• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

DİSOSİYASYON (çözerek ayırma-dissociation)

DİSOSİYASYON (çözerek ayırma-dissociation)

Disosiasyon, savunma amacıyla, kendilik deneyiminin sürekliliğindeki bozulmalardır, örneğin stres anında bayılma gibi. Travma ile bağlantılı olabileceği gibi, dürtülerin ya da duyguların yoğun hissedilmesi ile ilgili olarak ortaya çıkabilir. Disosiyasyonda, kendilik deneyiminin genellikle katlanılamayan ve tasarımlanamayan bir parçası ayrı bir alanda tutuluyordur ya da kalmıştır. Bilinçdışı olarak, bu kendilik deneyiminin yinelemesi, derinleşmesi ve pekişmesi engellenmeye çalışılır. “Bu deneyim bana ait değil.”, “Bu ben değilim.” "O sırada kendimi kaybetmişim." cümleleriyle ortaya çıkabileceği gibi büyük kısmı bilinçdışında olabilir ve hiç anımsanmayabilir. Kişi; ruhsallığının içine almak, kendiliği ile bütünleştirmek istemediği bir deneyim yaşamıştır. Tüm bunların yanında bu ayrı parça ile bağlantı tamamen yitirilmeyebilir. Örneğin disosiyatif bayılmada kişi orada yaşananlardan ayrışır ama çevresini duymaya devam eder. Ya da "O akşam bayılmışım." diyerek disosiasyon anını tanır.

Disosiasyon köklerini, Winnicott'ın “Erken Gelişimsel Süreçler” adıyla kavramsallaştırdığı süreçten alır. Winnicott bu süreci üçe ayırır:

  1. Bütünleşme (integration),
  2. Kişileşme, kendini tanıma (personalization),
  3. Bu iki sürecin ardından, zamanın ve uzamın ve dış gerçekliğin tanınması (realization).

“Ben” ve “ben olmayan”

Normal gelişimde benlik, deneyim parçalarının bütünleştirme işlevini üstlenir. Bebek başlangıçta bir bütünleşmemişlik halindedir ve benliği çok zayıf olduğu için deneyimlerini bütünleştiremez. Bütünleşme ile bir “ben” (kişi-person-kendilik) ortaya çıkar. Bu, bebeğin, annesinin “benliği”nin yardımıyla, parça parça yaşadığı deneyimleri bir arada toplaması, bağlaması, kucaklaması ile olur. Winnicott bu bütünleşmenin iki kaynağı olduğunu vurgular; 1. Annenin sevgi dolu kucaklaması ve bakımı, 2. Bebeğin içinden gelen, kişiliği bir araya getirme eğilimi gösteren güçlü içgüdüsel deneyimler. Benlik gelişip de “ben” ve “ben olmayan” (kendilik ve nesne) deneyimleri ayırt etmesiyle birlikte bir farkındalık ve gerçekliği tanıma (realization) gelişir. Bu, aynı zamanda benliğin iç-dış ayırımı yapmasıyla sağlanır. Benlik; kendiliğin sınırlarını belirler, kendiliğe alacaklarının ve almayacaklarının ayrımını yapar.

Disosiyasyon (dissociation), bağlantının (association) bozulmasıdır. Bağlantının (beden-zihin, beden-dürtü, geçmiş-şimdi, travma-normal…) bozulması için bağlantının önceden oluşmuş olması ve tanınması gerekir. Bu yüzden disosiyasyon ancak Winnicott’ın kavramsallaştırdığı erken gelişimsel süreçler tamamlandıktan sonra söz konusu olabilir. Bu süreçler tamamlanmadan önce ortaya çıkan durumlar dağılma, iyi-kötü bölünmesi gibi durumlardır.

Bu aşamalar sağlıklı geçtikten sonra eğer benliğin bütünleştiremediği (cinsellik, saldırganlık, suçluluk vb.) bir öge varsa, benlik bu deneyimleri yaşarken ya da yaşadıktan sonra disosiyasyonu kendi yararına kullanabilir. Eğer yukarıdaki aşamalarda sorunlar yaşanmışsa benlik dağılmaktan korkarak disosiyasyonu kendi yararına kullanamaz. Örneğin histerik bir hasta cinsel ilişki sırasında ya çok donuklaşarak ya da haz alıyormuş gibi yaparak (-mış gibi) bu deneyimden kendini disosiye edebilir. Bu haliyle deneyimden tamamen kopmaz ve ilişki içinde bu biçimde kendisini tanımlar, tanımlanır. Benlik gücü zayıf olan bir hasta cinsel deneyim gibi yoğun duygu ve dürtünün olduğu, iki kişinin sınırlarının iç içe geçtiği bir durumda kendini kaybedebilir, deneyim sırasında ya da sonrasında aklı karışmaya başlayabilir. Aklını toplayamayıp düşünceleri dağılabilir.

Disosiyasyon ve inkorporasyon

Disosiyasyon, inkorporasyon ile bağlantılıdır. Winnicott’a göre kendilik, parçalardan oluşur ve bu parçaların özden, içeriden dışarıya doğru bitişip yapışmasıyla gelişir. Zihinsel tasarımlar yeterince inkorpore edildikten ve içe yansıtıldıktan sonra kendilik, bedenin içinde yaşayan psişik bir gerçeklik halinde örgütlenir. Disosiye etme gücünü kazanabilmesi için çekirdek kendiliğin diğer özdeşleşmeleri ve deneyimleri inkorpore etmesi ve bu inkorporasyonun introjeksiyon-projeksiyon döngüsüne dönüşmesi gerekir.

Eğer çocuğun anneye bağımlılığı sürerken inkorpore anne-baba tasarımları ile dışsal anne-baba tasarımları arasındaki bağ zarar görürse bu zihinsel tasarımlar disosiye ve inkorpore halde, işlenemeden kalırlar. Böyle bir durumda ruhsallık disosiye edilmiş inkorpore tasarımın çevresinde örgütlenebilir. Örneğin 3 yaşında annesi hastaneye yatınca 3 ay ondan ayrı kalan çocuğun ruhsallığı onu bırakan anne tasarımı merkezinde gelişebilir.

Travmalar inkorpore tasarımlar olarak kalabilirler. Travma anısını işleyemeyen çocuk kendisini bu anıdan çözerek ayırmaya çalışabilir. Örneğin 5 yaşında tacize uğramış bir kız çocuğu bu anısını kendisinden disosiye etmeye çalışırken tüm cinselliğini disosiye edebilir. Sonuçta cinsellikten kaçınan bir kişilik geliştirir. Bu disosiyasyonun içinde erkeklerle kurulan ilişkiler “tacizci erkek” olarak inkorpore edilmiş erkek tasarımı çevresinde şekillenirler. İçindeki tacizci erkeği inkorpore ve disosiye halde tutmaya çalışan kadın flörtözlük hissettiği hiçbir erkeğe yaklaşmaz.

Disosiyasyon ve bilinçdışı

Disosiyasyon bilinçdışının oluşumunda etkilidir. İç-dış, temiz-kirli, kız-erkek, erişkin-çocuk farkları sürekli bir disosiyasyon yaratarak bilinçdışını oluştururken bilinçte yaşanacaklar belirlenir. Genel hatlarıyla; oral dönemde mide bulandıranlar, anal dönemde kirliler, ödipal dönemde ensestiyöz yakınlaşmalar kötü kabul edilerek disosiye edilirler. Disosiye edilen parçada güçlü ve karışık bir ruhsal enerji yatırımı varsa yıllar sonra bu parçayı anımsatan durumlar, “sonradan etki” ile disosiye anıyı canlandırırlar. Bu sadece patolojik değildir. Düşlerin oluşma mekanizması da böyledir. Gündüz kalıntısı, disosiye edilerek bilinçdışında tutulmuş konuyu uyarır. Gündüz yaşanan deneyim gece bir düşü tetikleyerek disosiye deneyimi bilince yaklaştırır. Bazen düş yorumu çalışmasında düşten, unutulmuş bir çocukluk anısına gidilir.

Disosiyasyon ve simgeleştirme

Disosiyasyonda bir miktar simgeleştirme yetisi vardır ve düşleme izin verebilir. Disosiye edilen deneyimin dışında kalan durum benlik gelişimine olanak tanır. Disosiyasyon yorumlandığında ve konuşulabildiğinde bütünleşme ve benlik gücünde artış görülür. Frida Kahlo’nun yaşamı ve yapıtları bu duruma güzel bir örnektir. Travmalarını inkar etmemiş, kendisinden disosiye ederek tuvaline yansıtmıştır. Simgeleştirme gücü sayesinde disosiyasyon ile dağılmamış, düşlemde ve sanatta doyum bularak yeniden toplanmaya ve bütünleşmeye çabalamıştır.

Disosiasyon, gerçeğin kabulüne, inkardan daha yakındır ve daha çok nevrotiklere özgüdür. Benliğin kontrolündeki disosiyasyonda kişi hayal kurma yetisini kullanabilir. İnsanın anımsama yetisi geçmişi şimdiden ayırmasını sağlar. Beden-zihin, geçmiş-şimdi, iç-dış gibi birçok konu sürekli bir bağlama (associate) ve çözme (dissociate) işlemine maruz kalırlar. Disosiyasyonun çok kullanılması kişinin kendisi ile ilgili bir geçmiş, bir otobiyografi tasarımlamasını bozabilir.

Dissosiyasyon ve inkar

Disosiyasyon çok kullanıldığında, inkara benzer bir biçimde benliğin kavrama, anlama ve bütünleştirme işlevini bozabilir. İnkar bunu, algılanacakları, algılamanın dışına çıkartarak yaparken disosiyasyonda algılamanın bir yönü kabul edilir. Disosiye edilmeyen kısımda benlik çalışabilir. Örneğin disosiyatif bayılmada kişi etrafını algılamaya devam eder. İnkar, yer değiştirmeyi bozar ve simgeleştirme yetisine ciddi hasar verir. Disosiyasyon; bastırmayla birlikteyse suçluluk hissi ortaya çıkar ve çalışılabilir, inkarla birlikteyse çalışılamaz hale gelir.

Dissosiyasyon ve bölme

Disosiyasyon ve bölme bazı durumlarda birbirlerine çok benzerler. Freud’un yazılarında birbirlerinin yerine kullanılmışlar, henüz ayrıştırılmamışlardır. Klein, bölmenin dinamiklerini açıklığa kavuşturunca bölme ve disosiyasyon farklılaşmıştır. Bölmede tasarım bölünerek ikiye ayrılır. Disosiyasyon ise çözerek ayırmadır ve yukarıda belirttiğim gibi öncesinde bir bağlama olması gerekir ve bağlantı tamamen kopmaz.

Disosiyasyonun bölmeden en önemli farkı, bölmede birbirinden ayrılanın iyi ve kötü olarak sınıflanmasıdır. İyi-doyuran-şefkatli lle kötü-aç bırakan-zalim tasarımlar birbirine yaklaştırılamaz. Birisi etkinken diğeri yok gibidir, çifte değerliliğe katlanılamaz. Disosiyasyonda benlik, kendilik deneyimlerini sınıflar. Örneğin histerik hasta cinselliğini disosiye ederek kendilik tasarımını “saf-temiz-günahsız” halde tutar. Disosiyasyonda olduğu gibi bölmede de ifade edilemeyen yoğun dürtüler vardır ve ikisi de eyleme dökmeye neden olurlar. Bölmede bu dürtüler, cinsellik olduğunda iyilik ve kaynaşma, saldırganlık olduğunda zalimlik ve korku yaratırlar. Disosiyasyonda cinsellik ve saldırganlık ifade edilemez ve kişi bunlarla ilgili kendilik deneyiminden kopar. Bölmede, dürtü yoğunluğu ve ayrışmamışlığı yüzünden bastırma daha geride kalırken disosiyasyonda bastırma çabası vardır ve bastırılamayan disosiye edilir. Disosiyasyonda kontrol etme çabası bölmeden fazladır. Bölme, düşlemi ketlerken disosiyasyon düşleme izin verir. Disosiyasyonda anlaşılıp dile dökülemeyen deneyim disosiye edilen alanda tutulmaya çalışılır ve çatışmadan kaçılır. Bölmede; sözle tasarımlanamayan deneyim, dürtü ve duygu yakın ilişkilerde tekrar tekrar eyleme dökülür ve çatışma canlıdır. Çatışma açısından disosiyasyon bastırmaya bölmeden daha yakındır. Disosiyasyon henüz uzlaşma bulunamamış bir çatışmayı taşır.

İnkar ve bölme, kaygıyı ortadan kaldıramazlar ve patolojiyi artırırlar. Disosiyasyon kaygıyı azaltabilir ve patolojinin ağırlaşmasını engelleyebilir.

Disosiyasyon ve psikopatoloji

Benliğin ve kendiliğin içi-dışı gibi, disosiyasyon kimliğin de içini ve dışını belirlemekte kullanılır. İnkar ve bölme ön plandaysa kimlik daha ağır hasar görürken disosiyasyon farklı kimliklerin aynı anda yaşanmasına izin verir. Disosiye edilen kimliklerin uyuşmazlığı çatışma yaratabilirler. Disosiye olmuş kimlikler psikopatoloji yaratıyorsa disosiyatif bozukluk oluşur. DSM-V’te disosiyatif kimlik bozukluğu, disosiyatif amnezi, depersonalizasyon/derealizasyon bozukluğu, diğer sınıflanmış disosiyatif bozukluklar ve sınıflanamayan disosiyatif bozukluklar olarak tanımlanmışlardır. Disosiyatif kimlik bozukluğunda birden çok ve ayrışmış kimlikler vardır ve yinelenen amnezi dönemleri olur. Disosiyatif amnezide kişi lokal, seçici ya da genel olarak otobiyografik bir bilgiyi anımsayamaz. Depersonalizasyonda kişi zihninden, kendiliğinden ya da bedeninden kopar, kendine yabancılaşır. Derealizasyonda kişi çevresinden kopmalar yaşar, çevresindeki gerçekliğe yabancılarşır. DSM’deki psikopatoloji sınıflaması Winnicott’ın erken gelişimsel süreçlerle ilgili kavramsallaştırmasıyla uyumludur.

Post travmatik stres bozukluğunda ve sınırda örgütlenmelerde disosiyasyon görülebilir.

Disosiyasyon ve kimlik

Winnicott, Yaratıcılık ve Kökenleri’nde erkeksi ve kadınsı ögeleri disosiye eden bir olgudan söz etmiştir. Winnicott, iç ve dış disosiyasyonuna gerçek ve sahte kendilik kavramları üzerinden değinmiştir. Gerçek ve sahte kendiliklerdeki disosiyasyonun anne-bebek içinde bağımlılık üzerinden nasıl geliştiğini açıklamıştır. Bu kuramsallaştırmada; empati, bağımlılık ve doyum üzerinden gelişmekte olan ruhsallık için geliştirici bir çevrenin (facilitating environment) önemini ortaya koymuştur. Böylelikle psikanalizin gelişiminde gerekli olan çevre ve birey disosiyasyonunu bozmuş, psikanalizdeki iki kişilik ilişkinin farklı yönlerini açıklamıştır.

Disosiasyon, kimlikler ile ilişkilidir. Her kimlik bir topluluğa aidiyet üzerinden gelişir. Kişi, büyüdükçe yeni kimlikler kazanır ve bu disosiye kimlikleri kendine özgü bir biçimde bütünleştirip bir sentez yaratır. Benlik yeterince sağlıklı ise farklı kimlikler birbiri ile çatışmadan ve disosiye kalmadan biraraya gelebilirler.

Hayali arkadaş

Hayali arkadaş, çocuğun disosiasyonu kullandığı bir durumdur. Çocuk, doyuramadığı arzuları kendisinden disosiye ederek yarattığı hayali arkadaşı aracılığı ile doyurur. Böylelikle arzularından vazgeçmez ve disosiyasyon aracılığı ile arzularını düşleminin içinde tutabilir. Humberto Nagera hayali arkadaşı, gündüz düşlerinin özelliklerini taşıyan özel bir düşlem ve düşlemleme olarak tanımlar. Hayali arkadaş olarak hayvanlar da kullanılır. Hayali arkadaş bir biçimde arzu doyumunu sağlar ve haz ilkesinin hizmetindedir. Çocuğun gerçekliği değerlendirme yetisi yerindedir ve çocuk arkadaşının hayali olduğunu bilmektedir. Anna Freud, çocuklukta normal görülen bu durumun erişkinlik için patoloji sayıldığını belirtmiştir. Daha çok 3-10 yaşları arasında görülür. Susan Deri, hayali arkadaşta, geçiş fenomenindeki gibi, gerçekliği değerlendirmenin bir süreliğine askıya alındığını belirtir. Winnicott’a göre hayali arkadaş düşlemleri; bedenin içine alma, sindirme, tutma ve dışarı atma ile ilgili kaygıları es geçerek bunlardan kaçınmanın büyüsel bir yoludur.

Helen Bass, Peter (28 yaşında) adını verdiği olgu üzerinden bir hayali arkadaşın çocukluktaki bir geçiş dönemine eşlik edişini anlatır. Hayali arkadaş, Peter’ın üstbenlik gelişiminde, benlik egemenliğini geliştirmesinde ve erkeksilikle özdeşleşmesinde yardımcı olmuştur. Peter, ebeveynleri tarafından ihmal edilmiştir. Bass, hayali arkadaşı zehirleyici ebeveyn tasarımlarından ayrışmak için kullandığını belirtir. Hayali arkadaş, ölü ve yaratıcı olmayan ebeveyn tasarımlarının yerine yaratıcı ve canlı tasarımlar koymasını sağlar. Peter, hayali arkadaşı yaratarak yalıtılmışlık, istenmeme, dışlanma ve kendine yönelik saldırganlık ile baş etmiştir. Bu açılardan hayali arkadaş narsisistik kırılmayı onarmaya yönelik bir çabadır.

Sonuç

Yukarıda farklı açılardan değerlendirdiğim ve dinamiğini açıklığa kavuşturmaya çalıştığım disosiyasyon önemli savunma mekanizmalarındandır. Histerik nevrozda sık görülür. Sağlıklı halinde düşleme, oyuna ve yaratıcılığa olanak tanır. Kendilik ve kimlik oluşmunda rol alır. Katlanılamaz deneyimlerde benlik bütünlüğünü korumak için disosiyasyona başvurulabilir. İnkar, bölme, yer değiştirme, simgeleştirme, düş görme ve bastırma gibi birçok savunma mekanizması ile birlikte işlev görebilir. Psikanaliz ve psikanalitik psikoterapi çalışmalarında üzerinde çalışılması gereken bir savunmadır.

Kaynaklar:

Akhtar, S. (2009) Bütünleşme, Bütünleşmeme ve Bütünlüğün Bozulması Üzerine, https://www.bursapsikiyatri.com/makale.php?id=320

Akthar, S., Comprehensıve Dıctıonary of Psychoanalysıs, 2009, Karnac Books, London

Blum, H. (2013) Dissociation And Its Disorders. Psychoanalytic Inquiry 33:427-438

Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5, (2013) American Psychiatric Association, Washington, DC, London, England.

Helene Bass, (1983). The Development of an Adult's Imaginary Companion, Psychoanal. Rev., (70)(4):519-533

Nagera, H. (1969) The Imaginary Companion—Its Significance for Ego Development and Conflict Solution. Psychoanalytic Study of the Child 24:165-196

Stern, D. B. (2017) Unformulated Experience, Dissociation, and Nachträglichkeit. Journal of Analytical Psychology 62:501-525

Winnicott D. W. (2011). “ilkel duygusal gelişim”, Psikanaliz Yazıları, (23):109-123

Winnicott D. W., Khan M. R., Psychoanalytic Studies of Personality, International Journal of Psychoanalysis, 1953, 34:330

Winnicott D. W., “Fransız çevirmen Jeannine Kalmanovich’e yazdığı mektuptan alıntı”, Through Pediatrics to Psycho-Analysis, International Psycho-Analysis Library, Routledge, Londra, 1975.