PANİK ATAK HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR
Panik Atak ve Panik Bozukluk nedir?
Panik duygusu ölüm korkusu, heyecan ve huzursuzluk hislerinin bir karışımıdır. Genellikle 5-10 dakika gibi kısa sürelidir ve ataklar halinde gelir. Bu ataklar hemen her gün olmaya başlamışsa ve 6 aydır devam ediyorsa bu duruma Panik Bozukluk denir. Ama panik ataklar; depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi birçok hastalıkta görülebilir. Tanıyı bir psikiyatri uzmanının koyması gerekir.
Panik Bozuklukta ne gibi sorunlarla karşılaşılır?
Panik Bozukluk, panik atakların sık ve uzun süreli görüldüğü, panik ataklar arasında tekrar atak yaşanabileceğiyle ilgili bir beklenti kaygısının olduğu ve sıklıkla açık alanlara, alışveriş merkezlerine çıkamamanın eşlik ettiği bir hastalıktır.
Panik ataklar sırasında;
- Çarpıntı, kalbin kuvvetli ya da hızlı vurması,
- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma, terleme,
- Nefes darlığı ya da boğulur gibi olma,
- Nefes alamama hissi ve soluğun kesilmesi
- Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek ya da bayılacak gibi olma,
- Uyuşma ya da karıncalanma,
- Bulantı ya da karın ağrısı,
- Üşüme, ürperme ya da ateş basması
- Titreme ya da sarsılma hissi,
- Kendini ya da çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme, çevreden ve bedenden ayrılma hissi,
- Çıldırma, kontrolünü kaybetme korkusu,
- Ölüm korkusu yaşanır.
Bu belirtilerden en sık karşılaşılanlar solunum sorunları, baş dönmesi, göğüs ağrısı ve çarpıntıdır. Bu belirtileri yaşayan kişiler sıklıkla fiziksel bir hastalıkları olduğundan kaygılanır ve psikiyatristten önce genellikle genel sağlık kontrollerinden geçerler. Çaresizlik hissini yoğun yaşarlar, kaçmak, uzaklaşmak isterler. Bazen uyku sorunları ve panik duygusuyla uykudan uyanma da görülür. Bazı hastalar yardım alamama endişesini yoğun yaşarlar ve bu sorun yüzünden yaşamlarını sınırlarlar.
Panik Bozukluk en sık kimlerde görülür?
Bu hastalık en çok 20-40 yaşları arasında, kadınlarda, dullarda ve şehirde yaşayanlarda görülür. Büyürken huzursuz bir ailede yaşamış olanlar, aşırı kontrolcü ve koruyucu anne babaları olanlar, anne babalarıyla bağımlılık-bağımsızlık, ayrılma çatışmaları yaşayanlarda sık görülür. Bu gibi koşullar kişilerin öz güvenini azaltır.
Panik Bozukluk yaşanmasında etkili olan fiziksel etkenler nelerdir?
Panik Bozukluk diğer fiziksel hastalıklarla beraber görülebilir. En çok solunum ve kalp hastalıklarıyla, tiroid bezi, kan ve hormon hastalıklarıyla beraber görülür. Alkol ve uyuşturucu kullananlar panik ataklar yaşayabilirler. Uyuşturucu madde etkisinde yaşanan panik ataklarda kontrolü kaybetme ve delirme korkuları sık görülür. Uyuşturucu maddelerin şüpheleri tetikleyici etkileri vardır.
Panik Bozukluğu başlatan etkenler neler olabiliyor?
Panik Bozukluk kişide stres-baskı yaratan yaşam olaylarından, yakın kayıplarından, ölümlerden, aileden ayrılma yaşanan durumlardan sonra görülebilir. Kişide baskı yaratan olaylar; yer ve iş değişiklikleri, işyerlerinde ve evde yaşanan sorunlar, ailevi anlaşmazlıklar, boşanmalar, aile içi şiddet ve baskı, ergenlik, orta yaşa geçiş gibi yaşam dönemlerindeki değişiklikler olabilir.
Kaygılı, çocuklarına sıcak davranamayan, çocuklarıyla ilgilenemeyen ebeveynler, çocuğuna şiddet uygulayanlar kişinin bir panik bozukluk hastası olmasına sebep olabilir. Çocukluğunda ağır travmalara maruz kalanlarda kaygı bozuklukları ve panik bozukluk sık görülür.
İlk atak ne zaman yaşanır?
Kişinin anlayabildiği hiçbir neden yokken ve birdenbire başlayan çarpıntı, terleme, göğüste sıkışma, nefes darlığı ya da baş dönmesi, dengesizlik, fenalaşmaca da baygınlık gibi belirtiler kişiyi dehşet içinde bırakır. İnsan 'kalp krizi' geçirdiğini ya da felç geçirmekte olduğunu zannederek yoğun bir 'ölüm korkusu' yaşar.
Bazen de kişi, başında bir tuhaflık, sersemlik hissi, kendisini veya çevresini bir garip ya da değişik hissetme gibi duyguların ortaya çıkmasıyla, 'kontrolünü kaybetmeye' ya da 'çıldırmaya başladığını düşünür. Hasta hemen, en yakın doktor ya da acil servise gitmek ister. Orada yapılan birçok muayene, çekilen film, elektrokardiyografi, tomografi ve diğer incelemelerde hiçbir şey bulunmaz. Çoğu zaman sakinleştirici bir iğne yapılarak evine gönderilir.
Ataklar tekrarlar mı?
Bir süre sonra Panik Atak tekrarlar. Hasta, her yeni atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve acil servislere taşınmaya başlar, ne yapacağını bilemez. Hasta, durumu anlayamadığı için, kalbinde ya da beyninde kötü bîr şey olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar.
“Beklenti Kaygısı” nedir?
Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir Panik Atağın geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyiş atakların tekrarlanmasını sağlar. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı artınr. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkulan pekişir.
Panik Atakların seyri nasıl olur?
Zamanla atakları önleyebilmek için önlemler almaya, kaçınmaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar.
Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Atakları önlemek için alkol kullanmaya başlayanlar olur. Ataklar sırasında kullanmak üzere yanlarında ilaç, su, yiyecek, eşya v.b. taşırlar.
Bu hastalar gerektiğinde acil yardımı çabuk alabilmek için yaşamlarını hastane çevrelerinde geçirmeyi ya da güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi tercih ederler.
Panik Bozukluk hastalarının dikkat etmesi gerekenler nelerdir?
Panik bozukluk hastaları yaşamlarında uyku ve yeme alışkanlıklarını düzenli bir biçimde sürdürmeli, kafeinli içeceklerden (çay, kahve, kola gibi) sakınmalıdırlar. Yoğun egzersiz ve yorgunluktan kaçınmalılar. Panik atakları sırasında yavaş ve düzenli soluk alıp vermeye dikkat etmeliler. Ataklar sırasında ve sonrasında mutlaka dinlenmeli, yaşadıklarını güvendikleri kişilerle konuşmalılar.
Panik Bozukluğun tedavisi nasıldır?
Panik bozukluk psikiyatrik tedavisi olan ve günümüzde hızla tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Psikiyatristin önerdiği ilaçlar rahatlıkla kullanılabilir, ilaçlarla ilgili sorunlarla karşılaşılırsa tedavi tekrar düzenlenebilir. İlaçlar yoğun kaygının azaltılmasında önemlidir. Eğer kaygı düzeyi kişinin sosyal hayatını, ilişkilerini, iş temposunu olumsuz etkilemeye başlamışsa mutlaka psikiyatriste başvurulmalıdır.
Tüm psikiyatrik hastalıklar gibi panik bozukluğun tedavisi de sadece ilaçla olamaz. Mutlaka psikoterapi de uygulanmalıdır. Eğer psikoterapi görülmez, atakların ve kaygının sebepleri iyice araştırılmaz, kişinin kaygı yaratan etkenlerle mücadele yeteneği arttırılmaz, panik ataklarda neler yapması gerektiği ve ataklarla nasıl baş edebileceği öğretilmezse tedavi yarım kalır. Böyle durumlarda hastalık tamamıyla geçmez, ilaç tedavisi bırakıldıktan sonra tekrar etme olasılığı yüksek olur. Eğer tamamıyla düzelmeyen bir durum varsa ya ilaç tedavisi yeterli değildir ya da gerektiği gibi kullanılmamaktadır ya da psikoterapi yetersiz yapılmıştır.