır. Hasta analistin söylediklerini almıyor ama onu içeriden görebiliyordu. Cam fanus annesinin yaratabileceği hayal kırıklıklarına karşı onu koruyor ve ortaya çıkabilecek yoğun öfkesine karşı bir savunma oluyordu. Cam fanus düşleminin savunmacı ve koruyucu işlevleri çalışıldıktan sonra düşünde bir cam vazo masadan düşer, kırılır ve içindeki çiçek açıkta kalır. Volkan bu sıralarda hastanın hem onun gözündeki bir parlayış olmayı istediğini hem de ona karşı paranoid bir tutum sergilediğini belirtir.

Jennifer’ın satın aldığı zayıf bir at üzerinden onun “aç kendiliği” ile ilişkisini çalışırlar. Aç ata/kendiliğe bakan bir zenci kadın ve onu onaylamayan, soğuk analist olarak anne tasarımı ikiye bölünür. Anne tasarımı çocuğun normal gelişiminde ikiye bölünüktür ve annenin sevgi dolu bakımı ile bütünleşir. Bu olguda anne-babanın duygusal açıdan aç bırakan büyüklenmiş halleriyle duygusal açıdan doyuran anne/zenciyi aşağılamaları hastanın çocukluğunda aç bırakan ve doyuran anne/nesne tasarımlarını bütünleştirmesini engellemiştir. Jennifer duygusal açıdan aç bırakan büyüklenmiş anne ile özdeşleşmiş ve güzel oyuncak bebek olarak kendiliğini cam bir fanusa kapatarak varlığını sürdürebilmiştir. Doyan çocuk kendiliğinin doyuran zenci anne/nesne ile ilişkisini küçümsemiş, yadsımış ve bilinçdışına itmiştir.

2. Üstat baba, mürit oğul, çökkün anne

Robbins36, mükemmel, işlerine bağımlı ve depresif çekirdekleri fark edilen müzisyen anne-babanın oğlu olan Arthur olgusunu sunmuştur. Arthur, yataktan çıkamama, sürekli müzik dinleme, okulun ve ilişkilerin taleplerinden usanma şikayetleriyle gelir. Kadınlara ilgisi yoktur ve eşcinsel olmaktan korkmaktadır. Tedavi sürecinde “mükemmel” bir psikoterapi hastası olur, iyileşir ve kendisini geliştirir. İyileşince terapiyi bırakma isteği ortaya çıkar. Terapisti bunun için erken olduğunu belirtince terapistini depresif olmakla ve para ihtiyacı yüzünden terapisini bitirmemekle suçlar. Kız arkadaşından ve terapistinden uzaklaşır onunla daha çok ilgilenen babasına bağımlılığı artar. Arthur, babasıyla ilişkisini ülküleştirilmiş ve onun tasarımıyla kaynaşmıştır. Babasına; mükemmel bir biçimde iyileştiğini, artık bir birey olduğunu göstermek ve babasının hayranlığının ve bakımının tadını çıkartmak ister. Terapinin bitimi Arthur için mükemmelliğe ulaşmak, zayıflığın yok edilmesi ve müritlikten üstatlığa geçiş anlamındadır. Terapisti ve kız arkadaşı bu sırada onun büyüklenmeci kendiliğini sürdürmesine yardım edemedikleri için değersizleşirler. Aç, zayıf ve yaralanabilir kendiliğini terapistine yansıtırken terapistinin ilgisine bağımlılığını inkâr eder. Anne-babasının en prestijli olduğuna inandığı sanat alanında olmayan değersiz işine başladığında işverenini ülküleştirirken terapistini küçümsemeye devam eder. Arthur için üstat-mürit ilişkisinde üstat etkin ve dışa yansıtmacı, mürit edilgen ve içe yansıtmacıdır. Robbins, anne-babasının bitmeyen gençlik ve güzellik ile ilgili büyüklenmeci düşlemlerini Arthur’a yansıttıklarını ve onun çaresizliğini, bağımlılığını ve yetersizliğini sömürdüklerini yorumlar. Arthur çocukken annesi depresyona girmiştir. O zamanlar Arthur yatağında fetus şeklinde yatarken annesinin takıntılı bir biçimde müzik aletini çalışını dinleyerek annesiyle ve çökkün duygulanımıyla kaynaşmıştır. Terapisinde, annesinden ayrışırsa annesinin çökkünlük içinde intihar edeceğinden endişelenmiştir. Düşleminde annesinin ondan ergenliğe girmemiş, yumuşak ciltli bir erkek-kız olmasını beklediği ve bu yüzden eşcinsellikle ilgili kaygıları olduğu ortaya çıkmıştır. Babası ise Arthur’un depresyona girmesine her zaman hazırlıklıdır ve onu büyülü bir biçimde iyileştireceğine inanır. Arthur da babasının yaşam felsefesini ve bazen absürt bir büyüklenmecilik taşıyan tümbilmişlik düşüncelerini dinlemeye, ona hayranlık duymaya her zaman hazırdır. Robbins, Arthur’un sembiyoz ve kaynaşma düşlemlerini çalışmıştır. Bu sırada Arthur’un bölünmüş, inkâr edilmiş kendilik ve nesne ilişkilerini, içe ve dışa yansıtma döngülerini yorumlamıştır. Olgu sunumunda özellikle üzerinde durduğu konu narsisistik kişilik bozukluğu görülen kişilerde; libido ve saldırganlık dürtülerinin farklılaşamadığı, kendilik ve nesne ayrımının gerçekleşemediği, nesne sürekliliğine ve çifte değerliliğe ulaşan bir yapısal bütünleşmenin ortaya çıkamadığı ve olgun bir benlik ve üstbenlik oluşamadığıdır. Büyüklenmeci narsisistik yanılsamadaki kendilik tasarımı; çocuksu edilgenlik ve uyumluluk gösteren kendilik ile özel alanlarda başarı gösteren kendilik olarak ikiye bölünür. Robbins burada normalde koşulsuz olan sembiyotik ilişkinin koşullu sembiyotik ilişki olarak görüldüğünün altını çizer.

3. Normal görünümlü narsisistik hasta

Rosenfeld37, başlangıçta narsisistik görünmeyen ve eşi ile ilgili sorunlar nedeniyle gelmiş bir erkek hasta yayınlamıştır. Analizin başında hasta bazen karısıyla kaynaşarak bir olmakta bazen de karısının insanlarla iyi ilişki kurmasına aklı takılmaktadır. Analizi derinleşince hastanın kimseyle duygusal temas kuramadığı ve yaşamdan haz alanlara haset duyduğu ortaya çıkar. Rosenfeld ilk seanslarda hastanın üstten bakan tutumunu da fark etmiştir. Bu hasta da başlarda analizinden çok memnun olan mükemmel analizan gibi davranır. Bu sıralarda yorumları alıp hızla içini boşaltırken olumsuzlukları karısına ve analistine boşaltır. Volkan’ın vakasındaki gibi Rosenfeld yorumlarının bir duvara çarptığını ve duvarın arkasında hastanın düşmancıllığını ve hasedini gizleyen tümgüçlülüğü olduğunu fark eder. Hastanın düşmancıl ve tümgüçlü kendilik parçası, onun için önemli ve üstte olan ebeveynlerine ve kendisine karşı saldırganca yaklaşır. Çünkü ebeveynleri onu çocukken aşağılamışlar ve küçük hissettirmişlerdir. Analistine yönelik ebeveyn aktarımı hastada tehlikeye düşmüşlük kaygısı, haset ve şüphe uyandırınca Rosenfeld bunu yorumlar. Hasta, hızlı çağrışımları ile yıkıcı ve haset dolu parçasıyla temas kurmaktan kaçınmaktadır. Bilinçdışı yıkıcılığı; nesne ilişkilerini, analistini, kadınları ve anneliği değersizleştirmesine neden olurken onu nesne ilişkilerinde yaşayabileceği zorluklardan korur. Hasta analistine bağımlı olduğunu hissedemez, inkâr eder, olumsuzlukları analistine yansıtır, eyleme döker. Hatta analizini kendi kendine yapıyor gibidir. İçinde, üstün ve yaratıcı bir memeye sahip olduğunu düşlemler. Rosenfeld bu memenin, analiz edildiğinde aslında hastanın çok kıymet verip ülküleştirdiği kendi kakasını simgelediğini bulmuştur. Üretken ve onarıcı meme analisttedir ve haset uyandırmaktadır. Hasta bunlara karşı kendini, üstten bakan bir tavır kullanarak savunur.

Rosenfeld37 narsisistik hastalarda üstten bakan tümgüçlü tavrın, bağımlılığı ve kaygıları inkâr eden güçlü bir direnç olduğunun altını çizer. Entelektüel kapasiteleriyle analistin yorumunu aldıklarını ama yorumları içselleştirirken içlerini boşaltarak anlamsızlaştırdıklarını belirtir. Kelimeleri sahiplenip ülküleştirerek buradan bir üstünlük hissi çıkartırlar. Bu ilişki biçimi bir teması ve gelişimi engeller, narsisistik nesne ilişkisini pekiştirir. İkinci önemli direnci de hasedin inkarının oluşturduğunu ifade eder. Analistin besleyen bir meme olarak üste çıkmasına katlanamazlar. Bu durum; küçük düşmek, aç kalmak ve aşağılanmak olasılıklarını gündeme getirerek tehlike yaratır. Ülküleştirilmiş kendilik imgesi de üçüncü önemli direnci oluşturur. Bu imgenin korunması için benlik seferber olmakta, gerçeklikle her türlü temas kontrol edilmektedir.