• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

NESNE İLİŞKİLERİ KURAMI VE ŞİZOFRENİ ÇPKvŞO - II

NESNE İLİŞKİLERİ KURAMI VE ŞİZOFRENİ ÇPKvŞO - II

ÇOCUKSU (İNFANTİL) PSİKOTİK KENDİLİK VE ŞİZOFRENİNİN OLUŞUMU ÇPKvŞO - II [1]

VAMIK D. VOLKAN, M.D., DLFAPA, FACPsa

Her ne kadar Kernberg’in kendisinin de şizofrenisi olan hastaların psikanalitik psikoterapiyle iyileşemeyeceğini düşündüğüne inandığım halde, Kernberg’in (1966, 1976, 1984) sistematize ettiği haliyle nesne ilişkileri kuramı erişkin şizofrenlerin iç dünyalarını araştırmamızda kullanılabilecek psikanalitik araçları çoğaltmıştır. Kernberg, sınırda ve narsisistik patolojilere daha çok odaklanmıştır. Çocukluğun ilk yıllarında iki ana benlik işlevinin gelişiminin nasıl ve ne kadar başarıldığının üzerinde durmuştur:

  1. Bunlardan ilki kendilik tasarımının nesne tasarımından ayrışması (differentiation)
  2. diğeri de ayrışmış “iyi” (libidinal yatırım yapılmış) kendilik tasarımıyla ayrışmış “kötü” (saldırganlık yatırımı yapılmış) kendilik tasarımının bütünleşmesi (integration) ve bununla aynı zamanda ayrışmış “iyi” nesne tasarımıyla ayrışmış “kötü” nesne tasarımının bütünleşmesiydi.

Bu iki işlevi tamamlayabilenler “üst düzey” (nevrotik) kişilik organizasyonuna ulaşanlardır. Narsisistik veya sınırda kişilik organizasyonuna sahip olanlar, ilk anlatılan benlik işlevini gerçekleştirebilme yetisini kazandıkları halde ikinci işlevi kazanmayı değişik oranlarda başaramazlar. Şizofrenik durumda olanlar her iki benlik işlevini de işlevsel düzeyde kullanamaz.

Yukarıda anlatılan nesne ilişkileri kuramı nesne ilişkileri çatışmaları olarak tanımlanan konuya odaklanmıştır. Psikanaliz esnasında nevrotik bireye, birbirine karşıt eğilimlerinin kendi içinden harekete geçirildiği ve iç çatışmalarının kendisine ait olduğu farkına vardırılabilir. Nesne ilişkilerinde çatışmaları olan bireyler arzularıyla yasakları arasında ve diğer insanların içselleştirilmiş tasarımlarına (bence bazen bunlar bütünleşmemiş kendilik imgeleriyle kaynaşır) atfettikleri uyarılar ve değerler arasında gerilim yaşar (Dorpat, 1976). Ayrıca bu şekilde, içselleştirilmiş nesneler sıklıkla dışsallaştırılır (externalization). Bu yüzden nesne ilişkileri çatışmaları olanlar, içsel çatışmalarını kısmen veya tamamen reddederler. Bu kişiler kendileriyle ve içselleştirilmiş veya dışsallaştırılmış kendiliklerini ve nesne imgelerini temsil eden “diğerleriyle” gerilimler yaşarlar. Bazı “diğerleri” hastanın dışsallaştırılmış “üstbenlik öncüllerini“ veya “arkaik üstbenliğini” temsil edebilir. Fakat Kernberg’in sistematize ettiği haliyle nesne ilişkileri kuramı erken gelişim dönemlerinde benlik işlevlerindeki yetersizliklere ve bunların sebeplerine çok az değinir.

Greenspan (1989, 1997) nesne ilişkileri kuramının yukarıda belirttiğim eksikliğinden söz ederek hem yaşamın erken dönemlerindeki yetersizliklerin (early deficiencies) hem de çatışmaların psikopatoloji oluşumundaki yeri konusunda yazmıştır. Bebek zihninin gelişimiyle ilgilenen daha önceki araştırmacılardan (mesela Mahler, 1963) farklı olarak Greenspan, bebeğin gerekli donanıma sahip olduğunu (infants are prewired) ve ilk haftalardan ve ilk aylardan itibaren deneyimlerini (özellikle annelik yapan kişiyle ilgili) organize edebildiğini ve daha üst düzeylere çıkabildiğini postüle etmişti. Ama her çocuk farklıdır, kimisi çok kimisi az uyarılabilirdir. Bazıları duyma, görme gibi farklı duysal yolları bütünleştirmede zorluk çeker. Aynı zamanda başka araştırmacılar (mesela, Emde, 1988a, 1988b; Lehtonen, Könönen, Purhanen, ve ark., 2002) bebek ile annelik yapan kişinin birbirlerine “ayak uydurmasının” önemini göstermişlerdir. Araştırmalar, daha önce Pao’nun (1979) yaptığı gibi, benliğin bütünleştirme işlevine de dikkat çekmiştir.

Bir erişkinin, şizofren olurken yaşadığı organizmik paniğin ardından geçirdiği kişilik değişikliklerini gözlemledikten sonra bulgularımı Pao’nunkilerle karşılaştırdım (Volkan, 1995, Volkan ve Akhtar, 1997). Şizofreniye eğilimi olanların ergenlik veya genç erişkinlik dönemindeki çatışmalarının aynı yaş grubundaki nevrotiklerin çatışmalarıyla aynı olmadığını fark ettim. Bu kişilerde yapısal çatışmalar (stuructural conflicts) yerine nesne ilişkileri çatışmaları (object relations conflicts) vardı. Bunlar; nevrotik bireylerdekine benzer yapısal çatışmalarla uğraşıyormuş gibi gözüktüklerinde ve ödipus kompleksindeki hadım edilme kaygısının belirtilerini gösterdiklerinde eğer iç dünyaları daha yakından araştırılırsa, bu hastaların nesne ilişkileri çatışmalarından kaynaklanan gerilimden kaçmak için savunma amacıyla daha üst düzeydeki konulara uzandıkları (“reaching up”) (Boyer, 1983) görülür. Pao, organizmik panik ardından kişilik değişiklikleri olduğuna değindiğinde neden bazı bireylerin sinyal kaygısı yerine organizmik panik yaşamaya daha eğilimli olduğunu çok detaylı araştırmamıştı. Ayrıca Pao, değişen kişiliklerin zihinsel içeriklerinin tipik özelliklerini de açıkça tanımlamamıştı.

Şizofreniye eğilimli birçok erişkin, şizofreniye girerken psikolojik gerilemelerini ve iç dünyalarındaki değişiklikleri nasıl algıladıklarını anlaşılır bir şekilde anlatabilir. Mesela Glass’ın (1985), Amerika’daki Sheppard ve Enoch Pratt Hastanesi’nde, şizofrenisi başlayan erişkinlerin iç dünyalarındaki psikolojik yıkımla ilgili çalışmaları bir klasik olmuştur. Glass, hastaların içlerinde sanki bir yıldızın milyonlarca parçaya ayrılarak patladığını hissettiğini anlatır. Gözlemleri erişkin şizofrenisinin başlangıcında görülen ve yukarıda bahsettiğim “yıkılan dünya fantezileri” (Fenichel, 1945) denen klasik gözlemlerle uyumludur. Mesela hasta, içinde bulunduğu şehrin bir atom bombası ile mahvolacağına inanır. Sembolik olarak iç dünyasındaki kendiliğini kaybetmekten söz eder. Öteki süreç ise “yeniden yapılan dünya fantezileriyle” ortaya çıkar. Hasta elinde kalmış olan fakat gerçeği pek iyi algılayamayan benlik işlevleri ile yıkılan iç dünyasını tekrar inşa etmeye çalışır. Örnek olarak bir şizofrenin zihninde bir sandalyeyi param parça ettiğini düşünelim (yıkılan dünya fantezisi). Gerçeği algılayan bir kişi şizofrenin tamir ettiği sandalyeyi birbirleri ile birleştirilmiş bir yığın tahta parçası olarak algılar. Fakat şizofrenisi olan kişinin kendisi bu tahta parçalarını onarılmış bir sandalye olarak görür. Şizofrenisi olan kişinin yeniden yapılan dünya fantezisi ile ilgili olan onarım süreci patolojik bir süreçtir. Hastalık ilerledikçe yıkılan dünya ve tamir edilen dünya süreçlerinin yan yana gittiğini görürüz.

Şimdi hastaların “yıkılan dünya fantezilerinin” gelişmesinden hemen sonra oluşan kişilik değişikliklerine ve yine bunun hemen öncesindeki kendiliklerini nasıl kaybettiklerine dikkat çekmek isterim. Bu hastaların, en azından kısa bir süre için, benim “poğaça kendilik” adını verdiğim yeni bir kişilik tanımladıkları görülecektir.

Okumaya devam etmek için burayı tıklayınız: POĞAÇA BİÇİMİNDEKİ ERİŞKİN PSİKOTİK KENDİLİK


[1] Doctor of Medical Science Honoris Causa (with the University of Kuopio, Finland).

Fulbright/Sigmund-Freud-Privatstiftung Visiting Scholar of Psychoanalysis, Berggasse 19, 1090, Wien, Austria.

Professor Emeritus of Psychiatry University of Virginia, Charlottesville, VA.

Senior Erik Erikson Scholar; Erikson Institute for Education and Reasearch of the Austen Riggs Center, Stockbridge, MA.

Training and Supervising Analyst Emeritus; Washington Psychoanalytic Institute, Washington, DC.

Çeviren: ALİ ALGIN KÖŞKDERE

Bu yazı İstanbul’da Psikoanaliz ve Sinir Bilim Sempozyumunda (28-29 Nisan, 2006) sunulmuştur.