• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

DOĞUM SONRASI DEPRESYON

DOĞUM SONRASI DEPRESYON

Doğum sonrası depresyonun belirtileri annelik hüznü tablosuna oranla daha şiddetlidir. Özkıyım düşünceleri olabilir. Birçok kadın mutlu olmalarının gerektiğine inandıkları bir dönemde depresif duygular taşıdıklarından suçluluk duyar ve belirtilerini saklar. Doğum sonrası dönemde annede ortaya çıkan depresyon annenin, çocuğun ve ailenin çeşitli güçlükler yaşamalarına neden olur. Anne ve çocuk arasında kurulan ilişkiyi, annenin bebek bakımı ve ebeveynlik rolünü öğrenmesini olumsuz etkiler.

Gebelikte ve doğum sonrası dönemde ortaya çıkan birçok fizyolojik değişiklikler (cinsel ilgide azalma, iştah değişikliği, halsizlik gibi) depresyonda da görülen belirtiler olduğu için sıklıkla karıştırılır. Doğum sonrası depresyon görülme oranı % 10-15 arasında değişmektedir. Geçirilmiş psikiyatrik rahatsızlık öyküsü olanlarda doğum sonrası depresyon görülme riski daha fazladır. Bir kez doğum sonrası depresyon geçiren kişi tekrar doğum yaptığında doğum sonrası depresyon oluşma oranı %30-100 oranındadır.

SEBEPLERİ

1) Biyolojik Etmenler :Gebelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron düzeylerinin doğumdan sonra ani düşmesi depresyondan sorumlu tutulmuş ancak hormon düzeyleriyle duygudurumu arasında doğrudan bir ilişkinin varlığı net olarak gösterilememiştir. Geç başlangıçlı doğum sonrası depresyonu tiroit bozukluğuna bağlanmıştır. Tiroksin düzeyleri doğum sonrası TSH' un azalmasıyla giderek düşer ve gebelik öncesinden daha düşük düzeye inebilir. Folat eksikliği ile doğum sonrası depresyon arasında ilişki olduğu düşünülmüştür.

2) Psikososyal Etmenler: Doğum yapan kadınların tümünde endokrin ve biyokimyasal değişiklikler olmasına rağmen psikiyatrik bozuklukların ancak kadınların bir bölümünde gelişmesi sosyal stres, kişiler arası ilişkiler, sosyal destek sistemleri gibi etmenlerin de etkili olduğunu gösterir. Hayatlarını kendilerinden çok dış etmenlerin kontrol ettiğini düşünen annelerin doğum sonrası depresyon açısından yüksek risk taşıdıkları yönünde bulgular vardır.

Psikanalitik kuram doğum sonrası depresyonda bağımsız kendiliğin kaybı üzerinde durmaktadır. Anne artık sadece alıcı rolünü kaybetmiş, besleyici rolünü de üstlenmiştir. Gebeliğin sona ermesi fetusla olan yakınlığın kaybı olarak görülmekte, sevilen birinin ya da aile üyesinin kaybını hatırlatabilmektedir.

Özellikle ilk doğumu yapan annelerde;

  • Yoğun ikircikli duygular
  • Bağımsızlığın kaybı duygusu
  • Önceki yaşam tarzının, vücut imajının kaybı duygusu
  • Anne karnından ayrılan bebeğin kaybı duygusu yaşanır.

Gebe kadınların kendi anneleriyle ilişkilerinde ikircikli hisler yaşaması, yeterli özdeşim yapamamış olması, çocukluk döneminde ölüm veya ayrılık nedeniyle ebeveyn kaybı, erken gelişim dönemlerinde her iki ebeveyn ile olan ilişkinin ne ölçüde yakın ve destekleyici olduğu gibi etmenler önemlidir.

Doğum sonrası depresyon gebelik ve doğumla birlikte yaşanan kayıplara karşı (vücut imajında değişiklik, cinsel çekicilikte azalma, mesleki kayıp vb.) bir yas reaksiyonu olarak değerlendirilebilir. Doğum sonrası depresyon ile ilgili risk etmenlerine ilişkin üzerinde en çok çalışma yapılmış konulardan birisi sosyal destek kavramıdır. Özellikle eşlerinden yeterli destek almayan, evlilik ilişkilerinde sorunlu olan kadınlarda doğum sonrası depresif belirtilerinin ortaya çıkma riski yüksektir. İyi bir sosyal desteğin bebeğin sağlığını da olumlu yönde etkilediği bildirilmektedir. Antropolojik olarak bazı kültürlerde 40 günün bebek doğumu sonrası anne için dinlenmenin olduğu dönem olduğu bildirilmiştir. Dinlenme, sağlığına kavuşma, yeme ve uyuma dönemidir. Kadının ailesi yemeğini hazırlar, ev işlerini yapar ve bebeğe bakar. Böylece sosyal destek,eğitim, bebek bakma, sosyal algılama(annelik durumu) sağlanır. Kişilik özellikleriyle ilgili nevrotik özellikler, geçirilmiş psikiyatrik hastalık öyküsü, adet öncesi huzursuzluk tanısı almış olma, doğum eyleminin uzunluğu, çocuğun doğumuyla ilgili mutsuz olaylar, doğum sonrası yakınlardan alınan desteğin az olması risk etmenleridir.

SEYRİ:

Başlangıç genellikle sinsidir. Doğumdan sonraki 2-3. haftalardan sonra, olguların % 80' inde ilk 6 haftada başlar, ancak başlangıç doğumdan sonraki 1 ila 2 yıla kadar uzayabilir. Bazen doğumdan sonraki 4-5. aylara kadar anlaşılmayabilir ve doğum sonrası hipotiroidizm olarak yanlış yorumlanabilir.

BELİRTİLERİ:

  • Aşırı yorgunluk, enerji kaybı
  • Bebeğimi yeterince sevemiyorum endişesi
  • Bebeğin beslenmesiyle, uykusuyla ilgili endişeler
  • Ya bebeğe şiddet uygularsam takıntısı
  • Özkıyım düşünceleri
  • Konsantrasyon güçlüğü
  • Bellek zayıflığı
  • Psikomotor hareketlilikte artma
  • Anksiyete, panik atak
  • İştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk
  • Bebekle ilgilenmek istememe ve bebeği öldürmek istemeyle ilgili düşünceler
  • Suçluluk düşünceleri, ilgi istek kaybı

Doğum sonrası depresyon

  • İntihar düşüncesinin az olması
  • Akşamları daha kötü olması
  • Süresinin daha kısa olması (6-8 hafta)
  • Zihin karışıklığının daha fazla olması

gibi özellikleriyle diğer depresyonlardan ayrılır.