• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

OBSESİF VE MÜKEMMELİYETÇİ KİŞİLİKLER

OBSESİF VE MÜKEMMELİYETÇİ KİŞİLİKLER

Obsesif-kompulsif yani takıntılı kişilerin karakter özelliklerinin şeklini ve niteliğini belirleyen başlıca şu etkenler vardır:

Duyguların Yalıtımı ve İzole Bir Yaşam Oluşturma,

Kişi kaygı doğuran duygulanımlardan ve dürtülerden korunmaya çalışır. Böylece düşünceler duygulardan ayrıştırılır. Bu yolla duygusal kısmı ağır gelen bir olayı hiçbir duygu katmadan anlatabilir, düşünebilir. Ama bu durum kişiyi donuk ve duygusuz biri haline getirebilir.

Sözgelimi yabancılara ya da bir rastlantı sonucu tanıdıklarına karşı öldür­me dürtüsü ve öfke düşünceleri taşıyor olabilirler. Ama hastalar bunların duygularını hissetmezler. Bunun beraberinde asıl öfke hissetikleri kişiden bu duygu ve istekleri kopararak başkalarına aktarmışlardır.

Yalıtma, aynı zamanda, hastaların kısmen de olsa öfkelerinin farkına varmamalarına yol açar;  böylece hastalar zorlantılarına şaşırırlar, bunların anlaşılması güçleşir, bunlardan rahatsızlık duyarlar. Bu da düşünsel izolasyondur. Şiddete başvurma ve zarar verme düşlem­leri ve düşünceleri hastaların kafalarını meşgul eder (takıntılar); bura­da da yine kısmen bastırılmış dürtünün enerjisi, düşüncelere zorlayıcı bir nitelik verir. Ancak yalıtma mekanizmasının sürmekte olan kısmi işlevselliği hastaların yüzeyin altında barındırdıkları yoğun agresyonlarının, öfkelerinin, saldırganlıklarının farkına varmalarını önler. Bu duyguları yaşamak ya da ifade etmek yerine bazı düşünsel ya da fiziksel işlerle uğraşırlar.

Yapmanın ve Oluşturmanın Hemen Ardından Bozma ve Yıkma Eylemleri İçinde Yaşarlar,

Dürtü, duygu ve isteklerin yalıtmadan kaçması veya serbestleşmesi tehdidine karşı yardıma gelirler. Yapma bozmayı hasta rahatsız edici takıntıların bazı davranışları bozulması şeklinde kullanır. Zorlantıların kaygıyı kısmen ve kısa süreli yatıştırıcı bir işlevi vardır. Zorlantı sözel ya da fizikseldir ve kaygıyı azaltmaya yöneliktir.

Düşündüklerinin ve Hissettiklerinin Tersini Yaparlar.

Karşıt tepki kurma, altta yatan dürtülerin, isteklerin, duyguların tam tersi davranışlar ve tutumlar sergileme durumudur. Bunların aşırı abartılı, hatta uygunsuz olduğu gözlenebilir. Örneğin çok öfkeli bir kişi tam tersine çok nazik davranır ve konuşur. Ya da birisini çok seven kişi sevgiden korkuyor ise sevgisinin zıttı davranışlar sergileyebilir.

Birbirine Karşıt Düşünce ve Duyguların Yaşanması 

Bir erişkinde sevgi egemendir ve saldırganlık gerektiğinde makul düzeylerde ortaya çıkar. Ama bu aşamayla ilgili sorunlar varsa ve bu aşamaya ulaşılamamışsa çifte değerlikli duyguların olduğu hal baskınlaşır. Bu yüzden obsesif-kompulsif hastalar çoğu kez, aynı kişilere karşı hem sevgi, hem de nefret duyguları duyarlar. Bu birbirine karşıt duyguların getirdiği çatışma ve suçluluk, hastaların  yapma-bozma  davranışlarında  ve  seçim  yapma  durumunda kaldıkları zaman gösterdikleri kararsız tutumlarında görülebilir.

Büyüsel Düşünceler

Büyüsel düşüncede düşüncelerin tümgüçlülüğü yani aşırı önemi ve gücü vardır. Bu düşüncelerin egemen olduğu kişiler dış dünyada, herhangi bir fizik eylemin yardımı olmaksızın sadece düşünerek bir olayın   olmasına   neden   olabilecekleri   duygusunu   taşırlar. Bu hastalar geleceği tahmin edebildiklerini, düşünceleri ile insanları kontrol edebildiklerini düşünürler. Büyü yapmakla çok uğraşırlar. Sözler ve düşünceler eylemin yerine geçmiştir.  Obsesif-kompulsif   hastaların   saldırganca  düşünceler taşıyor   olmalarından korku ve kaygı duymalarının nedeni budur.

Katı Vicdan ve Ahlaki Değerler

Olgun kişilerin standartları ve idealleri genellikle başarabileceklerinin sınırları içindedir ve böyle kişiler genelde vicdanlarıyla barışık yaşarlar. Ancak ahlâki değerleri açıkça sarsılınca vicdan azabı çekerler. Obsesif-kompulsif bozukluğu olan hastalarda bu durum oldukça değişiktir. Tabu saydıkları zihinsel ve davranışsal etkinlik­lerin sayısı ve çeşidi çok fazladır. Aşırı öz-eleştiricidirler ve kendi kendilerini yargılamalarında çok acımasızdırlar. Bu durum, başkalarına zarar verecek ya da kötülük yapa­cak olma ile ilişkili takıntılı düşüncelerinde, başkalarına zarar vermiş ya da kötülük yapmış olduklarına ilişkin olarak sürekli duydukları suçlu­luklarında açıkça görülür. Vicdanları ve ahlakları acımasız, mükemmeliyetçi ve cezalandırıcıdır.