ÇOCUKLARDA CİNSEL KİMLİK SORUNLARI
Çocuk, genital organlarının uyarılmasından bebeklikten itibaren zevk alır, bu çocukluk süresince varlığını sürdürür. Çocukluk ve adolesans yılları boyunca kişiler cinsel dürtüyü farklı biçimlerde yaşarlar. Cinsel dürtü, adolesans yıllarının başında erotik fantezi ve erotik ilgilerle kendini çok daha belirgin şekilde ortaya koyar. Yukarıda sözü edilen iki kavramlı, yani çocuğun cinsiyet kimliği ve cinsiyet rol davranışları ile onun ileriki cinsel yönelimleri arasında büyük bir ilişki olduğu düşünülmektedir. Bunların üçü çocuğun cinsel kimliğini oluşturur.
Tipik olarak bu durum ilk olarak okul öncesi yaşlarda ortaya çıkar, tanı için bozukluğun ergenlikten önce başlaması gereklidir. Çocukluğun cinsel kimlik bozukluğunda çocuk bu durumundan rahatsızlık duymaz; onu rahatsız eden ailesinin ya da arkadaşlarının beklentileri ile çatışmak, karşılaşabilecekleri takılmalar, alay edilmeler ve reddedilmektir.
Erkek çocuklardaki cinsel kimlik bozukluklar konusunda kızlarla ilgili olanda daha fazla bilgi vardır. Çünkü daha belli olur ve çevre buna karşı daha dikkatlidir. Fakat buradaki karşı cinsin giysilerini giyme cinsel uyarılmaya neden olmaz, onlar gibi olmak isteme ön plandadır.
Sosyal reddedilme erken okul yıllarında artmaya başlar; çocukluk döneminin ortasına rastlayan yaşlarda en fazladır. Bu dönemde çoğunlukla diğer erkek çocukların utandırıcı takılmaları olur. Çok kadınsı olan davranışlar erken delikanlılık çağında azalabilir.
Cinsel kimlik bozuklukları kızlarda nadirdir, daha örtüktür. Cinsel kimlik bozukluğu olan kızlar da geç çocukluk ve delikanlılık çağlarında takılmalardan rahatsız olabilirler, fakat erkekler kadar sosyal reddedilme ile karşılaşmazlar. Çoğu, delikanlılık çağına yaklaşınca erkek etkinlikleri ve giysilerindeki abartılı ısrarlarından vazgeçerler. Bazıları ise erkek özdeşimini sürdürür veya lezbiyen yönelim gösterirler.
İzleme çalışmaları, cinsel kimlik bozukluğu gösteren çocukların üçte bir ile üçte iki kısmının adolesans çağında ve sonra yetişkin çağda eşcinsel yönelimleri olduğunu gösterir, çok azında ise transeksualite ortaya çıkar. Gerçekte yetişkinler arasında transeksualite ve transvestismin hayli nadir olduğu bilinmektedir; gerçi gelişmiş toplumlarda bile bireyler bu yönlerini gizledikleri için gerçek oranları saptamak zordur; Bakker ve arkadaşlarının Hollanda’da yaptığı ve 1993’de yayınladıkları bir çalışmada erkeklerde transseksualite 11 bin erkekte 1 ve 30 bin kadında 1 olarak bulunmuştur. Ancak transseksüel erişkinlerin çoğu, çocuklarında bir cinsel kimlik sorunları olduğunu bildirmişlerdir.
Pek çok yetişkin eşcinsel erkek, çocukluklarını anlatırken bebeklerle aşırı ilgilendiklerini, kadın giysilerini tercih ettiklerini, kızlarla oynadıklarını ve erkek çocuklara daha çok cinsel ilgili duyduklarını belirtmişlerdir (Green 1995). Bele ve ark. göre (1981), eşcinsellerin üçte ikisi çocukları süresince kız oyuncaklarını veya kız elbiselerini tercih etmişlerdir.
Bu konuda geniş bir yayın taraması yapmış olan Stein (1993) şu görüşü savunur: Her ne kadar bazı yazarlar biyolojik ve genetik faktörlerin eşcinsel erkek ve lezbiyen kızların cinsel yönelimlerinin oluşmasında önemli bir rol oynadığını, bazı yazarlar da toplumsal ve politik güçlerin bu oluşumu etkileyeceğini göstermişlerse de eşcinsellik pek çok etkenin bir araya gelmesiyle oluşur; bunlar psikodinamik, sosyo-kültürel, biyolojik ve koşullara bağlı etkenlerdir; kuramcıların büyük çoğunluğu, yetişkin yaşamındaki cinsel eğilimlere çocukluğun çok erken yaşlarında, hatta 2 veya 3 yaşlarında yön verildiğini savunurlarsa da bu etkenler çocukluk ve gençlik süresince pek çok etkenin üst üste binmesi ve birbirini etkilemesiyle bireyin cinsel yönelimi halini alır.