JONES VE ANAL-EROTİK KİŞİLİK
1918’de Ernest Jones “Anal-Erotik Kişilik Özellikleri”[1] başlıklı yazısını yayınlar. Freud’un bu konudaki kısa yazılarına açıklık getirmek isteyen uzun ve kapsamlı bir yazıdır. Kakasını tutan çocukların anal kanalın mukoz zarını uyarmaktan haz aldıklarını ve bu çocukların büyüdüklerinde kronik kabızlık yaşadıklarını belirtir. Bu durumun otoerotik yönüne değinir.[2] Kakayı ya da işi tutarak son anda yapmak kişinin işi ile arasına kimsenin girmemesini sağlar.[3] Yakınlık ile ilgili bir durum olduğunu sezmiştir: düzenlilik için ilgi ve yakınlaşma, temizlik için kirden uzaklaşmak gerekir.
Yakınlık açısından analiteye bakılırsa kakayı tutmak gibi cimrilerde parayı tutmak haz verir. Cimri için para, ilişkileri yakınlaştıran bir araç değildir. Genellikle insan yerine para ve mal ile ilişki kuruyor, bunları elinde tutmaktan haz alıyordur. Anal mukozanın uyarılmasından çok karında artan gerginlik ve bedenden gelen kaka yapma uyarısına karşı gelmekten ve kendini zorlamaktan haz alma vardır.
Jones’a göre, anal kişiliklerin yavaş düşünmeleri ve düşüncelerine girilememesi bazen dezavantajdır. Zorlu, konsantrasyon ve istikrar isteyen görevlerde ise avantajdır, kalite getirir. Bunu bilgiçlik ve inatçılık ile bağlantılandırır. Bu kişilerin iyi düzenler örgütlediklerini ama görev dağıtımı yapamadıkları için örgütlemelerinin kendilerine bağımlı olduğunu belirtir.[4] Bu tabloda narsisistik bir biçimde yalnızca kendi işlerine güvenmelerinin altını çizer. Görev dağıtamama işi elinde tutmaktan ve kendini zorlamaktan duyulan hazla da ilgilidir.
Üç farklı eylemin bilinçdışında kaka yapmayı simgeleyebileceğini öne sürer:
- “Gereklilikler” ve görevi olması gerektiği gibi “doğru” yapma ideali tartışmaya açık değildir.[5]
- Karşıt iradesini ortaya koyduğu, içinden karşı çıktığı eylemler. Ör. sıkıcı, rutin işler (eşyaları katlamak gibi).
- Salgılama ürünlerini simgeleyen işlerle ilgilenmek. Kirli işler, kâğıt işleri, atıklarla ilgili işler, parasal işler.
İşleri yarım bırakmak istememe ve “doğru” yapma tutkusu, tutup tutup son anda yapmalarına neden olur. Bir işi yetersiz düzeyde yapmak istemezler. Detaylı bir şekilde yapabilirlerse tatmin olurlar. Yaptıkları işlerin iki aşamadan[6] oluştuğunu belirtir:
- Ketlenme: eylemsizlik, erteleme, sonraya bırakma, sürekli düşünme
- İfadeye dökme: Kusursuzluk, ısrar, süreklilik ve enerji
Dışarıdan yapılan müdahaleye karşı çıkarlar ve karar verdikleri işi yaparken kimsenin araya girmesine izin vermezler. Jones, bunları Freud’un üçlemesindeki kendi isteğinde ısrarcılık ve inatçılıkla ilişkilendirir. Sert bir biçimde inatçılığı, her türlü baskıyı reddedişi, kendi doğrularında ısrarcılığı, otoriteye başkaldırıyı çocukken açık bir biçimde itaatsiz olmaya ve anal erotizme egemen olamamaya bağlar. Bunlara eşlik eden yumuşak huylu ve uyumlu olma durumunun da altını çizer.
Anal erotizme egemen olamamaları, çatışmayı içselleştirmelerini engellemiş, itaat etme-başkaldırma çatışmasını dışsallaştırmalarına neden olmuştur. Kendi içlerindeki dik başlı düşüncelere karşı da acımasızdırlar ve onlarla da çatışmaktadırlar. Başkaldırı ve boyun eğme ikileminin kişi için bir zorlanmaya dönüşmesi ve bunun sonuca ulaşamaması obsesif bir yapılanmayı gösterir.
Adalet konusunda hassastırlar ve haksızlığa uğradıklarında, rızaları olmadan onlardan bir şey (kakanın bilinçdışı eşdeğeri, ör. para) alındığını hissederler. Zaman kavramına da böyle yaklaşırlar. Zaman akıp gitmektedir ve zamana egemen olmalıdırlar.
Kontrollerinin dışına çıktığını hissettikleri, “kaçırdıklarını” düşündükleri her duruma karşı bir tutum geliştirmeye çalışırlar. Zaman gibi kontrol edilemeyecek durumlar kendilerini zorlamaları için iyi bir konu olur.
Jones, anal erotizm ve sadizm arasındaki bağlantıya değindikten sonra anal erotizmiyle yeterince başa çıkamamış kişilerin birer “pislik” ve “suçlu” haline geldiklerini öne sürer. Yaralandıklarında ya da engellendiklerinde intikam duygularının şiddetli olduğunu belirtir. Buradan, anal karakterin narsisistik yönüne gelir.
En ufak bir aksaklık ya da eksiklik haz almalarını engeller. Birlikte yaşanılması zor insanlardır. Odaklandıkları konunun “tam istedikleri gibi” olmasını isterler. Ön hazırlıkları uzun ve detaylıdır. Bu özellikler, kendilerini ve birlikte oldukları kişiyi zorlamaları ve bu zorlamadan haz almalarını sağlar.
Kendilerini kontrol etmeye önem verirler. Kendilerini iyi kontrol edebildiklerini kendilerine göstermek isterler. Üretral ve anal sifinkter kontrolü meselesi etkin bir biçimde yaşamlarında yer alabilir. Cisimlerin ve durumların “arka”sını merak ederler, tepenin arkası, kitabın arkası, sahnenin arkası, vb. bunun yanında Jones yeraltı pasajı, kanal, tünel gibi yapılara olan ilgilerini de belirtir.
Atılan ürünün kendisi ile ilgilenmeye özellikle değinir. Çocuk dışa çıkardığı çiş ve kakayı bir parçası gibi algılar, değer verir. Kakaya şekil vermek ve onu bulaştırmak ister, bundan haz alır. Sonra bunun iğrenç ve atılması gereken, pis bir şey olduğunu öğrenir ve karşıt tepkiler geliştirir. Jones kaka simgelerinden söz eder; sosis, köfte gibi yiyecekler, çöp, kömür, ev atıkları, vb. İçinde kirlilik ve atık olan her kelime kaka ve çiş yerine geçebilir. Mide bulandıran, iğrenç hastalıklar, ceset yanında vücuttan atılan tırnak, saç, sperm, adet kanı gibi şeyler de kakayla eşdeğer görülebilir. Paranın ve altının kaka ile bağlantısını Freud’un yorumları üzerinden açıklar. Kakayı hazineye çeviren büyülerden, altın yumurtlayan tavuktan örnekler verir. Ferenczi’den alıntıyla, kakaya ilginin kokusuz eşdeğerlere, önce kuma sonra çakıla ardından paraya geçtiğini belirtir. Bir diğer kaka eşdeğeri bebektir, çünkü çocuk bebeğin çıkabileceği tek yer olarak anüsü bilebilir. O zamanki analistler birçok şeyi kaka eşdeğeri olarak tespit ederken oyuncak ile ilgili bir şey söylememişlerdir. Atıp tutulan, biriktirilebilen oyuncakların tümü (bilye, bebek, oyun kartı vb.) kaka eşdeğeri olabilir.
Jones, tutma, tutmaya karşıt tepki kurma, atma, atılan ürün ve atmaya yönelik karşıt tepki ile ilgili kategoriler oluşturmuştur:
A.1. Tutmayı, sahip olmayı, karşıt tepki kurmaya benzetir. Bırakmayı, üretmeyi ve yaratıcılığı ise yüceltmeye benzetir. Tutmanın yüceltilmesi tutumluluk, aşırısı cimriliktir. Verme reddetme ya da biriktirme isteme olarak ortaya çıkar. Biriktirmenin yüceltilmesi koleksiyonerliktir.
A.2. Tutmaya yönelik karşıt tepki kurmayı düzenlilik olarak yorumlamıştır. (Buna katılmak zordur. Düzen, dağılmaya yönelik bir karşıt tepkidir.) “Kir, yanlış bir yerde olandır.” (Kiri yok etmek, pisliğe, çürümeye ve dağılmaya karşı önlem almaktır.) Yine düzeni, atıklarla ilişkilendirir. Bağımlı olma ve bağlantıda kalmak isteme ilişkiyi tutmak istemenin sonucudur.
B.1. Bu kategori tutumluluğun karşıtı olan cömertlik ve eli açıklık vardır. Dışarı atılan ürün ile ne yapıldığını inceler. Bir grup için ürünü diğer nesneye (canlı-cansız) atmak amaçlanırken diğer grupta dışarı atılan ürün ile yeni üretimler yapmak amaçlanır.
B.1.a İlkel sıçıp sıvama dürtüsünün yüceltilmiş haline değinir. Pigmaliyonizm (kendi ürettiğine aşık olma), heykellere boya atma, kadın elbisesine ya da bedenine mürekkep, asit, kimyasal atma örneklerini verir. Tarihi bir eserin üzerine adını kazımaktan da söz eder. Savaşlar ise bu tür yıkıcılığın şiddetli halidir. Boyama ve basım işlerini bunun yüceltmesi olarak yorumlar. Atılan ürünün değer kısmının korunması ile verilen şeyler, para, mücevher, hediye gibi eşyalara dönüşür. Sperm atmak, spermi kirli görmek de bu kapsamda ögeler taşır.
B.2. Bu durumun karşıt tepkisi kiri sevmeme ve temizlik tutkusudur. Bu durum mastürbasyonun karşıt tepkisi de olabilir. Kişinin iç dünyası ve içinden çıkanlar kirli addedilerek temizlenilmeye çalışılır. Kişi eşyalarına ve sahip olduklarına değer veremez.
Jones sona doğru gaz çıkarma konusuna da değinir. Gaz çıkarmanın oral hali geğirmedir. Gaz çıkarma, kaka yapmaya göre daha serbest bir eylemdir. Ter kokusu ve kötü kokma, sürekli bir “kaka” halinde olmak gibidir. Nitekim böyle kişilere “b.k gibi” kokuyor denir.
* İtalikler AA Köşkdere'ye ait yorumlardır.
[1] Jones, E. (1918) Anal-Erotic Character Traits, Journal of Abnormal Psychology, Vol. XIII.
[2] Otoerotik etkinlik kakayı tutarak gerginliği arttırma ve sonra bir anda boşaltarak rahatlamada kendini gösterir.
[3] Bu, nesneyi dışlayan bir tablodur.
[4] Terk edilme endişeleri kendilerine bağımlı örgütlenmeler kurmalarına neden olur.
[5] İdeal aracılığıyla bir yalıtma yapar ve eleştirilmezlik zırhına bürünür.
[6] Bu iki aşama obsesif kompulsif konumu tanımlar. İlk aşama obsesyon, yani düşünme, içeride biriktirme, tutma aşamasıdır. İkinci aşama ise kompulsiyon yani eyleme geçme, dışarıya çıkartma, bırakma aşamasıdır.