• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

POĞAÇA BİÇİMİNDEKİ ERİŞKİN PSİKOTİK KENDİLİK ÇPKvŞO - III

POĞAÇA BİÇİMİNDEKİ ERİŞKİN PSİKOTİK KENDİLİK ÇPKvŞO - III

ÇOCUKSU (İNFANTİL) PSİKOTİK KENDİLİK VE ŞİZOFRENİNİN OLUŞUMU ÇPKvŞO - III [1]

VAMIK D. VOLKAN, M.D., DLFAPA, FACPsa

POĞAÇA KENDİLİĞİN YAPISI

Poğaça kendiliğin iki öğesi vardır: birincisi poğaçanın hamurdan yapılan kısmı, ikincisi poğaçanın ortasındaki peynir. Birden fazla hastam değişmekte olan kendiliklerindeki iki öğeyi poğaçayla karşılaştırarak anlatmıştı: abartılı korkuların veya ülküleştirmelerin olduğu bir dış tabaka vardır, burası poğaçanın hamurudur. Poğaçanın ortası da bozulmuş peynirle doludur. İlki, bu öğenin hasta tarafından ne kadar saldırganlık veya libido ile yüklenmiş olduğuyla ilişkili biçimde, hasta tarafından “canavar” veya tam karşıtı “melek” (veya hastalar tarafından benzer kelimelerle tanımlanan) olarak yaşanan öğedir. Sıklıkla “canavar” “meleğe” veya “melek” “canavara” dönüşecektir. Aynı zamanda bu hastalar “yeni” kendiliklerinin, bazı klinisyenlerin ve araştırmacıların “anaklitik depresyon” (Spitz, 1965) dedikleri, tanımlanamayan “kötü” duygulanımlarla dolu ikinci öğesini de hissederler ve buna “kötü tohum” veya buna benzer bir isim verirler. Bazen bu kötü tohum onlara çok sıkıntı verince bu ikinci öğeyi inkâr etmeye çalışarak poğaçanın ortasının boş olduğundan söz ederler ve buraya “hiçlik” (nothingness) adını koyarlar (Volkan, 1965).

Bu hastalar organizmik paniği atlattıklarında ve yeni kendilikleri kristalize olduğunda poğaçanın dış hamurunda bir değişiklik olur. Bu değişiklik “meleğin” veya ”canavarın” tümgüçlülük hissi (ommipotence) ile kaplandığını gösterir. Mesela hastalar Hz. İsa veya başka bir peygamber olduklarını, dünyanın en iyi müzisyeni veya en iyi teröristi olduklarını ilan ederler. Bu durum “yeniden inşa edilen dünya fantezileri” (Fenichel, 1945) şeklindeki klasik fenomeni yeni bir şekilde anlamamıza izin verir.

Bu yeniden inşa edilen dünya süreci geliştiğinde hastaların “kötü tohum” veya “hiçlik” şeklinde tanımladıkları poğaçanın iç kısmına odaklanmaları azalır veya hastalar bu iç kısım tamamen yok olmuş gibi davranırlar. Bu arada hasta tümgüçlülüğünü göstermeye devam eder veya bu tip kişilik özellikleri dışsallaştırmaların ve parçalara ayırmanın aracılığıyla gizlenmeye çalışılır. Mesela hasta sanrısında Hz. İsa olmuşken artık onun bir takipçisi haline gelebilir. Bazen dışarıdaki birden fazla kişi Hz. İsa olarak algılanır. Ansızın hasta tekrar kendisinin Hz. İsa olduğunu söyler. Şizofreni hastalarında gördüğümüz bu dışsallaştırma, parçalara ayırma ve tekrar içselleştirme süreçleri çoğul kişilikleri olanlarda veya bazı nevrotik hastalarda gördüklerimizin aksine dengeli ve süreğen değildir. Bu süreçler tekrarlayıp dururlar. Şimdilerde ise hızla ilaç tedavisine başlanan hastalarda bu süreçler izlenememektedir. Bazen de bunun yerine hasta biyokimyasal nedenlerle gelişen genel bir uyuşukluk (numbness) gösterir.

Yukarıdaki yıkılan dünya fantezilerinin hemen ardından gelişen kendiliğin belirtileri üzerindeki gözlemlerim “erişkin psikotik kendilik” (adult psychotic self) olarak adlandırdığım (Volkan, 1995, Volkan ve Akhtar, 1997) kuramsal kavramı oluşturmama yol açmıştır. Yetişkin şizofrenisi olan hastanın iç dünyasında bir erişkin psikotik kendilik vardır. Bunun varlığı, metapsikolojik olarak, erişkinlerde şizofreninin teşhisi için gerekli bir durumdur. Erişkin psikotik kendiliği incelemeden önce “çocuksu psikotik kendilik” (infantile psychotic self) diye adlandırdığım başka bir kuramsal kavramı anlatmam gerekir.

Kısacası erişkin psikotik kendilik poğaçanın tümüdür. Çocuksu psikotik kendilik, bir hamur zarfın içine sarılmış kokmuş peynirdir. Çocuksu psikotik kendiliğin doğuşunu görmek için tekrar biyoloji ile psikolojinin iç içe girdikleri bir yere gidelim. Çünkü bunu anlayabilmek için biyolojik ve psikolojik etkenlere bağlı erken dönem benlik kusurları (deficiencies) ile nesne ilişkileri çatışmaları arasındaki bağı araştırmalı, bunu ararken de “zihinle” “beyin” arasındaki yakınlaşmayı dikkate almalıyız.

Okumaya devam etmek için burayı tıklayınız: POĞAÇA BİÇİMİNDEKİ ERİŞKİN PSİKOTİK KENDİLİK


[1] Doctor of Medical Science Honoris Causa (with the University of Kuopio, Finland).

Fulbright/Sigmund-Freud-Privatstiftung Visiting Scholar of Psychoanalysis, Berggasse 19, 1090, Wien, Austria.

Professor Emeritus of Psychiatry University of Virginia, Charlottesville, VA.

Senior Erik Erikson Scholar; Erikson Institute for Education and Reasearch of the Austen Riggs Center, Stockbridge, MA.

Training and Supervising Analyst Emeritus; Washington Psychoanalytic Institute, Washington, DC.

Çeviren: ALİ ALGIN KÖŞKDERE

Bu yazı İstanbul’da Psikoanaliz ve Sinir Bilim Sempozyumunda (28-29 Nisan, 2006) sunulmuştur.